motorsuz kalan altay tankı

  • şimdi şöyle:

    ana muharebe tankı çoğu bileşeni itibariyle (motor, yürür aksam başta olmak üzere) otomotiv sanayii ile iç içedir. almanya, rusya, ingiltere, fransa, abd falan hepsi kendi metalurji, ağır sanayi ve otomotiv sanayii sektörlerindeki tecrübeler üzerine tank tasarımlarını, teknolojilerini geliştirmişlerdir.

    türkiye'nin, altay'dan önce askeri kara araçlarına yönelik tecrübesi, tekerlekli zırhlı araç (otokar gibi) tasarımı ve paletli zırhlı araçların lisans altında montajı (fnss) ile sınırlıydı. herhangi bir tank tasarımı, üretimi tecrübesi yoktu. israil'in yaptığı tank modernizasyonu işi de aslında yerli tank geliştirme kabiliyeti yolunda tecrübe kazanılması için başlatılmıştı ancak araya giren ekonomik kriz ve tank geliştirme projesinin gecikmesi nedeniyle kopukluk oldu, kurgu tutmadı.

    hikayeyi kısa keselim.

    altay (ilk adı mimtü, bazen mitüp olarak da geçer: milli imkanlarla tank tasarımı projesi gibi bir şeydi) projesinde kurgu, yabancı bir teknik destek sağlayıcının danışmanlığı, desteği ve teknoloji / bilgi transferi ile türkiye'de tank tasarımı. yani türk mühendis bilgisayar başında oturacak, onun arkasında omzunun gerisinde bir yabancı da "şurayı böyle yap, orayı şöyle yap, bak biz bunu bunu böyle yapmıştık, olmamıştı, dikkat et" falan diyecek.

    işte o omzumuzun gerisinde duracak danışman olarak güney kore'yi seçtik. süreç içinde koreliler bazı konularda tam olarak o işi yaptılar, bazı konularda zır cahil olduklarını gördük, kendi işimizi kendimiz yaptık, hatta rivayet odur ki bazı konularda da onlar bizden öğrendiler. neyse, geçelim.

    motor ve transmisyon, üzerine ciltler dolusu yazılabilecek konular. elimde olsa türkiye'de sadece motor üzerine çalışan üç beş üniversite kurarım, motor projelerinde çalışana ev araba veririm, o derece. çünkü elektronik, metalurji, makina mühendisliği gibi alanların en ileri seviyesini oluşturuyor ve eğer motor konusuna hakim değilseniz askeri olsun sivil olsun projelerinizin bir anlamı kalmıyor.

    bugün çin, milyarlarca dolar dökmesine rağmen özellikle havacılık motorları konusunda hala daha konuyu çözemedi, rusya'ya bağımlı.

    bugün rusya, gaz türbini konusunda ukrayna bağımlı olduğu, oradan da artık türbin gelmediği için pek çok askeri gemi inşa projesinde sıkıntıya düştü; bazı projeleri rafa kaldırdı. yerine kendisi motor geliştirmeye başladı.

    bugün hindistan, rusya ve fransa'nın yoğun teknik desteği, milyarlarca dolar akıtmış olmasına rağmen kendi milli jet motor projesini* iptal etti, abd'den motor ithal etmeye başladı.

    genel olarak bilim, teknoloji ve inovasyonda kaidedir: bunlar sosyal süreçlerdir. türkçesi şu: binlerce makina mühendisini ay üssü alfa kıvamında tesislere doldurup ayda 15bin tl maaş da verseniz, oradan bir şey çıkması garanti değildir. çünkü arge, belli bir çevre koşulu ve altyapı üzerine inşa edilir. bu yüzden bugün dünyada silikon vadisi'nden bir tane var.

    neyse, güney kore'de kalmıştık...

    güney kore, kendi ordusu için iki tane tank geliştirip ürettiler. birincisi k-1 ikincisi de k-2. k-1'i amerikalılar tasarladı aslında. meşhur m1 abrams tankının tıpkısının aynısı. kore'nin kayda değer bir tasarım ve mühendislik girdisi olmadı o projede. biraz biraz tank işini öğrendiler. altay tankında bizim durumumuzu gibi aşağı yukarı. k-2 ise, kendi projeleri büyük ölçüde. geliştirmesi ve testleri kolay olmadı o tankın. işte altay da, k-2'nin kuzeni denebilecek bir tank. çoğu özelliği itibariyle k-2'ye epey benziyor. bu normal, bu gayet normal. (önemli farklılıları da var elbet, mesela yol tekeri sayısı ya da otomatik doldurucu olmaması gibi; bunlar bizim ordunun istekleri sonucu şekillendi).

    kore de tank motoru ve transmisyonu konusunda henüz tam olarak kendine yeten bir ülke değil. onlar k-2'de alman mtu motorunu ve renk transmisyonunu seçmişler. bir yandan da kendi motor geliştirme projelerini başlatmışlar. almanlar zaten bu konuda dünyanın en ileri milleti. motor olunca, transmisyon olunca alman ürünleri çoğu yerde açık ara rakipsiz. dünyanın düzeni bu. biz de doğal olarak altay'da mtu motorunu ve renk transmisyonunu seçtik. tasarım buna göre yapıldı. almanya'dan bunları tedarik etmede bir sorun yok(tu).

    ama burada çok önemli bir konu var: son kullanıcı belgesi. ihracat izni.

    bu şu demek. savunma alanında bir ürün üretiyorsunuz ve belli parçaları yurtdışından almanız gerekiyor. bu parçaları üreten ülkenin hükümetinden bir son kullanıcı belgesi almanız gerekiyor. bu belgede o parçayı neden aldığınız, kaç tane ihtiyacınız olduğu, hangi projede kullanacağınız ve nihai ürünün kullanıcısının kim olduğunu falan belirtiyorsunuz. bunun mevzuatı, prosedürü ülkeden ülkeye değişiyor. almanya, isveç, isviçre, abd gibi ülkeler çok katı mesela, fransa daha gevşektir falan. bir de parçanın kritiklik derecesine göre bu mevzuatın zorluğu da değişiyor: motor mesela önemli konu ama bir civata (mübalağa ediyorum) için çok sorun çıkmıyor.

    altay'ın prototipleri için de bir sorun çıkmadı. mesele değil zaten. ama iş seri üretime gelince öyle mi olacak(tı)? almanya dünyanın en önemli tank üreticilerinden (bkz: leopard 2). ayrıca almanya bizi kıskanıyor, değil mi? havalimanı falan.

    şey, neyse, karıştırmayalım o mevzuları.

    tam zamanını hatırlamıyorum ama altay devam ediyordu galiba, enteresan bir şey oldu. bizim hani fırtına diye bir obüsümüz var ya? ona azerbaycan talip oldu. el sıkışıldı, tam hüseyin usta kaynak makinasının başına geçecek, bir şey oldu.

    fırtına'nın motoru almanya'dan geliyor! ve almanya motorlar için ihracat izni vermedi. iş yattı. zaten azerbaycan da israil'le kanka oldu sonradan. biz alternatif motor için ukrayna falan kapısını çaldık ama ne çare.

    sonradan da aklımız başımıza geldi. "tank yapıyorsak motoru da yerlileştirelim" dedik ve "güç grubu projesi" başlatıldı, teklifler toplandı, iş tümosan'a verildi.

    tabi tümosan bugüne kadar tank motoru geliştirmiş, üretmiş değil. zaten türkiye'de bugüne kadar doğru dürüst motor geliştirilip seri üretime ne derece geçildi, ne kadar güçlüydü o ayrı mesele. modern tanklar en az 1,500 beygir gücünde motorlara sahiptirler bu arada. dayanıklılık, performans vb konularında son derece zorlayıcı şartları vardı.

    güney kore'nin tuzu kuru. zaten hatırı sayılır bir otomotiv sanayileri var. arge konusundaki performanslarını, altyapılarını saymaya gerek yok. o tecrübenin ve ortamın üzerine tank motoru geliştirmek, zor olsa da mümkün koreliler için. ancak türkiye'de otomotiv sanayii, montaj ağırlıklı. parça geliştirme, tasarım ve üretimi ise alt bileşenlere odaklı ve üretimde çok ciddi oranda yabancı parça kullanımı var. yani ara mamul ve teçhizatta yurtdışına bağımlılık ciddi seviyelerde.

    hal böyle iken, motor geliştirmede de yabancı teknik desteğe ihtiyaç hasıl oldu. bu işte de omzumuzun gerisinde duracak birine ihtiyaç duyduk. üç aday çıktı meydana:

    almanya
    avusturya
    ingiltere.

    alman hükümeti dedi ki, "ben şirketimin teknik destek vermesine izin veririm, ama bu destekle üretilecek motoru çatışma bölgesinde kullanamazsın, ihracat yaparken de bana soracaksın, şu şu ülkelere satamazsın" (küfür gibi)

    avusturya hükümeti dedi ki "ben şirketimin teknik destek vermesine sorun çıkarmam, ihracatı falan da kafana takma" dedi. ne güzel. hemen görüşmeler başladı. ama sonradan avusturya hükümeti, almanya'nın kanişi olduğundan kelli, tutum değiştirdi.

    "şirketimin danışmanlık vermesine izin veririm ama ortaya çıkacak motoru ve ondan türeteceğin hiç bir motoru kendi sınırların içindeki ya da sınır ötesindeki çatışma bölgelerinde kullanamazsın, şu şu şu ülkelere satamazsın (o listede de bir tek patagonya eksik)" demeye başladı. görüşmeler yattı. tümosan en son ingiliz firması ile görüşüyordu ancak sözleşmesi imzalanmış, avans alacak ki kadro kursun, tesis kursun çalışmaya başlasın, e avans alabilmesi için de bir proje planı çıkarması, çizim mizim bir şeyleri savunma sanayii müsteşarlığı'na sunması gerekiyor. kısır döngüye girdi yani.

    tabi bu arada biz almanya ile kanlı bıçaklı olduk, bir tık ötesi topyekün savaş. abartmıyorum.

    bu durumda altay'ın seri üretiminde kullanılmak üzere almanya'dan motor tedariki de en hafif deyimiyle zor.

    başka ülkeden motor alıp takmak da öyle ha deyince olabilecek şeyler değil. haydi motoru buldun, aracın tüm tasarımı mtu motora göre yapılmış. tümosan da eğer becerebilseydi o motorun benzerini yapacaktı zaten. başka motor bulsak bile aracın tasarımı değişecek, tüm performans parametreleri değişeceğinden atış kontrol sistemi falan değişecek. bugün paketten yeni motoru çıkarsak, 2020'yi bulur en erken, o da seri üretimin başlaması - ki hayal.

    tabi bu arada suriye, ırak, iran, fırat kalkanı falan bir save etmek zorundayız.

    tabi bu arada bu tankın üretilmeye başlaması ve anlamlı sayılarda envantere girmesi 2020'ler, 2025'ler falan bulabilecek. o arada ışid'in tanksavar olarak lazer mazer kullanmaya başlaması hiç de absürt bir olasılık değil.

    çok uzattım, kısa (!) keseyim,

    hodor.