okutulan siğilin iyileşmesi

  • okuyarak 7 gün okumadan 1 hafta.

  • haydi siğiller, okula!

  • demek ki eğitim siğile bile şart.

  • siğil; human papilloma virus (hpv) -insan papilloma virüsü- diye adlandırılan virüsün, derinin üst tabakasını enfekte etmesiyle oluşan iyi huylu deri büyümesidir. daha çok el ve ayaklarda görülürse de, tüm vücutta ortaya çıkabilir.

    tedavide; yüzeysel uygulanan lezyonu eritici keratolitik ajanlar, soğuk tedavisi (kriyoterapi) ile bazı durumlarda cerrahi yöntemler de kullanılabilir.

    gelelim okutmakla iyileşen siğile; viral hastalıkların tedavisinde, hastanın fayda sağlayacağına inandığı herhangi bir yöntem etkili olabilir. bu yöntemler kullanıldığında hastanın vücudunda, virüslere karşı bağışıklık sisteminin etkili silahı interferonlar salgılanır. buna placebo etkisi denir. siğilin ''okutulması'' da placebo etkisini ortaya çıkarmaktadır.

    edit:imla

    edit 2:
    mesaj kutuma gelen soruların hepsine ayrı ayrı cevap vermeye zamanım olmadığı için kategorize ederek buradan açıklama ihtiyacı doğdu.

    1) öncelikle şunu söylemek gerekiyor ki, bir ilacın veya yöntemin (okutmak gibi) iyilestirecegine inanmak herkeste aynı placebo etkisi oluşturmaz. çünkü, ortak paydalar olsa da her insanın immün sistemi kendine özgüdür. dolayısıyla tedaviye cevabı da farklıdır.

    2) bu hastalık sık tekrarlayan bir karaktere sahiptir, tekrarlamış olması tedavinin işe yaramadığı anlamına gelmez.

    3) yazdıklarımdan doktora gitmek yerine üfürükçüye gidin dediğim anlamını çıkaranlar olmuş. bunu nasıl başardılar bilemiyorum. onlar sadece inanmak istediklerine inandıkları için, kendi kendilerini iyileştirebilirler, herhangi bir yönteme ihtiyaçları yok kanımca :)

    4) kişisel önerim; mutlaka dermatoloğa gitmeniz ve tedaviye inanarak etkiyi güçlendirmenizdir.

  • aga belki pagan inanışı ,belki hakikaten iyileşecekti ama.. lan 3-4 senedir kuzenimin elinden bin bir medikal ile def edilemeyen siğillerin, okunduktan bir hafta sonra mı iyileşeceği tuttu abi? bana dost meclisinde bunu anlatsalar "zırva" diye gülüp geçecektim, ama bizzat şahit oldum.

  • (bkz: okutulan siğilin doktor çıkması)

  • durumumuz yoktu okutamadım.

  • ahahahaha immun sistem diye bi şey vardır arkadaşlar ama siz anlamazsın haa. immun bu yaa öyle kolay mı. mesela bağışklık sistemi deseydim hemen bilirdiniz ama şimdi bilemezsiniz, neden, immun dedim çünkü!

  • her alternatif tıp tartışmasında farklı oyuncular ama aynı senaryo, aynı "vallahi ben de inanmıyordum ama" kıssaları, o yüzden kıssa kıssa gidiyorum, bu şablonu her benzer konuya uyarlayabilirsiniz:

    1) bir kere oturduğunuz yerden şunu düşünün:
    eğer geleneksel bir metod başarılı ve ucuzsa, geçerliliğinin tartışmasını bile yapmazdık, çünkü modern tıbbın bunu gölgede bırakması için bir neden olmazdı. herkesçe açıkça kabul edilen bir olgu olurdu, tıpkı su çiçeği aşısının işe yaraması gibi. hem de daha da kesin, çünkü su çiçeği aşısının yararını insanlara kanıtlaması için sadece 40 senesi vardı, ve tanımadığın doktorlara güvenmek gerekti. oysa "okutmanın" kendini kanıtlaması için asırları vardı, ve halka daha yakın olan hocalara güvenmek yeterliydi. bu şartlar altında siğil okutmanın yararının hala anektodlardan ileriye gidememiş olması, kuşkuyu tavana vurdurmalı.

    2) bu konulara genelde deneyip başarılı olanlar yazar, çünkü hem akıllarında bu yer etmiştir, hem de hevesleri yüksektir. siğilini okutup da işe yaramadığını görenin yazma ihtimali daha az, muhtemelen unutmuştur bile. dolayısıyla hikayeleri okuyunca bu yöntem olduğundan daha başarılıymış gibi gözüküyor.

    3) placebo etkisini herkes biliyor, dolayısıyla bazı hikayeler olayın placebo olmadığını anlatmak için, "ben de inanmıyordum"u vurguluyor. halbuki placebo sadece bilincinizle sınırlı değil, çevrenizin yaklaşımı, telkinleri de önemli. bilincin "eh hadi bakalım, madem ısrar ediyorsun, seni mi kırıcaz" derken, bilinçaltı "ayy hadi inşallah" naralarıyla inliyor olabilir. tam da zaten bu tip telkinlerde bulunacak aileler, o yöntemleri denemeye daha yatkın olduklarından, placebo kendi kendini yaratmış oluyor.

    mosquito hatırlattı, placebo olduğunu bildiğimiz durumlarda bile placebo işe yarıyor

    4) zaten tek mantıklı açıklama placebo da değil: "ilaç aldım geçmedi, okuttum 1 hafta sonra geçti" diyenlerin siğili belki okutmasalardı da 1 hafta sonra geçecekti. belki ilaç yeni tesir etti. belki hayatlarındaki başka gelişmeler bünyede değişikliğe neden oldu. bu "belkiler" olmasın diye kontrol grubu diye bir şey icad edilmiş zaten. insanlığın bilgisi anektodlar üzerinden ilerlemiyor, çünkü anektodların kontrol grubu yok.

    5) hikayelere şöyle bir göz gezdirince anlaşılıyor ki "siğili okutmak" diye tek bir şey yok. yaraya yaprak süreni, iğneyle patlatanı, dal yalatanı, bitki yedireni, fantazilerde sınır yok maşallah. bazı yöntemler birden fazla şekilde etki edebilirler (diyetini değiştirmek mesela), dolayısıyla siğili geçirenin "okuma" değil bu tip etkenler olması mümkün. o yüzden deneylerde bir tek değişken olur, aynı anda 3-5 ayrı şeyi değiştirip denemezsin.

    6) bunu islamla veya ateizmle bağdaştırırken dikkatli olmak lazım. büyü islamın bir şartı değil (hatta allaha şirk koşmak olarak yorumlanabilir), aynı zamanda bir tanrıya inanmamak da batıl inançlara sahip olmamayı veya kritik düşünceyi öğrenmiş olmayı garantilemiyor. hrıstiyan dünyasında, perilere, cadılara, büyüye olan inanç 1900lere kadar epey sağlamdı, bugün ise dalga geçilecek bir şey, ama hrıstiyanlık aynı oranda bir düşüş yaşamadı.

    7) yukardaki dünyevi nedenlerin açıklayamadığı bir okutma gücü olsaydı, benzer yöntemlerin siğil gibi dandik şeyler yerine aids tedavilerinde, ebola aşılarında, alzheimer hasarının onarımında da görmeyi beklerdik. eğer hoca en az level 30 ise, kırılan kolun iki günde iyileşmesi, kopan bacağın yeniden çıkması, tıkanık kalp damarlarına anjiyo da mümkün olmalıydı.

    ***

    gelelim kıssadan hisseye:
    kendini şüpheci olarak gören herkes, kendine şu soruyu sormayı alışkanlık haline getirmeli: "buna inanmam için ne olması lazım, ne görmem lazım?" bunu bir nevi beyin jimnastiği olarak görün.

    buna bir cevap bulamıyorsam, hiç bir şart altında inanmayacaksam siğil okutmanın geçerliliğine, o zaman benle tartışmak tam bir zaman kaybı olur, çünkü kararımı vermişim ve olası her yeni veriye aklımı kapatmışım. bu bağnazlığın tanımıdır.

    son maddeyi biraz da bundan yazdım: o örneklerin bir kısmı da gerçekten telkinle, büyüyle, reikiyle, tai chiyle, kung fuyla, kung pao chickenla tedavi edilirlerse bu dikkatimi çeker. sonra bir kaç soru sorarım: "bunun kontrollü bir deneyi yapılmış mı? deney double blind mı? örneklem yeterince büyük mü?"

    bunlara da cevap olumluysa evimdeki richard dawkins kitaplarını yakarım önlem olarak, sonra sormaya devam ederim: "deneyin finansmanı kimden gelmiş? sonuçlar saygın bir yerlerde yayınlanmış mı? ve en önemlisi, bu sonuçları aynı yöntemlerle tekrarlayan bağımsız bir grup olmuş mu?"

    bunlar da tamamsa, bir daha hastaneye filan gitmem, sağlık sigortamı iptal ederim. en yakındaki hacı hocaları bana gerçek zamanlı gösteren ve onlara yorum bırakmamızı sağlayacak bir aplikasyon geliştirip köşeyi dönerim *

    [bu konularla ve genel olarak tartışmayla alakalı bir kitap yazıyorum, bir kaç aya biter, o zamana kadar hacıya hocaya fazla para yedirmeyin ki kitaba verecek paranız olsun]

  • yıllarca okuttum bir işe yaramadı, sanayiye verdim. hem iyileşti hem de aylık cebime para giriyor sözlük. siz de deneyin pişman olmazsınız.