osman pazarlama

  • -hadi hadi çabuk, geç kalıyoruz
    +daha vakit var, acele etmeyelim

    otoparka girip güzel bir park yeri bulduk, neşe içerisinde sinemaya yürüdük.

    deadpool'u izleyecektik. çocuklar fragmanını görmüş, okuldan da 1-2 kişi seyredip övünce, götürmeye karar verdim.

    bilet kuyruğu çok uzundu. ekranlarda diğer fimlere baktım, arkamdaki çiftin konuşmalarına kulak misafiri oldum -önemsiz bir konuydu-, ve sıram geldi.

    -deadpool'a iki çocuk, bir büyük lütfen.

    görevli kız, çocukların yaşını sordu. 15 yaş sınırı varmış, bu yanımdakileri içeri alamazlarmış. daha önce de yaş sınırı olan filmlerden tecrübem olduğu için, "yok, bunlar girmeyecek, başka çocuklar girecek" diye yalan söyledim ve biletleri aldım. itiraf edeyim ki, çok salakça bir yalandı.

    belki kötü bir ebeveyndim ama uyanıktım. fragmanı ben de izlemiştim. çok da kötü değildi. ayrıca çocuklar tv'de, ipad'te, playstation'da, okullarda çok daha beterlerine maruz kalıyorlar. en kötü ihtimal, "sıkıntılı" sahnelerde gözlerini kapatıyorlar. onlar da tecrübeli.

    gişeden içeri girmeye çalışırken, görevli farketti ve tüm çabalarıma rağmen bileti hoop elimden kapıp yardımcı olmaya çalıştı. tabii ki hangi film olduğunu görünce yaş sınırını hatırlatıp içeri alamayacağını söyledi. "bakın, sorun olmaz, o kadar kötü değil ben bu filmi izledim" diye dil döktüm ama yemedi. "hadi bırakıver geçelim nolcak" diye burhan altıntopluk yaptım, onu da yemedi şerefsiz.

    kasaya geri döndüm, insanların protestosu altında aralardan kaynayıp biletimi iade etmek istediğimi söyledim kasiyer kıza. bileti aldığım kişi değil, onun yanındakine gittim tabii ki.

    bileti aldığım kasaya yönlendirildim anında; o kız da tabii demet akalın tarzı "tıpış tıpış ayağıma geleceksin" tavrıyla gülümsedi ve "beyfendi, ben size söylemiştim yaş sınırı var diye, kusura bakmayın iade alamayız" dedi.

    "hacı be, şşş hadi be.. ya hacı ya.. şşş hadi değiştir şunu be.." diye yavşaklık yaptım fakat umursamadı.

    müdürle konuşmak istediğimi söyledim. popcorn dahil 70 tl vermiştim ve neden paramı burada bırakaydım. müdür geldi ve popcorn dahil 70 tl argümanımı sundum ama hatanın bende olduğunu söyledi. çok istersek bugün izlemek üzere başka film seçebileceğimizi, ama iade yapamayacaklarını söyledi.

    başka film falan değil, deadpool ya da iade istediğimi söyledim. ardından, iade sebebimin yaş sınırı değil, evden gelen ani telefon olduğunu söyledim ama "deadpool olsa girerim" şeklindeki yaklaşımım, inandırıcılıktan epey uzaklaştırdı beni.

    bütün bunları niye anlatıyorum? çünkü bilin istedim: direndim.

    yalancılık, kötü ebeveynlik, çocuklara kötü örnek olma, manipülasyon, yavşaklık gibi her türlü adiliği yaptım. çünkü başıma geleceği biliyordum. çünkü sırada beklerken, yaş sınırının sıkıntı olmayacağı iki filmin oynadığını görmüştüm: ormanlı sincaplı bir animasyon ve osman pazarlama.

    deadpool'a giremeyince, paramızı geri de alamayınca, o kadar gelmişken hayalkırıklığı yaşamasınlar diye, kasadaki kıza tekrar sordum, peki hangi filme girebileceğimizi.

    sincaplı ayılı animasyonu söyledi, bizimkiler "neee?? hayatta olmaz, noob muyuz biz!!" diye kendilerini yerlere attılar. (bu arada noob: loser gibi bir şeymiş)

    diğer alternatif olan osman pazarlama'yı sununca, düşündüm: şahan'ı pek sevmesem de, geçmişte beni güldürmüşlüğü var... beyaz şov'da beyaz'ı keklemesini unutamam. siyasi (?) duruşu, berbat filmleri falan bir yana, şişman ve sevimli bir figür, en azından çocuklar bakıp bakıp gülerler... 70 tl'm boşa gitmemiş olur. "sinemaya gitsinler ve kötü film de görsünler ki iyinin değerini anlasınlar.. hem popcorn da yeriz" gibi hafif argümanlarla, biletleri değiştirdim, osman'ı aldım.

    içeri girdik ve aklıma şeytani bir fikir geldi. deadpool'da salonun yarısı boştu. nasılsa salona girerken artık kontrol yoktu, film henüz başlamamıştı. bir şekilde çaktırmadan deadpool'un oynadığı salona girebilirdik.

    dahiyane planımı çocuklara anlattım.

    bunun dürüst bir hareket olmayacağını, efendi efendi osman pazarlama'ya girmemiz gerektiğini söyledi 8 yaşındaki velet. "bu kimin çocuğu lan, benim olamaz" diye düşünüp, çıkışta dna testi yapmak üzere planlar kurarken popcornumuzu, ice tea'mizi almış, koltuğumuza kurulmuştuk. sinema kompleksinde o gün 5 salonda birden bu film oynamasına rağmen, üçte ikisi doluydu ve yarısı çocuk ila ergendi salonun.

    film başladı. abartmıyorum, 2 dakika sonra homurdanmaya başladı bizimkiler.

    şahan "küfretmesene lan orospu çocuğu" diye espri yapıyor, salon yıkılıyor. bizimkiler "bu ne ya?" diye gözlerini havaya kaldırıyor.

    şahan osuruktan bahsediyor, bizimkiler boş boş bakıyorlar perdeye.

    20 dakika sonra "baba çıkalım mı" demeye başladılar. biraz daha şans vermelerini, belki komik bir şeyler olacağını söyledim. hay kafama sıçayım. "çok kötü baba yaa..." diye diye başımın etini yediler.

    giderek daha kötü olmaya başladı. hayır, hadi deadpool'a giremedik de, bu çok mu faydalı acaba çoluk çocuğa?

    yarım saat sonra salondan ayrıldık, tam ekşici piçler gibi.

    güle oynaya arabaya gittik ve bu filmi hafızamızdan sildik. eve gidene kadar osman taklidi yaparak alay ettik kendi çapımızda.

    gizli gizli gurur duydum çocuklarla, demek o kadar da fena yetişmiyorlar.

  • anca celal ile ceren için hayatımda izlediğim en güzel komedi filmlerinden biriydi diyenlerin seveceği film.