mutsuzluğun asıl sebebi

  • yeterince parasızlık

  • sürekli mutlu olmayı istemek. arkadaşlar, dostlar, romalılar dinleyin. insaniz yahu insan. bazen mutlu, bazen üzgün, bazen nötr, bazen havalı, bazen paspal, bazen dinç, bazen yorgun olabiliriz. her an mutlu olamayız, mutluluğu da çok büyük şeylerde aramamalıyız, bir çocuğun gülümsemesi, bir dost sohbeti, sevdiğinin bir bakışı da mutlu eder insanı.

  • mutsuzluğun temel nedeni asla durumun kendisi değildir, sizin durum hakkındaki düşüncelerinizdir.

    (bkz: eckhart tolle)

  • genlerinin bozuk olması. bazısı mutsuz doğar; ne yapsan, ne versen mutlu edemezsin!

  • genlerinin bozuk olması. bazısı mutsuz doğar; ne yapsan, ne versen mutlu edemezsin!

  • aşık olamamak. platonik asktakilerin bile yasam enerjisi, tolere edebilme yetenegi benden, bizden fazla. cunku her sabah bir umuda gozlerini aciyorlar.

    okul, is, bekledigin bir film, yeni cikacak bir album vs vs sen de umuda aciyorsun her sabah gozlerini degil mi asik olamayan insan? evet tabiki de aciyorsun. ama hepsinin aşkta arac oldugunu gosteren dizi film kitap masal şarkılarla büyüdün. dahasi o "dilediğin onaylanmalar" gerceklesmediginde, senin hayatini en az senin kadar onemseyen biri olmadiginda ya da "onemseyecek bir gun insallah" diye umud ettigin biri, o hayallerinin gercek olmasinin mutlulugu da cok surmuyor .

    ask, sabah 7 aksam 7 gittigin isi bile gözünde guzellestirebilir, markette ekmek alirken ansizin gulumsetebilir, hayal kurmak icin trafigin durmasini, daha cok sarkilarda bulabilmek icin yolun uzamasini arzulatabilir.

    ask yoksa mutlulugu yaratabilmek biraz zor. yarattin diyelim, rutine baglamamasini, kalici olmasini saglamak sıkıntı.

  • şehirde yaşayan türk halkı özelinde, maddi anlamda her şeye sahip olma imkanı varken veya pek çoğuna çoktan sahip olmuşken, sahip olunca tatmin olamamaktır.

    çoğu insan, istediği kıyafete -artık- çok uygun fiyat ve ödeme koşulları sayesinde sahip olabiliyorken, yine de mutsuz. çünkü çoğunun fiziği, konfeksiyon standartlarının dışında. beli olsa, paçası olmaz. boyu olsa, beli tutmaz. bunu, yaradılış bahanesi arkasına saklanarak atlatmak mümkün değil. hayatında sporun, doğru ve düzgün beslenmenin yer almadığı bir insanın, öyle veya böyle varacağı yer bundan farklı olamaz. beden eğitimi derslerinde, ne olduğu meçhul bir hedefe ulaşmak için 'test çözdürülen' bir neslin, optik kağıda taşırmadan karalanmış kaderi bu.

    hepimizin elinde, gün geçtikçe daha iyi kalitede fotoğraf çekebilen ve çekilen fotoğrafı sanat eseri kalitesine dönüştürebilen cihazlar var. hangi şehirde olursanız olun, önünde fotoğraf çektirebileceğiniz kadar 'göze hoş görünen', on adet cumhuriyet yapısı (bina, meydan vs.) var mı? hadi biraz daha insaflı olalım, 'türk' mimarların ve ustaların elinden çıkan, kaç osmanlı yapısı var çevrenizde? cumhuriyet dönemi ressamlarından üç tanesini, google'dan kopya çekmeden, ezbere sayabilir misiniz? adını bildiğiniz türk heykeltıraş var mı? yaşadığınız şehrin tek meydanındaki tek heykeli iyi-kötü kim yontmuş?

    sıkıldınız değil mi?
    o zaman, en sevdiğiniz tabuya, yani sekse gelelim mi?

    yakışıklı ve (hadi bu da benden olsun) zengin erkeğe veya güzel kadına ulaşınca bile mutsuzuz. ön sevişmeden anladığı, 'sevgiliyi şöyle bir güzel yalamak' olan müthiş bir toplumuz ve bu alanda da mutsuzluktan ölüyoruz.

    eskiden doğulular, birbirlerine dokunmadan, birbirlerini görmeden aylarca mektuplaşır; birbirlerine şiir yazardı. avrupalılar ve akrabaları kuzey amerikalılar biraz daha fazlasını yapar, dansa giderdi. müzik, dans, şiir: yani, ritmik sanatlar. sonrasında sevgiliye serenat yapılan tiyatro, uğruna destan yazılan edebiyat. hepsi, tarihin en büyük ön sevişmesi. ve hiçbirinin, bizim hayatımızda yeri yok.

    her şeye sahip olsak da, hiçbirini kendimize ve karşımızdakilere yakıştıramıyoruz.
    her şeyimiz var ve hiçbiri güzel gelmiyor; hiçbirimiz güzel değiliz.
    kırk yıllık türk kahvesinin yanına lokum koyduklarında, kırk kere fotoğrafını çekiyoruz.
    bunun dışında mutlu olamıyoruz, çünkü hayatımızda estetik yok.

  • zamanı iyi yönetememekten kaynaklanıyor, zaman mefhumu bu yüzden kimine çok kısa kimine de çok uzun geliyor.

    kısa gelene yetiştirememe kaygısı, endişesi uzun gelene de mutlu olup olmadığını düşünecek kadar çok boş zamanının olmasından kaynaklanıyor.

    bence okullarda zaman yönetimi diye bir ders olmalı ve bunu herkes çok erken yaşta öğrenmeli ki hayattaki her şeyi de sırasıyla ve vaktinde öğrensin, yaşasın , deneyimlesin bu vesile ile de özlemini çektiğimiz hani şu bazı konularda imrendiğimiz sağlıklı toplumlar meydana çıksın.

    hayatta geri getiremeyeceğimiz tek şey zamandır bu yüzden çok değerlidir, onu kullanacak insan da onu yönetebilmeli ve hükmetmelidir yoksa zaman insanı esir alır mutsuz eder.

    her insana verilmiş bir kredidir zaman ve birey bunu usulüne uygun idare etmediği taktirde bunun bedelinin ağır olma riski çok yüksektir.

  • belirsizlik.

    allahın belası. hayatımın her yerinde sanki.

  • beklemek.

    insanoğlunun en aciz hallerinden birisi bu, beklemek. hep bekliyoruz, her şeyi bekliyoruz.

    insan bekliyoruz.
    iş bekliyoruz.
    para bekliyoruz.

    hiçbir şey yapmadan bekliyoruz olduğumuz yerde durduğumuz yerde, durarak. bekledikçe hiçbir şey yapasın gelmiyor. çünkü beklemeyi tek çıkar yol olarak görüyorsun ve bir adım dahi atmıyorsun, olduğun yerdesin. odalara hapsetmişsin kendini, yatağa bağlamışsın bedenini, boşluğa dikmişsin gözlerini. ne beklediğini bilmez bir haldesin.

    gelmeyecek ki.

    hareket etmek aklına gelmiyor. istediğin her neyse ona gitmek aklının ucundan geçmiyor. onun, onların sana geleceğini düşünmekten 'gelmeyeceği' ihtimali aklına gelmiyor artık.

    bekleme, bekledikçe geçen tek şey ömrün.

    gelecek olan mutluluk değil.