otobüsten otobüse aktarılmanın verdiği eziklik

  • binmişsinizdir minibüsünüze/otobüsünüze akşamın bir vakti. gideceğiniz yere daha çok vardır. pek kalabalık değildir otobüs; herkes yorgun, herkes sessiz. yayıla yayıla oturmuşsunuzdur dakikalardır bütünleşip ısıttığınız koltuğunuzda. hop! o da nesi! "abiler, ablalar yandaki araca geçebilir miyiz acaba?"

    birden bir hareketlilik, istemeye istemeye kendinizi oturacak koltuk kapma yarışında bulursunuz. çanta kucakta, otobüsün eski sakinlerinin acıyan gözlerle baktığı bir mülteci grubu ile birlikte girersiniz otobüse. artık o bir önceki otobüste 20 dakikada oluşan huzur dolu, sıcak ortam yerini soğuk ve rahatsız bir kalabalık yığına bırakmıştır. ezik büzük oturursunuz. artık ev sahibi değilsinizdir. demirspor deplasmanına gelmiş ürkek rakip takım taraftarısınızdır artık. etraftan "ah yazık, otobüsleri bozulmuş:(" bakışlarına "yok valla otobüs bozulmadı, şoförün piçliği:(" bakışlarıyla karşılık verirsiniz. "demek şoförünüz sizi yarı yolda bıraktı ha:(" bakışlarını "siz hiç otobüs değiştirmek zorunda kalmadınız mı allahsızlar" bakışlarıyla cevaplandırırsınız. muavinin "zaten bizim otobüse de para vermediniz" bakışlarını "git yiyosa öteki şoförden al lan bana ne" bakışlarıyla savuşturursunuz. "ay pek de çirozmuş şu ortadaki" bakışlarını "yeter amk sikecem ha abartmayın ne baktınız öyle" bakışlarınızla sonlandırırsınız. böyle bakışlar altında yolculuk uzar gider.

    velhasılı kelam zordur otobüs değiştiren toplulukta olmak. lütfen onlara acıyan gözlerle bakmayın. unutmayın bir gün sizin de yolculuğunuz "yandaki araca geçebilir miyiz" cümleleriyle zehre dönebilir. cümlelerimi ünlü bir şairin sözleriyle noktalıyorum: "mağrur olma yolcum senin de otobüsünün şoförü götlük yapar elbet."