okunduğunda ufku 2 katına çıkaran ince kitaplar

  • reşat nuri güntekin- eski hastalık 246
    jack london-beyaz diş 228
    hasan ali yücel ve türk aydınlanması-192 gündüz vassaf-cehenneme övgü 279
    knut hamson-açlık 160
    viktor frankl -insanın anlam arayışı 170
    john stuart mill- özgürlük üzerine 144
    gustave le bon- kitleler psikolojisi 172
    george orwell- hayvan çiftliği 152
    gibi "ince" kitapların önerildiği başlık.

  • “dosto yeraltından notları galiba tam adı güzeldi” gibi bir cümle ile edebiyat tavsiyesi verenlerin olduğu bir liste.

    dikkate almayın derim. saygılar.

    edit: okudukça tansiyonum düşüyor. çok bilen bir başka yazar da demiş ki; romanlar değil bilim ve felsefe kitapları ufku iki katına çıkarır.

    neden cehaleti bu kadar seviyorsunuz? şu, roman okumak vakit kaybıdır insanları kadar uyuz olduğum az şey var.
    ansiklopedi okuyun arkadaşım siz. hap gibi bilgi edineyim istiyorsunuz. aforizmalar size yetiyor.
    kafa dergisinde resimli tek cümlelik aforizma varken kim karamazov kardeşler’i neden okusun?
    ufku bilim ve felsefe açarmış sadece. bak ya.
    cümle kurma ve kendinizi ifade etme yeteneğiniz bile okuduğunuz nitelikli edebi eserlerden geliyor farkında değilsiniz.

  • (bkz: ademden once)

    lisedeyken okuduğum ve beni derinden etkileyen, evrime olan inancımı sağlamlaştıran bir kitaptır. yarı insan ilkel atalarımızın yaşamı, kabileler arası çekişmeler ve yaşam mücadelesi. iki günde bitecek kalınlıkta

  • bazı başlıkları takibe alıyorum. özellikle liste şeklinde olanları. misal: herkese döve döve izlettirilmesi gereken belgeseller. dolayısıyla mallar için anlatayım bu durumda hemen her sabah olay ışığı yanık oluyor. ben de mal gibi sevinerek aa bir kitap daha öğreneceğim nidasıyla olay butonuna tıklıyorum. ama ne göreyim bir sığır daha gelmiş yabancı'yı yazmış. bir başka sığır da gelmiş "dinle küçük adam"ı yazmış. hatta "listen little man" yazmış. bence elzem olan şudur ki ufkun iki katına çıkması için önce egomuzun ödünlenme gereksiniminin yarıya düşmesi gerekiyor ki örtük olarak "ben de okudum" demeyelim. kendinden önce onlarca kez yazılmış bir şeyi liste formatındaki bir başlığa tekrar yazmanın psikopatolojisine başka açıklama getirecek olursa özele gelsin. mallar sizi!

  • sanırım, öncelikle "ince kitap" kavramından ne anladığımızı sorgulamak gerekir. aranızda yaklaşık 600 sayfalık kitapları (diriliş, düşünce tarihi vb) yazan kavram ve matematik yoksunları var *. neyse, asıl konumuza gelelim. bu başlıktaki diğer iki entrymde olduğu gibi, yine 10 kitabı birkaç cümle ile naçizane olarak tanıtmaya çalışacağım. önemli notlar:

    not 1: yalnızca türkçe yazılmış kitaplar listelenmiştir.
    not 2: aylak adam, anayurt oteli, kürk mantolu madonna ve puslu kıtalar atlası gibi onlarca kez yazılmış kitapları ekleme gereği duymadım. anladığım kadarıyla bu kitapları herkes okumuş.
    not 3: üstte de ima ettiğim gibi, bu başlıkta daha önce hiç yazılmamış kitapları listeledim. * *
    not 4: sadece roman değil, şiir dahil birçok farklı türden kitaplar almaya çalıştım. * *
    not 5: üst limit 250 sayfadır ve kitaplar rastgele sıralanmıştır.
    ...................................................................................................................................................

    1 - gece: baştan belirteyim, bu romanın türk edebiyatında bir benzeri yok. ya da daha doğrusu, ben henüz böylesi bir kitap okumadım. biraz postmodern, biraz yeni roman ve biraz da modernist çizgide; ama kesinlikle klasik değil. biraz gerçek, biraz gerçeküstü ve biraz da düş; ama kesinlikle fantastik değil. aslında "roman" olarak bile tanımlanması güç olan bu metnin öyle çok özelliği var ki: çoklu perspektifin kullanım biçimi, romanın her bölümünde değişen dil, giderek belirsizleşen zaman ve mekan, tanımlanamayan muğlak karakterler, kitabın akışına başkaldıran etkileyici dipnotlar ve yapıtın geneline hakim nedensiz gerginlikteki kafkaesk atmosfer... dahası, kitap bittiğinde aklınızda olay anlamında pek bir şey kalmamasına rağmen hissettirdiği müthiş haz... hemen her cümlesi kenara not edilesi şiirsel aforizmalarla dolu bir roman. bu arada, önemli cümleleri not edeyim derken bütün kitabı sil baştan yazmanız ihtimal dahilinde. * *. elbette bir bilge karasu romanı.

    2 - sevgili arsız ölüm: latin amerika diyarlarının edebiyattaki esintilerini taşıyan latife tekin imzalı bir başyapıt. yüzyıllık yalnızlık ve pedro paramo gibi büyülü gerçekçi romanların dilimizdeki en yetkin örneği. kitabın fantastik olaylarla örülü kurgusu, daha önce hiçbir romanda rastlanılmamış bir dille zenginleştirilmiş. halk edebiyatı motiflerinin ve dilinin, bir romana bu derece başarılı bir biçimde sindirilmesine modern türk edebiyatında, yaşar kemal istisna, pek de alışkın değiliz. diğer yandan, kadını ön plana çıkarması bakımından feminist okumalara da açık bir yapıt. dini ve siyasi göndermeleri, çok yönlu okumalara açık olması, fantastik kurgusu ve benzersiz diliyle, bence türk romanının gelmiş geçmiş en iyi eserlerinden biri.

    3 - hakkari'de bir mevsim: sanırım doğuyu anlatan en iyi türkçe romanlardan biri. tanımlanması oldukça zor bir metin. genellikle postmodern olarak addedilir. nitekim kolaj, pastiş, metinlerarasılık, üstkurmaca gibi postmodernizmin olmazsa olmaz unsurlarını taşır. ama bence romanın öne çıkan yanı dilidir. şiirsel ve yer yer epik bir dil kullanılmıştır. ama bu şiirsel dil, yapıtı melodrama düşürme tehlikesi taşımıyor. çünkü pek de rastlanılmayacak bir şekilde realist unsurlarla desteklenen şiirsel bir dil kullanımı var. hatta biraz belgeselvari. zaten bu nedenle, bu roman ile ilgili görüşlerimi kendi başlığında yazarken "şiirsel gerçekçi" diye bir tanımlamada bulunmuştum. sinemanın aksine, edebiyatta bu tanımlamaya uyan pek roman yok * *. hem aforizmaları, hem doğu ile ilgili mükemmel tespitleri ve hem de kurgusuyla ufku iki katına çıkarabilir. bir ferit edgü romanı.

    4 - beyaz kale : istanbul'u ve osmanlı'yı en iyi anlatan romancılardan biri olan orhan pamuk'un postmodernizme tam anlamıyla geçiş yaptığı eseri. kusursuz kurgusu, ince göndermeleri, titiz araştırmaların ürünü olan detayları ve elbette çok katmanlı yapısıyla bir postmodern klasiği. edebiyatta "öteki" kavramı üzerine oturtulmuş en iyi yapıtlardan biri olan * beyaz kale'de orhan pamuk, bu yöntem vesilesiyle doğu-batı sorunsalını irdeliyor. diyalogları ve olay örgüsüyle çoğu orhan pamuk romanının olmazsa olmazı olan "arayış", bu romanın da temel problemidir. sadece muğlak finaliyle bile ufku katlama potansiyeli mevcut.

    5 - bin hüzünlü haz: postmodernizmin türk edebiyatındaki en başarılı örneklerinden biri. bir hasan ali toptaş romanı. kitabı çok farklı biçimde tanımlayabiliriz: binbir gece masalları'nın gölgesinde tekinsiz, karanlık ve belirsizliklerle dolu kafkaesk bir metin *; üstkurmaca ve metinlerarasılık gibi postmodern öğelerin ustalıkla kullanıldığı bir arayış romanı; yazar ve metnin iç içe geçtiği, öykünün akışında kırılmaların olduğu, kronolojik bir zaman algısının olmadığı, hatta somut bir kahramanın bile olmadığı deneysel bir başyapıt; ve hiç şüphesiz, hazmetmesi oldukça zor girift kurgusuyla türk edebiyatının çağdaş klasiklerinden biri.

    6 - göçmüş kediler bahçesi : daha önce farklı entrylerimde de belirttiğim gibi, türk edebiyatının değeri tam anlamıyla bilinmemiş yazarlarından biridir bilge karasu. okurlar nezdinde pek tanınmamasının nedeni malum; karasu'nun okuru eğlendirmek gibi bir derdi ve çok satmak gibi bir amacı yok. yapıtları, genellikle yazarlar ve eleştirmenler içindir; roman ve öykü türlerinin çeşitli evrelerini iyi bilenler içindir; türk dilinin yılmaz savunucuları içindir. işte bu muhteşem öykü kitabı da tüm bu saydıklarımızın kanıtı mahiyetindedir. bu kitap, (özellikle, "usta beni öldürsene" ve "dehlizde giden adam" öyküleri) hem dil oyunları, hem tematik benzerlikleri, hem zamansal açıdan birbirini tamamlayıcılıkları ve hem de klasik öyküye ters yapılarıyla, bence türk ve dünya öykücülüğünün zirve eserlerinden biridir.

    7 - efendilik, şarkiyatçılık, kölelik: türk mitinin 19. yüzyıl entelektüelleri gözünde yansımasını ve gelişimini ele alan bir çalışma. daha doğrusu oryantalizmin devinimini ele alan bir kitap. üstelik edward said'in tüm dünyada büyük yankılar uyandıran "oryantalizm" adlı kitabından bile önce yapılmış bir araştırma. başta victor hugo, gerard de nerval, johann wolfgang von goethe, gustave flaubert ve lord byron gibi döneminin önde gelen edebiyatçıları olmak üzere, doğu ile ilgilenmiş birçok yazarın ve seyyahın türklere ve türkiye'ye dair fikir ve gözlemlerini sunuyor. batılıların türklere bakış açısının gelişimini görmek açısından önemli bir çalışma. bir nevi batılıların oryantalizmle imtihanı mahiyetinde. ülkemizin önde gelen edebiyat eleştirmenlerinden jale parla'nın doktora tez çalışması.

    8 - batı sinemasında türkiye ve türkler - üstteki kitabın sinema versiyonu sayılabilir. dünya sinemasında türk imgesi nasıldır? filmlerde türk tipi nasıl çizilmiştir? batılı yönetmenlerin türkiye'ye bakış açısı nasıldır? bunun gibi birçok soruyu, sinemanın doğuşundan günümüze değin çeşitli örnekler eşliğinde, türk sinemasının belki de en önemli tarihçisi olan giovanni scognamillo'nun benzersiz yorumlarıyla okumak isteyenlere tavsiye edilir. bildiğim kadarıyla bu alandaki tek kitap. ufku katlamayı bırak, uçurur resmen. *

    9 - din ve ideoloji: sosyoloji dendiğinde türkiye'de aklımıza gelen ilk isimlerden olan şerif mardin'in önemli bir yapıtı. din ve ideoloji ekseninde türkiye'nin kısa bir sosyolojik çözümlemesi. hatta mardin, tarihsel ve toplumsal geçmişimizi dinsel bir metodla nasıl ele alabiliriz sorusuna cevaplar aradığı metin. bunun tam tersi de pek ala söylenebilir. yani türkiye'de din olgusuna ideolojik bir yaklaşımın kökeni...bir sosyoloji incelemesini okumayı sıkıcı bulacakları, şerif mardin'in, murat belge ve gündüz vassaf ile birlikte gerçekleştirdiği efsane ntv programını (gerçek orada bir yerde) izlemelerini öneriyorum.

    10 - ırgat'ın türküsü (bütün şiirleri) : hemen hepimizin okuduğu nazım hikmet, attila ilhan ve can yücel gibi şairlere nazaran pek az bilinen ve bence değerinin altına ilgi gören bir şairdir cahit ırgat. kendisi aynı zamanda bir romancı, tiyatrocu, sinema oyuncusu ve yönetmendir. çok yönlü bir kişilik olan cahit ırgat, soyadından da anlaşılacağı gibi * sol çizginin şairidir. zira, döneminin edebiyat çevrelerinde egemen olan orhan veli önderliğindeki bireyi öne çıkaran garip akımı'na sırt çevirerek toplumsal gerçekçiliğe yönelmiştir. işçinin, emeğin ve hatta ekmeğin sesi olmuştur. sonraki akım olan ikinci yeni'ye de pek bulaşmamış ve özgünlüğünü korumuştur. şiirleri orhan veli misali ironik değil liriktir. isyanın, savaş karşıtlığının, özgürlüğün naif ama lirik çığlıklarıdır. bu nedenle benim için okuması daha keyifli bir şairdir. ayrıca bir dönem, ünlü çevirmen ve edebiyat tarihçisi rahmetli mina urgan ile evli kalmıştır. bizimkiler dizisinden tanıdığımız oyuncu zeynep ırgat bu evliliğin meyvesidir. popüler bir şiiri tuncel kurtiz'in eşsiz yorumuyla

    part 1 - #42220195
    part 2 - #47868942