okulun ilk günü ağlamayan efsane çocuk

  • sene 91 yer trabzonun sürmene ilçesi rahmetli babam ki kendiside edebiyat öğretmeniydi, ilkokulun ilk günü sabah okula getirip bıraktı beni, bi beş on dakika durdu durmadı kendi okuluna gitti. gidiş o gidiş unuttu beni okulda, bizde yeni mahalleye taşınmışız okulun olduğu muhitle hiç alakam yok yol iz bilmiyorum ev okul arası mesafe takribi 2 km. annem kardeşime hamile son ayı onunda benimle ilgilenecek durumu yok. hasılı kelam akşam oldu işte saat 3 okul bitti, öğretmen dedi herkes eve yarın görüşmek üzere. çıktım kapı önüne ben nereyi bura nerde modu, ağlamıyorum ama ağlamaklıdan beter vaziyetim var. neyse geldi dört ya da beşinci sınıf öğrencisi bi çocuk sordu kimse gelmedi mi seni almaya, yok dedim kimse gelmedi, evi sordu nerde diye mahalleyi söyledim, benim evde orda gel peşime dedi girdik yola. beş altı çocuk varız önde özgür abi(sonradan tanıdım hala görüşürüz) arkasında ördek yavrusu gibi daha küçük çocuklar işte. en son eve yaklaştık köprüden geçiyoruz oraları hatırladım böyle tarifsiz bir huzur kapladı içimi. köprü bitti mahalleye gelmişiz sordu bana buradan evi bulabilirmisin diye, dedim tamamdır nurdan sonrasını ben giderim, bide tembihliyor bak gidemezsen getiriyim biraz daha diye.

    durup düşününce hani olay basit gibi görünüyor ama dördüncü beşinci sınıfa giden çocuğun ki sene 90 bilgisayarı geç tv yok doğru dürüst aldığı sorumluluk, gösterdiği farkındalık ne düzeyde. şimdiki çocuklara bakıyorum da zor yani ne bileyim.

    neyse buda böyle bi anımdır :)

  • tabii ki ağlamadım. girdiğim gibi sınıfa arka sıralardan birine oturup beslenme çantamdan çıkardığım 20'lik sütümü içtim. biz böyle delikanlıyız.

  • okulun ilk günü ağlamadım. hayat çok sert yumruklar attı ağlamadım. ama yıllar sonra olmayacak yerde bir anda hüngür hüngür ağladım. efsane süper kahraman olmadığımı o an anladım. şimdi 37 yaşına geldim, birkaç nota, bir sahne, bir mısra, bir diyalog, bir an, bir anı yetiyor ağlamama, koyuveriyorum gidiyor. ağlanılacak yerde içinizden geldiği gibi ağlayın gitsin be.

  • 93 senesindeki efsane benim.

    önümdeki iki dallama ağlıyordu. arkamdakiler ağlıyordu. yanımdaki çekik tip tip bana bakıyordu. herkesin anası-babası sınıfta. gri önlüğüm ve ceplerindeki iyi ütülenmiş beyaz mendillerimle etrafı gözlemliyordum. annem yanımdaydı. işe gitmesi gerekiyordu. hayır duasını edip öptü ve gitti. her teneffüste çekimser adımlarla kapının önüne çıktığımda milletin annesini görüyordum orada burada. ama benim annem yoktu. gerçi olsa ne boka yaracaktı orası da ayrı. akşam olunca geldi, aldı beni.

    şimdi asıl ağlamama nedenime geleyim. annem ağlamazsam bana kardeş yapacağını söylemişti. ben de ağlamadım tabi ki. eve gitti kardeş yok. kardeşimi sorunca karnenin hepsini beş getirirsen kardeş yapacağım dedi. karne günü eve gittim, yine kardeş yok. bu sefer ikinci sınıfta aynı döngüye soktu. sanırım 4. sınıfta çocuğun ısmarlama bir olay olmadığını öğrendiğimde artık çalışkan bir öğrenciydim. bu vesileyle iyi bir not ortalamasıyla 8 yıllık zorunlu eğitimi bitirdim.

    bu kadın yıllarca pepsi kola şişesine koyduğu siyah üzüm suyunu bana kola diye içirmiş kadın. ben mi aptaldım, bu kadın mı akıllı hala emin değilim. belki ikisi de. *