poğaça

  • her sabah iş yerinde 2 adet poğaça yemek adetimdir. iş yerimde öğlen yemekleri genelde kötü çıktığından sabahları sağlam kahvaltı yaparım. yine tanesi 75 kuruştan 2 adet poğaça aldığım bir sabah kapıda patronum emre bey ile karşılaştık. emre bey günaydın bile demeden elimdeki poğaça paketine baktı ve eliyle poşeti yokladı ve “ne var bunun içinde sinire gerek yok” dedi. ben de poğaça var emre bey yer misiniz diye sordum. emre bey bir çok konuda cimri olsa da çalışanının yemeğine, sigarasına tenezzül etmezdi. bu nedenle ikram ederken içim rahattı. ancak emre bey poşeti yavaşça açtı ve içinden bir adet poğaçamı alıp “hadi bi çay söyle” dedi. inanılmaz sinirlenmiştim. neden benim poğaçama çöktü diye içimden tonlarca küfrettim ve çay ocağına gittim. sinirimin yatışması için çay ocağında ablalarla biraz muhabbet ettim.

    ertesi gün otobüste işe giderken telefonum çaldı. arayan emre bey’di. hayırdır inşallah diyerek telefonumu açtım ve emre bey direkt konuya girdi. gelirken aynı poğaçadan alıp alamayacağımı sordu. ben de çok aç olmama rağmen “emre bey ben evde kahvaltı yaptım ama isterseniz size alabilirim” dedim. beklemediğim şekilde “tamam bana 2 tane kap o zaman sıcak olsun” dedi. mecburen pastaneye gittim ve emre bey’e 2 adet poğaça aldım. çok aç olsam da emre bey’e kahvaltı yaptım diye yalan söylediğim için kendime alamadım. o sıcacık bol yağlı ve ekşimsi peynirli poğaçalarla beraber iş yerine gittim. yolda emre bey’den poğaça parasını isteme konuşma provaları yaparak yürüdüm. her ay bana net 1.400 tl veren adamdan ki bu adam benim patronumdu nasıl 1.5 lira isteyebilirdim ki. resmen her yerimi ateş bastı ve terledim. yol boyunca stresten kendi kendimi yedim. bu duruma da sinirlendim yine kendi kendimi yedim.

    iş yerime ulaştım ve emre bey’in odasına gittim. poğaçalarını teslim ettikten sonra emre bey’in poğaça paralarını vermesini birkaç saniye bekledim. o kısacık sessizlik “hadi bi çay söyle” ile son buldu. hem poğaçalarımın parasını ödemedi hem de bana poğaçalardan ikram etmedi. çayı söyledikten sonra yerime geçtim. şimdi de içimi “emre bey ya benden her gün poğaça isterse” korkusu kaplamıştı. her gün 1.5 lira emre bey için harcayamazdım. kendim de poğaça yersem bu tutar 3 tl olacaktı.

    düşündüm taşındım. ego otobüs güzergahlarını inceledim. milliyet.com’dan eski çocuk yıldızlar ne oldu haber galerisine baktım. emre bey eğer benden yine poğaça almamı isterse poğaçasına kıl atmayı düşündüm. belki onlarca şeytanlık geldi aklıma neticede benim de kendime göre hinliklerim vardır. ancak ahlak ve sağlık kuralları içerisinde hiçbir çözüm bulamadım. inanılmaz hüzünlenmiştim. hem poğaça parası verecektim hem de her sabah emre bey ile sohbet etmek zorunda kalacaktım. derken bir anda telefonum çaldı ve arayan genel müdürümüz hakan bey’di. “sinire gerek yok sabahları poğaça alıyormuşsun. emre bey talimat verdi; o pastaneye gideceksin ve her sabah personele tanesi 50 kuruştan 20 poğaça getirmeleri konusunda görüşeceksin” dedi. inanılmaz mutlu olmuştum. hem poğaçam bedavaya gelecekti hem de emre bey’den kurtulmuştum. çayımdan bir fırt aldım. karnım aç olduğu için şirketteki misafire sunulan bonbon şekerlerden sarı olanları ayırdım ve 3 tanesini sevinçle ağzıma attım.