sözlükçülerin iyi ki almışım dediği şeyler

  • şarjlı diş fırçası
    öncesinde dişlerimi fırçalamıyormuşum

    edit: diş fırçasının linkini bırakıyorum
    https://www.hepsiburada.com/…fircasi-pm-sgbraund12w

  • netflix uhd paket
    ps4 pro
    4k hdr tv

  • (bkz: yumurta haşlama makinesi)
    çok gereksiz bulanlar oluyor fakat kıvam konusunda hassas ve sabah evden çıkmakta aceleciyseniz bu makine sizi mutlu eder. başında bekleme derdi yok.

    (bkz: filtre kahve makinesi)
    zamanlayıcı (timer) olanından. tam da yukarıdaki nedenlerden dolayı önemli. geceden malzemeyi koy sabah kahven hazır olsun.

    (bkz: elektronik kitap okuyucu)
    bunun güzelliğini anlatmam mümkün değil. evimdeki onlarca elektronik zımbırtının hepsinden güzel.

    (bkz: persol) hem güneş hem de optik gözlük. yıllar önce aldım ve eskidikçe, bozuldukça yeniliyorum. ölene kadar başka marka kullanmayı da düşünmüyorum.

    (bkz: thinkpad) notebook. klavyesi ve sağlamlığı bağımlılık yarattı. başka hiç bir notebook aynı konforu vermiyor.

    (bkz: android tv box) büyük ekran eski televizyonumu keyifle kullanabiliyorum.

    sahip olduğum diğer şeyler(buzdolabı, çamaşır makinesi, telefon, tv vs.) bozulsa, çalınsa, eskise çok umursamam fakat yukarıda saydıklarıma bir şey olduğunda fiyatına bakmadan gidip yenisini alırım.

  • sözlük hesabım.
    o kadar çok insan tanıdım, dost edindim, bilgi edindim. resmen hayatım değişti.
    iyi ki almışım.

  • anamın duası.

  • (bkz: almanya vatandaşlığı)

  • ilkokulda matematikten 5 almıştım. iyi ki almışım. hâlâ onunla övünür dururum.

  • a 101'den 25 liraya aldığım go smart powerbank. 3 defa şarj ediyo kütür kütür.

  • kücük cantalar kullanan kücük bir insan olarak: kindle. tutunamayanlar okumanin verdigi izdirapla almaya karar vermistim zamaninda, iyi ki de yapmisim. onun disindaki her lüksten feragat edebilirim, ama kindlesiz yasamak zor.

  • bazen göreceli bir şeydir. benim için turkuaz su dur. ibretlik bir hikayeyle anlatayım.

    üniversite birinci sınıf bitmiş evime dönücem son gün leş gibi sıcak bir temmuz istanbul'u. cebimde 25.5 ytl banka hesabımda da 25 ytl var. akbilimde aylık yok, bir basımlık kontür var ve akşamki otobüs biletimi satın almışım.

    neyse efendim akbilimle göztepe kampüsü civarlarındaki evimden çıkıp bir adet aktarmayı da kullanarak bostancı köprüsü mevkindeki outletleri gezmeye başladım. aklımda memlekete dönmeden önce kendimi mutlu etmek adına bir tişört almak var. gençlik var gezdikçe geziyorum, gezdikçe geziyorum tek tişörtlük hakkım olduğu için de seçiciyim. en sonunda ltb de istediğim gibi bişey buldum ve karttan çektircem, cebimdeki parayla da akbil alıp bişeyler yiyip dönücem. kafamdaki plan bu. yalnız karttan çekemiyorum "yetersiz bakiye" diyor. daha dün hesabı kontrol ettiğim için hiç bir şeyden şüphelenmeyip nakit paramı kullanarak 25ytl ye tişörtümü alıyorum. mutluyum. otobüsün saatine de daha nerden baksanız iki saat var. rahatım. mağzadan çıkıp akbank atm sine gidiyorum ve hesabıma bakıyorum. -3.5ytl gösteriyor. soktuğumun bankası bir gece önce kart işletim ücreti kesmiş. temmuz ayında. ocakta kesmişti bir de temmuzda kesmiş. hem de ben eksi26 adında genç kartı kullanıyorum. ulan gencecik çocuğa bu yapılır mı be. yemek param yok, yol param yok ve en kötüsü hemen eve dönmem gerek çünkü valizim ve biletim evde. evde kimse yok çünkü ben son kaldım arkdaşlarım gitti.
    yapcak bişey yok allah "yürü ya kulum" dedi. yürüyoruz. ara ara koşturuyorum. lanet hava da ölümüne sıcak. arada bi yerde açlıktan ve seğirtmekten dalaklandım bir markete girdim. ulan bu ne şanssızlık markette adam gibi su yok. tek turkuaz su var. işlenmiş su nefret ederim. neyse suyu hüp demeden içmek istemedim yolda susarım diye azar azar içtim falan çöpü atacak yere denk gelmedim, yere de atmadım haliyle.
    öyle böyle derken apartmana geldim fakat neyi farkettim inanamazsınız anahtar yok. "allah'ım beni neyle sınıyorsun?" diyeceğim ama alakası yok. mallığa doymayan ben! evet utanarak söylüyorum ben. tişört denerken pantolon da denedim. eskiden telefonlar tuğla gibi olduğu için pantolonu giyince cebime telefonu, akbili, anahtarı da koyardım ki "cebim doluyken rahatsız oluyor muyum?" gibi sorularıma cevap teşkil etsin. işte "pantolon üstümdeyken parayı ödeyeyim tişört hazırlanırken üstümü değişirim" diye düşünen ben, kart "yetersiz bakiye" dediğinde nasıl heyecan yaptıysam akbil, telefon, cüzdan derken anahtarı pantolonda unutmuşum ya da düşürdüm bu sorumun bi cevabı yok zira...
    geçmiş zamandaki şimdiye dönelim. bir şimşek çakması gibi zamanda kafamda yukarda yazdıklarım dönerken o sıcakta, o yorgunlukta yaz gününde soğuk soğuk terlemeye başladım. "ben ne bok yiyeceğim?" diye. efendim, tabiki aç da açıkta kalmazdım ama bilet yanacak eve girmek sıkıntı olacak vs vs gözümde büyüyen dertler bir de millete maskara olacaktım. kapıcıya kapıyı açtırdım ve eve yöneldim gün boyunca yaptığım tek doğru hareket kapıyı kitlemeden çekip çıkmamdı sanırım ( bir sonraki yıl eve hırsız girdikten(iki kez) sonra asla tekrarlamadım ama bu başka bir hikayedir sonra anlatılmalı) hemen akbank kartımı kapının kenarından soktum ama kapımız sıkıymış kart kalın geldi deforme oldu zaten bir gün sonra kırdım hafta başında da iptal ettirdim. "allaaam ne yapıcam ben?" derken turkuaz şişesi aklıma geldi yanımdaydı ve plastiği inceydi. hemen kapıcı dairesine koşturdum bir bıçak aldım pet şişeyi üstten ve alttan kestim elimdeki boru şeklinde kalan kısmı da dikey olarak kestim. yukarı çıkıp kapının üst kısmından araya sokup kapı diline kadar indirdim bi iki zorlamaya kapı açıldı. artık herşey daha güzeldi. hala otobüse yetişebilirdim. teşekkürler "turkuaz su" iyi ki vardın. o günden sonra erikli su bile içmedim hep turkuaz su aldım demeyeceğim o kadar da mal değilim. ama o gün o dakika iyi ki vardı.

    peşinen not: kapı kilidini tatilden dönünce değiştirdim arkadaşlara söyleyemedim gerçekleri memlekette kaybettim dedim anahtarı. akbanktan da bi daha hesap açmadım, açmıyorum da.

    edit: imla ve üniversite yılını yanlış yazmışım.