netflix ve youtube için gelen rtük denetimi

  • netflix ve youtube değil birincil derdim ama duyunca delirdim.
    her gün neyi yapıp, neyi yapamayacağımın yasayla belirlenmesinden dolayı delirdim.
    bu normal değil, hiç bir devlet vatandaşlarının suç teşkil etmeyen davranış ve yaşayışını sürekli yasayla düzenlemez.
    geri zekalı muamelesi gördüğümüzün farkında mısınız?
    daha hafif deyimle "aklı ermez".
    az kaldı, ermeyecek gerçekten!
    akşama gelen edit : düşündükçe, düşündükçe... gözümün önünde elinde kamçı ile bir sirk terbiyecisi ve terbiye edilmesi gereken sirk ahalisi canlanıyor.
    yok bir şey demiyorum, kimseyle ilişkilendirmiyorum, bilinç dışı çağrışımlar işte...

  • en son ufak tefek cinayetler dizisinde basit bir öpüşme sahnesi için otosansür uygulanmıştı. sahne televizyonda gösterilmemiş ve twitter'da yayınlanmıştı. aslında bu tam olarak bir otosansür de değildi. diziye ceza geleceğini düşünen yapımcılar böyle bir formül bulmuşlardı. kendilerinin tercihi bu değildi. ama para cezası adı altında uygulanan dolaylı sansüre boyun eğmek durumunda kalmışlardı. anlaşılan iktidarı o da kesmemiş. daha çok, daha çok, daha çok diyor.

    artık dizilerde sevgili rolünü oynayan oyuncular bırak yatağa girmeyi, birbirlerini öpemez noktaya geldiler. sadece alınlarına ufak bir buse kondurmakla yetiniyorlar. osmanlı dizileriyle büyüyen yeni nesiller bebeklerin gerçekten leylekler tarafından getirildiğine inanmaya başladılar. televizyonda oynatılan filmlerde ise durum tam anlamıyla bir faciaya dönüşmüş durumda. 100 dakikalık filmler 80 dakikada falan biter hale geldi. filmin başrolünde oynayan karakterlerin birbirleriyle bir ilişki içersinde olup olmadığını asla göremiyoruz. acaba yattılar mı diye tahmin yürütebiliyoruz. eğer ortada bir ilişki varsa filmi başka bir gözle, yoksa başka bir gözle seyredeceğiz. ama bunu asla öğrenemiyoruz. bu da filmin seyirciler açısından oldukça anlamsız ve kopuk bir hale gelmesine yol açıyor. para verip abone olduğumuz dijital platformlar da bile bu tip sansürler almış başını gidiyor. kemal sunal filmleri bile kuşa dönmüş durumda. can alıcı espiriler sansürlenerek veriliyor. yani yeni neslin kemal sunal'ı tanımamalarına pek şaşırmamalı. çünkü adamın espirileri kuşa döndürülüp veriliyor. o yüzden yeni nesiller bu filmleri komik bulmuyor. anlayamıyorlar. zaten kemal sunal'ı sansürlenmiş bir şekilde tanıyacaklarına hiç tanımasınlar daha iyi.

    türk dizi sektörü sansür- otosansür neticesinde tamamen bitirildi. artık oradan bir sanat çıkması mümkün değil. türk film sektörü ise büyük ölçüde engellenmiş durumda. bir kere filmler devlet desteğinden mahrum kalmamak için kendilerini yeni düzene iyice adapte ettiler. artık filmler birilerinin dayattığı ''genel ahlak kuralları'' çerçevesinde çekilmek zorunda. hatta film galaları bile artık '' islami kurallar'' çerçevesinde yapılmaya başlandı. içkiler mutlaka saklanmalı. dekolteli pozlar verilmemeli. çünkü her an galaya bir baskın yapılabilir. veya filmi çekenler devletin kara listesine alınıp desteklerden mahrum bırakılabilir, hatta filmlerini oynatacak salon bile bulamayabilirler. yani bir daha asla 1996 tabutta rövaşata film galası yaşanmayacak bu topraklarda.

    sinemalarımızda oynatılan yabancı filmlere geldiğimizde ise orada da işlerin yavaş yavaş bozulma noktasına doğru gittiğini görüyoruz. içinde en ufak sevişme sahnesinin olduğu filmler bile artık artı 15, artı 18 gibi birtakım zorunluluklar içeriyor. yabancı filmler de zarar etmemek için türkiye piyasasına sansürlenmiş versiyonlarını gönderiyorlar. bunu blade runner filminde de gördük. yaş sınırına takılmamak için filmi kesip gönderdiler. kısa vadede bu tip durumlar çoğalmaya başlayacak. maalesef artık filmlerin sansürlenmemiş versiyonlarını internetten veya dvd'den bile seyredemeyeceğiz. şanslı bir azınlık belki yurtdışında seyretme imkanı bulacak. yakın bir gelecekte belki de tur şirketleri yurtdışına sansürsüz film turları düzenleyecekler. zaten birçok yabancı film sinemalarımız tarafından satın alınmayacak. bu işler komşumuz iran'da nasıl oldu, kısaca bir tarihine bakalım:

    iran'da şah rejimine büyük bir tepki vardı. humeyni yanlılarında batılı yaşam tarzı müthiş bir öfkeyle karşılanıyordu. bir süre sonra bu öfke patlama noktasına gelmişti. bu öfkeden şüphesiz sinemalar da nasibini almıştı. birçok kentte sinemalar yakılmış, yıkılmış ve yağmalanmıştı. mesela rex sinemasında tarihin en büyük felaketlerinden birisi yaşanmıştı. içinde yüzlerce kişinin bulunduğu sinema salonu ateşe verilmişti. 400'ten fazla kişi yanarak hayatını kaybetmişti. geride kalanlar ise yaşadığına pişman olacak şekilde ağır yaralanmıştı. ülke genelinde yüzlerce sinema salonu kullanılamaz hale getirilmişti. daha sonra iran'da resmi olarak humeyni rejimi başladı. yeni rejim sinemayı bütünüyle reddeden bir tutum içersinde olmadı. ancak sinemayı çok katı kurallara bağladı. humeyni öncesi iran filmlerinin büyük çoğunluğu yasaklandı. sansür kurulları oluşturuldu. yeni çekilen filmlerde islami kurallara uygunluk esas oldu. kadın ve erkeğin birbirine dokunması bile yasaklandı. kadınlar filmlerde kesinlikle başörtüsü kullanacaklardı. aksi düşünülemezdi ve sansür yerdi. artık hicab yasası yürürlükteydi. bu dönemde kırmızı çizgi adlı film hicab yasasına, yani kadınların örtünme zorunluluğuna aykırı olduğu için yasaklanmıştı. her geçen gün bu tip yasaklar çoğalıyordu. daha sonraları ünlü yönetmen makhmalbaf'ın bile yüz dakikalık bir filminin 37 dakikası kurallara uymadığı gerekçesiyle kesilmiş ve sansürlenmişti. sonra da tamamen gösterimden kaldırılmıştı. böyle örnekler çokça yaşansa da işin en acı tarafı bu sansür olgusunun iranlı yönetmenler tarafından benimsenmesi oldu. sıkıştırıldıkları dar çerçevede film çekmeye devam ettiler. kendilerine otosansür uyguladılar. bu durumu kanıksadılar ve asla isyan etmediler. birkaç isyan eden yönetmen çıktı tabi. ama onların da sesi cılız kaldı. 20 yıl film çekmeme cezası aldılar. bazıları ise yurtdışına göç etti. orada yeni bir akım yaratmaya çalıştılar. ama pek de başarılı olamadılar. çünkü iran'daki meslektaşları ortama çoktan uyum sağlamışlardı. birçoğu kraldan çok kralcı olmuştu. yeterli desteği vermediler. ekmeklerine baktılar. artık iran'da sansür yüzünden işler o kadar saçma bir hal almıştı ki, bazı filmlerde karı-koca rolünü oynayacak kişiler geçici bir süre için gerçekten evleniyorlardı. bugün iran sineması metaforlarla bir şeyler anlatmaya çalışan garip bir hal aldı. sadece festivaller için belirli kalıplar kullanıp ödül almaya çalışan bir sinema oldu.

    durumumuz iran'la hemen hemen aynı. bizde şu anda sadece başörtüsü zorunluluğu yok. ama o da olacak. çünkü bu işin sonu yok. bu iş dipsiz kuyu. artık dizi ve film yapımcılarının oturup ortak bir karar vermesi gerekiyor. önlerinde iki seçenek var. tamam mı, devam mı? benim tahminim bu kadar paranın aktığı bir sektöre veda edemeyecekleri yönünde. muhtemelen ''binlerce çalışan işsiz mi kalsın'' diyip, bu yoldan gitmeye devam edecekler. ekmeklerine bakacaklar. tabi bu devam kararı da türkiye'de sanata artık tamam demek anlamına gelecek. hepimize geçmiş olsun.

  • bünyede şiddetli bir boğulma hissi uyandıran haberdir. boğuluyorum, nefes alamıyorum, avurdum damağıma yapıştı, ciğerim kaburgalarıma sarıldı havasızlıktan. bana az hava verin; bana az temiz bir hava verin.

    vergiler, zamlar, enflasyon, işsizlik... yeter. stresimi atamıyorum.

    -futbol yok, bitti, türkiye’de futbol yok.
    -düzgün habercilik yok, bitti, türkiye’de düzgün habercilik yok.
    -tiyatro yok, bitti, türkiye’de tiyatro yok.

    en nihayetinde düşünce özgürlüğü yok, bitti, türkiye’de düşünce özgürlüğü yok.

    elimde hiçbir şey kalmadı, yok, bitti.

    tasarı meclise sunulmuş.

    insan öldürene dokunmuyorlar,
    çocuğa tecavüz edene dokunmuyorlar,
    hırsıza dokunmuyorlar,
    trafik canavarına dokunmuyorlar.

    ama geliyorlar sana bana dokunuyorlar. ben bu ülkede namusumla çalışıyorum; burnumdan soluyarak, haftalarımı aylarıma, aylarımı yıllarıma katarak çalışıyorum hem de. arada akşam kalan 1-2 saatlik zamanda nefes almak için evde güzel ve kaliteli bir şeyler izlemek istiyorum. aklım başım yerinde biri olarak benim yaptığım bir seçim sonucu istediğimi izliyorum.

    buna da el koyarlarsa ne kaldı geriye arkadaş. benim için sınır bu sanırım. bu özgürlüğümü de elimden alırlarsa benden bu kadar.