pasaport polisleri ile girilen diyaloglar

  • turistik seyahatler için vizesiz gidilebilen bir ülkenin pasaport kontrolünde önümdeki elemanın pasaport polisi ile yaşadığı diyalog (ingilizceyi düzeltmeden yazdım, aynen yaşandığı gibi)

    polis: what is purpose of your visit?
    eleman: sorry?
    polis: your visit. why you come here?
    eleman: i come for business
    polis: business? you need visa for business visit
    eleman: why? they say me no visa
    polis: no visa if you tourist. for business you need visa
    eleman: okay, then i am tourist
    polis: ah okay”

    ..der ve elemanın pasaportuna damgayı basar

    hayatımda şahit olduğum en sürreal pasaport polisi diyaloglarından birisiydi.

  • acil bir iş için ispanya'ya gitmem gerekiyordu fakat zamanında vizeyi sadece hollanda vip başvurusunun vereceğini öğrenip hollanda üzerinden vize almıştım.

    sabiha gökçen halaalaninda beklerken artık tam uçağa gireceğim sırada thy görevlileri beni çevirip:

    - vizeniz tek girişlik turist vizesi ve hollanda üzerinden alınmış fakat siz ispanya uçağına binmek uzeresiniz buna müsade edemeyiz.
    -lan beyfendi sizi neden ilgilendiriyor (amk) bu ispanya'nin problemi değil mi?
    - öyle fakat gitmeniz bir işe yaramaz sizi malesef ispanya'ya kabul etmezler.
    - beni şirket gönderiyor buradan geri dönemem. siz beni bindirin uçağa ispanya'dan geri cevirsinler.
    -beyfendi biz sizin iyiliginiz için yardımcı olmaya çalışıyoruz o kadar yolu boşu boşuna gitmeyin diye.
    - kardeşim size akıl danışan yok beni bırakın uçağa bineyim sonrasını ben hallederim.

    benden teminat olarak davetiye mektubu alıp beni saldılar. sayelerinde uçağa son binen insan ben olmuştum. içime de kurt dusurdu götler. dedim kesin ispanya'dan beni geri çevirecekler mal gibi geri döneceğim. döndüğümde ise thy görevlileri hep birlikte bana gulecekler.

    neyse pasaport kontrol sırasında en tonton amcayi seçip sırayı beklemeye başladım. sıra bana geldiğinde diyalog şu şekilde gerçekleşti:

    ben: hola
    tonton pasaport görevlisi: hola (damgayi basti)

    (bkz: end of the story)

  • 10 yıl önce falan, romanya'ya araçla gidiyoruz. romanya'da ziyaret edeceğimiz yerlere hediye olarak aslı börek'ten 10 kutu börek, 10 kutu da baklava almışız. hepsi bagajda. bulgaristan sınırındayız, dereköy sınır kapısı. muhatap pasaport polisi değil de gümrük polisi. sabah saat 5:30 - 6:00 falan. bagajda kutuları görünce başladı zorluk çıkarmaya. çantaları falan açmıyor ama bulgarca konuşuyor, oyalanıyor... anlamıyoruz ama. ingilizce karşılık falan veriyoruz, cevaplamıyor. herhalde ingilizce de bilmiyor diye düşünüyorum. neyse. bir kutu böreği feda ettik, iki paket de sigara verince geçiş iznini aldık.

    polis börek kutusunu aldı, keyifle ofisine doğru yürümekte. tam bagajı kapatıyoruz, ben yanımdaki arkadaşa söyleniyorum:
    - (türkçe ve bunlar da rüşvete alışmışlar manasında) abi, bunlar da işi öğrenmiş...
    - (börek kutusu elinde polis gülerek) sizden öğrendik!

  • italya'dan dönüyorum, tam x-ray'den geçtim polis durdurdu.

    -nereye gidiyorsun?
    +turkey.
    -pasaport?
    +si.
    -kaç para var üstünde?
    +saymam lazım ama yaklasık 300 euro.
    -tamam geç.

    gördüğünüz gibi osuruktan bir diyalog. sırf italya'ya gittiğimi belirtmek için yazdım.