polonya

  • 5 sene önce üniversiteyi kazanmışım, acayip mutluyum yaşadığım iğrenç şehirden kurtulacağım için. adeta anadolu'nun bağrından kopup ankara'ya geldim, kazandığım okul hakkında hiçbir fikrim yoktu, önceden hiç araştırmamıştım okulu. zira tek amacım büyükşehirlerden birisine kaçabilmekti. şuan ismini vermek istemediğim üniversite liseden bozma bir üniversiteydi ama olsun. kısa sürede alıştım, okulda iyi kötü ortam yaptım. 3. sınıfa geldiğimde erasmus diye bir şeyin olduğunu öğrendim. hedef büyütmüştüm, anadolu'nun bağrından kopup yurtdışına da ayak basmalıydım. okuldan başvurularda başarılı öğrencilere öncelik vereceklerini öğrendim. derslerim çok iyi değildi ama bir şekilde gitmeliydim, hayalimdi bu.

    bizim okulun o yıl anlaşma yaptığı üniversite polonya'da bir üniversiteymiş. polonyalıların bizim liseden bozma üniversiteyi görmeye gelecekleri günü öğrendim. bunlar okula geldiklerinde bu güruhu bir şekilde yakalayıp kafalarına girmem lazımdı. o gün okula sabahın köründe geldim, adamların yolunu gözledim ama gelmediler. derslere girip çıktıktan sonra öğle yemeğinde yemekhanede donatılmış bir masa gördüm. aha dedim kesin polonyalı misafirler için kurulmuş bu masa. beklediğim gibi oldu; misafirler geldi ve yemeğe başladı. misafirlerin yemeğini bitirmesini bekledim, mutlaka tek yakalamam lazımdı. herkesin çevresinde pervane olduğu kel bir beyfendiyi, yetkili abi budur diyerek tuvalete giderken takip ettim. adam tuvaletten dönerken kendisiyle konuştum ve acıklı hikayemi anlattım. ülke sınırlarından çıkabilmek için tek şansımın bu olduğunu söyledim, bu liseden bozma okulda intihar noktasına geldiğimi anlattım. adam baya üzüldü bana referans olacağını söyledi.

    daha sonrasında ben başvurumu yaptım, hasbelkader bizim bölümden polonya'ya gidecek 3 kişiden 1 tanesi ben olmuştum, acayip sevindim. gideceğimiz okul torun'da bir okulmuş. kendi kendime iyi lan belki buraya kapağı atar toruna torbaya karışır hayatımızı orada sürdürürüm dedim. dönem arası geldi, artık gitme vakti yaklaşmıştı. konaklayacağım yeri bulmak için biraz erken gittim, uçak biletini de erken alıp ucuza getirdim. ailemin durumu olmadığı için şehir merkezine uzak varoş bir yerde ev tutmak zorunda kaldım. olsun yine de mutluydum, sonuçta türkiye'den polonya'ya gelmiştim. zaman içerisinde alışır, burada da ortamımı yapar, gece hayatına akarım diye hayaller kuruyordum. tabi işler beklediğim gibi gitmedi, aylarca yalnız kaldım. doğru düzgün polonyalı arkadaş bile edinememiştim. hiç arkadaşım yoktu doğru düzgün. günlerim benzer şekilde geçiyordu, keko gibi ania ve magdalena kovalıyordum ama sonuç hep hüsrandı. kimse bana yüz vermiyordu polonyalı olmadığım ve dillerini bilmediğim için.

    bir gece saçma sapan gece kulüplerinin birinde moralim dibe vurmuş 1 zlotylik bira içerken bir kız geldi. beni uzaktan gördüğünü, herkes eğlenirken niye bu kadar mutsuz olduğumu sordu, çok dikkatini çekmişim. polonya'nın beklentilerimin altında olduğunu, ırkçılar tarafından hep dışlandığımı ve keko gibi dolandığımı söyledim. kısaca hikayemi özet geçtim. kız kendisinin norveçli olduğunu, üstelik kız olmasına rağmen onun da benzer zorluklar yaşadığını anlattı. yine de durumu benim kadar kötü değildi, ben farklı ülkelerden toplamda 5-10 kişi tanırken onun polonyalı arkadaşları da dahil olmak üzere daha geniş çevresi vardı en azından. o gün baya muhabbet ettik, bana telefonunu verdi. günlerce muhabbeti baya ilerlettikten ve 3-5 kez buluştuktan sonra sevgili olduk. o günden sonra hasbelkader başlayan erasmus maceram su gibi akıp geçti.

    daha sonrasında türkiye'ye döndüm, polonya'dan çok kız arkadaşımı özlemiştim. polonya ortak buluşma noktamız olmuştu, oradaki arkadaşlarımızla da iletişimi koparmamak adına bir fırsattı hem bu. yıl içerisinde polonya'ya git gel yaptım defalarca. her gidişimizde o arkadaş ortamımızı toparlamaya çalışıyorduk. orada yaşayan polonyalı arkadaşların olduğu ortamlarda konu her zaman bu ırkçılık mevzularına geliyordu bir şekilde. ben türkiye'de yaşadığım için hiçbir şekilde ağzımı açamıyordum. kız arkadaşım norveç'te yaşadığı için benim yerime de polonya'yı tertemiz gömebiliyordu, kimse gıkını çıkartamıyordu sıkıysa çıkartsınlar! o norveç'ten gelmişti boru mu? tabi bu durum karşısında kıza acayip hırslanıyordu polonyalılar ama bir şey diyemiyorlardı. hepsi şu türk keko konuşsa da bi ağzına sıçsak diye gözümün içine bakıyordu ama asla ketenpereye gelmiyordum. şimdilerde kız arkadaşım agnette ile bergen'de yaşıyoruz, yakında evleneceğiz. polonya da fena bir yer değildi ama ben 10%'luk hakkımı kullanarak norveç vatandaşlığını seçtim, pişman değilim. norveç vatandaşlığına geçtikten sonra polonya buluşmalarımızda iki kelam etme hakkına kavuşacağım kısmetse, artık başım dik.