once upon a time in hollywood

  • bir tarantino filmi.

    --- yapılan olumsuz eleştiriler hakkında ---
    türk sinemasında iyi film-kötü film ayrımı yanabilecek kültürün köklü olmadığı ve pek de köklenip büyüyemeceği kanaatindeyim. öyle ki "yılların tarantino izleyicisi" bir tarantino filmini formülize edip gıcık bir matematik öğretmeni gibi "istediğim çözüm bu değil" deyip eksiyi basabiliyor

    hâlbuki sanatı değerlendirmek için önce tevazu ve hoşgörü ile başlanmalıdır.buna söylemekle birlikte bu film iyi bir filmdir. hatta ve hatta çok iyi bir filmdir. bu tartışılmaz.
    fakat size bu filmin mükemmel bir film olduğunu kabul ettiremem. mükemmellik öznel bir yargı. benim için apocalypse now mükemmel iken bir arkadaşım için the godfather mükemmel film olabiliyor.

    nitekim, bence en iyi tarantino filmi inglourious basterds'dır. peki pulp fiction ne olacak? kill bill filmleri? işte bu soruları sormayan sinema izleyicisi aşağılama pornosu denilen şeyi gerçek hisler ile yapmaya başlar. bu durum ekşi sözlükte çok kez gözüktüğü için sizin bunu bilmenizi istiyorum. mesela gazete eleştirmenleri de aynı şeyi yapmaktadır. yarın bir gün atilla dorsay öldüğünde önemsediğimiz bir tane eleştirmen olmayacak. geekyapar'ın 70 dakikalık geyik muhabbeti de kimsenin umurunda değil. işte eleştirmek böyle bir şey. iki tarafı da kesen bir bıçak.

    son olarak bunu okuyanlara lütfen "oyunculuk şöyle idi ama hikaye böyleydi, karakterlerin uyumu böyleydi ama eski filmlerinde tarantino reyiz böyleydi" diye şeyler yazmamalarını istiyorum. entry israfı başka bir şey değil. ya filmi boş boş izliyorsunuz ya da fikirlerinizi açıklamayı beceremiyorsunuz. her iki durumda da buraya gelip yazılar yazmamalısınız.

    --- filme gelirsek(spoiler) ---

    filme ciddi ciddi hamile kadın cinayeti izlemeye gidiyorduk. tarantino övücüsü türkçe kaynaklar bizi kan arayan, vahşet arayan salaklara döndürdü. tarantino'nun tabi ki polanski'ye "gel sana travma yaşatayım, hamile karını öldürdükleri anı çekeyim romuş" demeyeceğini bilmemiz lazımdı. tarihi değiştirecek olan bir film olduğu kesindi ama benim en çok düşündüğüm şey cliff booth ve rick dalton'un cinayeti işleyecek kişiler olacağı fikriydi. cliff booth zaten sağlam kafa adam değil ve filmin ilk yarısı bile bizi bunu düşünmeye itti.

    nihayetinde film bambaşka bir şeyi anlatıyordu ve bunu izlemeyi sürdürmek için sharon tate cinayetini bilmek ve o cinayetten daha fazla 60'lar sinemacılığıyla ilgilenmek gerekiyordu. tabi burada filmi tamimiyle anlamak bahsediyorum. mesela o üç george olayını anlamadım. fakat rick dalton'un yine önemsenmeyen bir oyuncu olduğu ile alakalı olduğunu zannediyorum. çünkü the great escape çok önemli bir filmdir. işte bu detaylarla uğraşmak zorundaydık çünkü hikaye cliff booth ve rick dalton ile alakalıydı. hep onların merkezinde olmak zorundaydık. onlar yönetmen tarafından gönderilmiş iki melek olarak 60'ların dünyasında yollarını çizmişlerdi ve eninde sonunda tate cinayetlerini engellemek zorundaydılar.

    filmin en güzel taraflarından biride ikisinin sürekli ayrılabileceği, sürekli hollywood'dan sepetlenebileceği korkusuyla her şeyi izlememiz oldu. zaten cinayet günü arkadaş olarak son günleriydi ve rick dalton hala hollywood'dan sepetlenme korkusu ile yaşıyordu. elimizde karısını öldürdüğüne birçoğumuzun şüphe duymadığı şiddet-sever bir adam ve toksik maskülen denilen alkolik bir western oyuncusu vardı. günümüzdeki cliff boothlar hollywood'un değil çöpünde takılmak, ön kapısına bile yaklaşamıyor. rick dalton gibiler ise gerçek oyuncu olarak kabul görmemekte. sanırım en önemli karakter de bu yüzden rick dalton'dı.

    rick dalton ve küçük kız iki ayrı oyuncu ekolünü temsil ediyor. rick dalton yakışıklı,genç,küstah ve maskülen bir tip olarak anlamsız filmlerde caka satarak yoluna başlamışken küçük kız ise bir metot oyuncusu. üstelik küçük kız ancak günümüzde gözlemlenebilecek modern bir feminist. bu noktada gözümde burt reynolds geliyor ve kendisi vefat etmese bu filmde oynayacağını biliyorum.

    sonunda rick dalton'un kazançlı çıkmasını yönetmenin müdahalesi olarak görüyorum. tarantino'nun "babil kulesi" gibi hikayeleri geçirdiği çok belli ve saklanmıyor. ilk sahneleri yazarken zaten dalton'un cinayeti engelleyeceğini biliyordu ve hollywood için bir anti-kahraman yaratmak istedi. onun pis işlerini yapan bir fedai de olacaktı ve onunda tabi ki dublör olması gerekiyordu.

    sinemayı öldürmek isteyen canavarlara sinemanın adaleti işte böyle geldi. bizler de intikam ateşi ile güle güle izledik. sanırım bu intikam ateşiniz yoksa filmden kesinlikle zevk almıyorsunuz. yok eğer varsa bile "filmde neden bir bütünlük yok" diye saçmalıyorsunuz. yahu neden olacak? metot oyunculuğu, temalar filan arayan varsa gitsin bir yığın güzel sinemacı var, onu izlesin. "yok bu filmi izleyeceğim" diyen de lütfen tarantino'nun anlatmak istediğini filmin tarihi konusu ile bağdaştırmasın.

    her şeyin sonunda rick dalton'un polanskilerin evine davet edilmesini bir rahatlama olarak algıladım. rick dalton başarılı oldu çünkü o evde herkes sapasağlam duruyordu.fakat diğer yandan jay sebring'in şaşkınlığı, tate'in herkesin iyi olup olmadığını sorması...içimizi burkan şeylerdi.

    filmin sorunlarına gelirsek micheal madsen'ın joe gage olarak görünmemesi ama ona benzer bir karakteri televizyonda oynamasını karşı-detay olarak gördüm bunu. hoş değildi.
    üstelik stuntman mike ve stuntman bob olayına geçeceğimize emindim, olmadı. fakat zoe bell ve kurt russell'in aynı sahnede olması güzeldi.

    film'de yaratılan alternatif tarih çizgisi ise şöyle: cinayetlerden sonra belinde silahla gezmeye başlayan steve mcqueen'in "bu polanski puştu bir şeyleri batıracak" derken polanski'nin pedofili suçuna gönderme yapıyor zannımca. açıkcası polanski'yi suça iten onun gerçekten pedofili olması ise mcqueen haklı, yok eğer polanski cinayetten sonra allahsız ve ahlaksız bir adam haline geldiyse mcqueen'i haksız olmuş oldu.

    katiller dalton'un evine girmeye karar verince dalton'un müzik dinler vaziyette bütün bağırışları duymaması gerçek bir olay. tate-polanski evinin bekçisi'de o malum gecede kulaklıkla müzik dinlediği için olaylardan bir haberdir. bekçi'nin arkadaşı steven parent ise çoktan yanlışlıkla öldürülmekten kurtulmuştur. malum yine rick dalton elinde margarita ile onları o yoldan alıkoymuştur.

    --- son olarak(spoiler) ---

    müzik konusunda ise beni tavlayan bir nokta var ki o da you keep me hangin' on'ın hep böyle bir sahnede görmek istemem. bu da kişisel olarak filmi benim için unutulmaz yapıyor. bir güzel durum ise deep purple'dan hush şarkısıdır. malum bu filmin fragmanının yaratığı hype'ı bad times at the el royale ile geçirmiştim ve orada da aynı şarkı ve aynı hippiler vardı. hatta oradaki kızın da tate cinayetlerine benzer bir cinayet işlediği gösteriliyordu.

    tarantino'nun eserleri için yapılacak bir spektrum içinde pulp fiction ve basterds filmlerine yakın bir film, en iyilerinden biri.

    ---
    madem herkes istediği line'ı yazıyor. ben manson'un goodday miss tarzı lafını korkunç buldum.

    "you are?"

    "ı'm the devil, & ı'm here to do the devil's business"

    "nah, it was dumber than that"

  • bazıları, "filmde inanılmaz fazla detay ve göndermeler var. amerikan tarihini de bilmek gerekiyor" gibi şeyler karalamış. izleyecek olanlara söyleyeyim: filmde öyle inanılmaz fazla detay ve göndermeler yok. amerikan tarihini de öyle çok bilmek gerekmiyor. gerekenler:
    - sharon tate ve charles manson hakkında bilgi.
    - bu tatlı kadın ile bu manyağın hayatlarının nasıl olup da kesiştiği hakkında bilgi.
    - 1960'lardaki cinsel devrim ve hippi hareketi hakkında bilgi.
    hatta spoylere geçmeden ben kendi yazdıklarımdan önereceğim.
    (bkz: 10050 cielo drive/@saladze)
    (bkz: chaos/@saladze)

    --- spoiler ---

    mesela bilen için filmin daha başlarında leo ve brad'in eve giderken döndükleri sokakta gösterilen "cielo dr." sokak tabelası bile tüyleri ürpertici. şöyle düşünün, 1993 yılında gecen bir film izliyorsunuz ve filmdeki araba uğur mumcu'nun katledildiği karlı sokak'a dönüyor. gibi...
    işte bu amerikan izleyicisinin suratına daha filmin başında şamarı basıyor. ama amerikalı olmanıza da gerek yok şamarı hissetmek için. dediğim gibi olayları iyi bilince büyük heyecan ve merak sarıyor birden. sıradan bir eve dönüş yolu bizi dünyanın en sansasyonel cinayetlerinin işlendiği noktaya götürüyor. tarantino sokağı da neredeyse birebir yapmış. hafif yokuşlu ve eğimli viraj ile yapılmış girişi birebir benziyor.

    daha sonra brad'in arabaya almak üzere olduğu otostopçu kızımız dünyanın gelmiş geçmiş en meşhur suçlusunun yerleşkesinde kaldığını söyler. spahn ranch. o sahne de aslında o sokak tabelasının göründüğü sahne kadar şok edicidir. çünkü spahn ranch'in cinayetlerle ilgili yapılan haberlerde manson ailesinin kaldığı yer olarak defalarca ismi geçiyor. amerikalı orayı biliyor ama hiç gitmedi. o pislikler orada neler yapıyordu hiç görmedi. işte brad hadi bir bakalım şuraya diyerek bizi tura çıkarıyor.

    biraz inglorious bastards, biraz pulp fiction. geçmişte yaşanmış şeytani/travmatik/sansasyonel bir hadiseyi al ve ona mutlu son ekle. bunu yaparken de biraz pulp fiction gibi kesişen farklı hikayeler yarat.
    tarantino doğurmasına çok kısa bir süre kalmışken defalarca bıçaklanarak öldürülen sharon tate'in ülkede ve dünyada yarattığı ve hiç iyileşmeyen travmaya bir el atıyor ve herkesin içindeki o öfke yangınına, intikam ateşine biraz su döküyor. bu da ancak öldürmeye gelen arkadaşların hunharca katledilmesi ile olabilirdi. tarantino inglorious bastards'da nazileri yakarken bu kez susan atkins'i yakıyor. hatta doyamamış olacak ki bu filmde biraz daha nazi yakıyor :)

    yine de pulp fiction'daki gibi muhteşem bir senaryonun yanına yaklaşamadığını söylemek lazım. bu da böyle bir film ama konuyu bu yaptığında ne kadarını değiştirebilirsin? bence adam bu konudan yapabileceği en iyi filmi yapmış. bir de klasik uzun tarantino diyalogları hiç yoktu. tarantino izlerken bunun eksikliği hissediliyor.

    --- spoiler ---

  • baştan sona spoiler:

    bir zamanlar hollywood'da amerikan yaşam tarzına sapına kadar sahip çıkanlarla amerikanlaşmayı reddedenler arasında yaşanan çatışmayı ve bunların arasında kalan taklit-insanları irdeler. öncelikle rick ile cliff arasındaki ilişkiyi doğru okumak gerekir.

    cliff yalnızca filmlerde rick'in dublörlüğünü yapmaz. gerçek hayatta da onun dublörüdür. sondaki çatışma sahnesinin büyük bölümünde cliff çatışır. rick ise çatışma tamamlanırken artık tamamen etkisiz kalmış, havuza düşen kadını film kahramanı gibi bir pozda yakarak cliff'in rolünü çalar. alkışlar cliff'ten çok rick'e gider. polis saçmasapan da olsa (polis anlamsızca olayın saatini netleştirmeyle uğraşır) sorularını rick'e sorar. tate'in misafirleri rick'le sohbet eder. bütün tehlikeyi cliff bertaraf etmesine rağmen son karede sharon tate ve doğmamış oğlu, rick'e sarılır. cliff filmlerde olduğu gibi yine perde gerisinde kalmıştır. filmin açılış sahnesindeki kısa söyleşi (o benim dublörüm, benim omzum yaralanacağına onun yaralanması daha az maliyetlidir) filmin sonunda gerçeğe dönüşür. cliff hastaneye kaldırılırken rick, seyircileri selamlar. bütün film boyunca cliff'i rick'in dublörlüğünü yaparken yalnızca bir kez görürüz. italya'da çekilen filmde araba açık köprüden geçerken. onda bile aslında ekranda yoktur. tarantino bunu mimlemek için kareyi dondurup cliff yazar. cliff'ler bu dünya için bir hiçtir.

    bütün film boyunca rick'in "namuslu ve çalışkan" amerikan genci rolünde alnının teriyle filmlerde oynayıp servet yapmasını izleriz. tarantino rick'i alkışlamamızı bekler. filmlerde 8 yaşında kız çocuğunu fırlatıp rehine isteyen karakteri oynayan rick'in karşısına savaş yüzünden topal kalmış bir adamı ya da bir binbaşıyı çıkarır yönetmenler. rick, bu kötü adamları shakespeare'den esinlenerek oynadıkça kariyeri yükselişe geçer. rick'in filmlerde alt ettiği savaş gazileri tarantino'nun yüz vereceği tipler değildir. çünkü o gaziler de başka amerikalıları öldürerek gazi olmuştur. tarantino iç savaşı lanetler ama vietnam savaşı'nı umursayan hippi kızı bir fetiş objesine dönüştürerek (cliff'e oral seks teklifi, bulunduğu her sahnede aptalca dans etmesi, sürekli vücudunu teşhir etmesi vs...) vietnam savaşı'na karşı çıkanları yerin dibine sokmayla meşgul olur. tarantino'ya göre amerikalılar birbirini öldürürse bu gereksiz şiddet, başkalarını öldürürse bu olması gereken şiddettir. rick de olması gereken amerikan tiplemesidir. oysa rick gibilere sürekli kötü adam rolleri verilir. iyi adam rolü verilen oyuncunun soyadı "madrid"tir. total yabancı. rick harika bir arabayla evine dönerken, madrid'i oynayan oyuncu döküntü bir motosikletle evine döner. tarantino her fırsatta rick'in tarafını tutar.

    cliff için dünya rick'ten müteşekkildir. hippi, arabanın lastiğini indirdiğinde ona bu hareketi için sinirlenmez. patronunun arabasına zarar verdiği için sinirlenir. ağzından çıkan ilk laf da "bu araba patronumundu" olur. hippi, lastiğe bıçak sokarak rick'in arabasına ve dolayısıyla rick'e tecavüz eder. bıçak amerikan solunun penisidir. eğer amerikan solu ve hippiler gibi özgürlükçü tipler rick gibi örnek vatandaşlara tecavüz etmeye kalkarsa bu kişilerin ağzının burnunun kırılması gerekir tarantino'ya göre. cliff de adamın ağız çevresini kana bular. açık ve kanlı bir ağızla bu açıkça vajinaya sembollenir. rick'e tecavüz etmeye kalkan hippinin yüzü vajinaya dönüşür.

    cliff'le rick'in ev hayatı uzun uzun karşılaştırılarak gösterilir. rick'in evi sterildir, cliff'inkini ise bok götürür. rick, leziz görünümlü içkiler hazırlar, cliff kirli tabaklarda basit makarnalar hazırlar. ondan da beteri ise köpeğe verdiği mamadır. rick'ten cliff'e, cliff'ten köpeğe doğru aşamalı bir ucuzlaşma gösterilir. olması gereken rick'tir ve bir kez daha o övülür. köpek ise cliff'in dublörüdür. çatışma sahnesinde de bütün işi köpek görür. cliff varken rick, köpek varken de cliff'in elini kana bulamasına gerek yoktur. cliff, ancak köpeğin yaraladığı saldırganları bertaraf eder. rick de cliff'in yaraladığı kızı yakar. amerikan dünyası dublörler dünyasıdır. bu bir zaman sonra bütün finans sistemine de uyarlanacak bir hiyerarşidir. tarantino evreninde en altta köpekler vardır: işçiler. bir hareketinizle sizin en tehlikeli işlerinizi görecek değersiz köpekler.

    charles manson da dublörler kullanır. filmde manson'ın sadece bir sahnede, kim olduğu bile tam belli olmadan gösterilmesi tarantino'nun hesap hatasıdır. rick'le manson'ı karşılaştırırken manson'a yeterince eğilmemiştir. charles manson hakkında ancak film dışı bilgilerimizi kullanmak zorunda kalırız bu yüzden. tarantino'nun amerikan solu ya da özgürlükçü amerikan tiplemesine örnek olarak seçtiği tiplemenin gerçek bir seri katiller lideri olması filmin tarafsızlıktan hiç nasibini almamış olduğunu gösterir. film boyunca gösterilen tüm hippiler ya tekinsizdir ya da pussy gibi (kızın adı bile cinsel referans içerir) ucuzlaştırılmıştır. film boyunca çalan şarkıların bir kısmının hippi kültüründen gelmesi ise tarantino'nun büyük çelişkisidir. manson da rick gibi dublör kullanır dedik. kendi öldürme itkisini harekete geçirir ama kimseyi öldürmez. bunun yerine zaten loser karakterler olan tex ve arkadaşlarını cinayetlere telkin eder. işler sarpa sarsa bile manson'ın burnu bile kanamadan atlatacaktır. tıpkı rick'in filmlerde tehlikeli sahneleri cliff sayesinde atlattığı gibi. rick hollywood tepelerinde lüks içinde yaşar, manson izbe bir çiftlik eskisinde kir pas içinde yaşar. buna rağmen manson ve onun gibiler saygıdeğer rick gibiler için tehlikedir. arabalarının egzozları bile rick gibi çalışkanlık timsali amerikan vatandaşlarının hayatlarını taciz eder. hal böyleyken manson ve çetesi yok edilmelidir. gerçek hayatta manson ve çetesi sharon tate ve arkadaşlarını yok etmiştir. tıpkı hitler'in yahudileri yok ettiği gibi. ama tarantino bu gerçeklere dayanamaz ve sinemanın tarihi yeniden yazma şansını alabildiğine kullanır. önceki filmlerinde hitler'i yahudi askerler nasıl kalbura çevirmişse bu filminde de güvenilir amerikanlar rick, cliff ve köpeği çeteyi tanınmaz hale getirene kadar dövüp öldürürler. ölen üç çete üyesi de yüzünü kaybeder. bu açık deformasyon tarantino'nun tahammülsüzlüğünün kanıtıdır. tarantino hippiler arasından seri katilleri seçerek onları tüm hippilerin sembolü yapar ve en şiddetli şekilde yok eder.

    cliff, rick'le alakalı olmayan olaylarda son derece sabırlı, şiddete bulaşmayan hatta yasalara karşı gelmemek için reşit olmayan bir kızın seks teklifini dahi reddeden bir adamdır. karısını öldürdüğü söylenir ama muhtemelen öldürmemiştir. karısı rick için tehlike arz etse öldürdüğüne inanabilirdik ama böyle bir durum olmadığı için öldürmemiş olması fikri daha ağır basar. cliff film boyunca bruce lee de dahil kimseye yüksek yoğunluklu bir şiddet uygulamaz. dövdüğü hippi rick'in arabası yerine kendi döküntü arabasına zarar verseydi muhtemelen ona da dokunmazdı. cliff için rick tanrıdır.

    cliff, hippilerin mekanında kendini bir yabancı olarak görür. çiftlikteki gençlerin elinde silah olmamasına rağmen ortam tekinsizdir. ısrarla arkadaşını görmek ister ve sonunda onun kör haliyle karşılaşır. çiftliğin sahibi hippilerden şikayetçi değildir. hatta bir tanesinin gönlü olsun diye gündüz uykusuna bile yatmıştır. kör haliyle tv izlemeyi sorgulamaz bile. tarantino'ya göre bu hippilere ancak körleşmişseniz sempati duyabilirsiniz. kendisine bir zarar vermeyen polis arabasına dahi küfür edebilen bu gençlere sağlıklı bir insan sempati duymamalıdır. onların çöplüğü o kadar geri kalmıştır ki tex, cliff'i yakalamak için at gibi ilkel bir araç kullanır. ama cliff, rick'in arabasıyla onu çoktan geride bırakmıştır. hippilerin ilkelliği hiçbir zaman örnek amerikalının çağdaşlığını geçemeyecektir.

    tarantino hippi çiftliğinin simetriğini playboy partisine giden hollywood dünyasına ilişkin bir sahneyle kurgular. rick'in alt edemediği tek adam steve mcqueen'dir. the great escape filminin deneme çekiminde rick gayet başarılı olmasına rağmen rol steve'e gider. tarantino mcqueen aracılığıyla gerçek hayattaki örnek amerikan aktörüne saygısını sunar. film boyunca sharon tate ve onun jim'le ilişkisini eleştirebilen tek kişi de steve olmuştur. tarantino, çağdaş amerikalı'yı ancak ondan daha başarılı başka bir çağdaş amerikalı'ya eleştirtir. playboy partisi açıkça izbe ve toz toprak içindeki hippi komününden daha göz alıcıdır.

    tarantino ve şiddet sineması, yönetmenin kariyerinin bütününde vardır. ama bu şiddet olgusu gittikçe yönetmenin içindeki faşist'i ortaya çıkartır. gerçek hayattaki yenilgileri (polanski-tate çiftini yıkan cinayetler, yahudi soykırımı, ırk ayrımcıları) bir türlü kabullenemeyen tarantino filmleri aracılığıyla bunlardan intikamını alır. pacino'nun canlandırdığı schwarz'ın rick'e verdiği öğüt tarantino için de geçerlidir aslında. rick, sürekli filmin sonunda ölen ya da dayağı yiyen kötü adamları canlandırdıkça seyirci bunu kanıksayacak ve onun daha iyi rollere atılım yapması engellenecektir. tarantino da o yolda ilerliyor. bir tane daha gerçek yıkımı kabullenemeyip filmi aracılığıyla intikam almaya çalıştığı bir film çekerse üzerine ezik ve faşist yönetmen damgası yapışacaktır. sonra o damganın çıkartılması da imkansızlaşacaktır.

  • bulunduğum şehirdeki 2 sinemadan birinde günde 4 seansla vizyona girmiş film.
    quentin tarantino nun 10. filmi (serileri tek sayarsak 9), 21. yy'ın en ünlü 2 oyuncusu olan brad pitt ve leonardo dicaprio nun beraber rol aldığı ilk film, bunun dışında kadrosunda margot robbie ve büyük sinema ustası al paçino gibi önemli isimler yer almakta.

    işte bu büyük filmi izlemek için biletlerin tükenmeyeceğini düşünerek 20.00 seansı için saat 19.50 de sinema salonuna giriş yaptım. gişeye yönelerek filmin adını söyledim, gişe görevlisi henüz hiç izleyici olmadığını gelen tek izleyicinin ben olduğumu bu yüzden filmin oynatılmayacağını söyledi.

    işte bu büyük film, şehirdeki 2 sinemadan birinde vizyona girmesine rağmen, günde sadece 4 seans olmasına rağmen, vizyonunun ilk günü olmasına rağmen ve bu sıcak yaz günlerinde sinemaya gidilebilecek en iyi saatte sadece 1 izleyicisi olduğu için oynatılamıyor.

    bu arada sinemada izleyicisi olan ve izlenebilecek 3 film vardı onlarda geniş aile 500, siccin 600, hızlı ve öfkeli 1300 dü.

  • teaser trailer'ı düşen film.

    edit: türkçe altyazılı