paranoyak olman takip edilmediğin manasına gelmez

  • akşam iş çıkışı sapphire çarşı'ya uğramıştık. oradan eve dönmek için metroya girdim. zincirlikuyu'ya gitmek için tren bekliyorum, yanıma bir çocuk geldi ve beklemeye başladı. tren geldi, biz bindik, oturacak boş bir yer vardı. elini nezaketle uzatıp koltuğu bana bıraktı, ben de oturdum. karşımdaki kapıya yaslandı, biraz telefonunu kurcaladı. kılığı, kıyafeti düzgün, uzun boylu, yakışıklı bir şey. telefonu bıraktı, bana bakmaya başladı. ben de nasıl berbat durumdayım anlatamam. sabah işe geç kalmışım, saç, baş, kılık, kıyafet hak getire... çapulcu gibi bir şeyim ;) dedim acaba suartıma bir şey falan mı sürüldü. hayır maskara falan sürmüş olsam gözümü kaşımışımdır, gözüm mosmor olmuştur, ona bakıyordur diyeceğim, yok makyaj da yapmadım. gömleğin düğmeleri mi açılmış diye bakıyorum, hayır onlar da nizami... bu çocuk neye bakıyor?

    neyse zincirlikuyu'ya geldik, ben moru, düğmeyi unutup metrobüse varmak için topukladım. 2 kilometre yol var zaten, bir vardım ki ana baba günü. kenara geçip bir sigara yakayım dedim, insanlar da dağılır o sırada. neyse sigaramı içiyorum, ana, adam yine karşımda belirdi. geçti karşıma sigara içiyor. huylandım biraz. neyse sigarayı yarıda bıraktım, kalabalığın arasına daldım, insan girdabında söğütlüçeşme metrobüslerinden birinin içinde buldum kendimi. tutunacak yer arıyorum, dengede durmaya çalışıyorum falan derken köprüye vardık. denize bakayım diye kafamı çevirdim, herif yine karşımda! güvendiğim tek şey sabahki yağmurda işportacıdan aldığım transparan mor şemsiye. kafayı öbür tarafa çevirdim, uzunçayır'a gelene kadar bir daha yüz yüze gelmedik.

    uzunçayır'da indim, herif de indi! korkmaya başladım artık iyiden iyiye. metroya inmek yerine otobüsle gideyim diye düşündüm, daha kalabalık olur, bulaşamaz. otobüslerin olduğu tarafa doğru yürümeye başladım, adam da bir adım mesafede yanımda yürüyor. o sırada bir teyze durdurdu, metroya nasıl gideceğini falan sordu, ona tarif ederken adam merdivenlere yöneldi ama resmen bekliyor. kafası sürekli geride, gelip gelmeyeceğime bakıyor.neyse birkaç dakika teyzeyle oyalandım, merdivenlerden indim. ulan adam engelli kapısını açtı ben geçeyim diye, beklemiş it! istifimi bozmadan turnikeden geçtim. koşa koşa otobüs durağına vardım, hangisi olduğuna bakmadan hareket halindeki ilk otobüse atladım. otobüs şoförü "yavaşşşş!! biliyoruz iftar vakti ama yemeğe yetişeceğim diye hareket halindeki otobüse atlanır mı bacım?" dedi. "ya şoför bey, adamın biri beni takip ediyor levent'ten beri," deyince kpıları kapatıp gazladı. rahat bir nefes aldım.

    müzik dinleye dinleye ineceğim durağa geldim. bakkala girdim, alışveriş yaptım. kasada parayı ödeyip poşetleri elime alıp çıkmak üzere arkamı döndüm adamla göz göze geldik! bir çığlık attım, şemsiyeyi kavradım, indireceğim kafasına bakkal şemsiyeyi tuttu "abla ne yapıyorsun!!" diye panikle soruyor adam. karşımdaki adam şaşkın şaşkın bana bakıyor. "bu herif levent'ten beri beni takip ediyor!" dedim. adam gülmeye başladı, bakkal dedi ki "abla siteden komşun o senin, abi de opal blok'ta oturuyor." hafta sonu havuza gitmiştim, meğer orada karşılaşmışız. arada sırada bakkalda, markette denk geliyormuşuz, hatta ben daha önce selam bile vermişim (bir yere girdiğimde herkese selam veririm, gülümserim). adam da benim ben olup olmadığımı anlamak için dikkatle yüzüme bakıyormuş. tipim çok benziyormuş ama davranışlarım tuhaf olduğu için komşusu olduğuma emin olamamış. arkadaş ben nereden bileyim karşımdaki sapık mı, seri katil mi? paranoyak hale getirenler utansın!