mobing yapan amir ile mücadele yöntemi

  • kendisini yok saymaktır. görsen duysan bile tepki vermezsin. bu onu daha da çıldırtır. ama onun öfkesinin sınırı, senin sabrından daha düşükse bir şekilde durulacak ve sizden alamadığını başkasından deneyecektir.

    resmi kurumlarda mobbingle mücadele birimleri vs. sadece kağıt üzerinde. hiçbir yaptırımı olmayan, yalnızca görev yerinizi değiştirilmesini talep edebildiğiniz bir sistem. en azından ben mobbingin allahını yaşarken böyleydi. şimdi nasıl bilmiyorum.

    göreve ilk başladığımda tez danışmanım aynı zamanda fakültenin dekanıydı. sırf bölüm başkanıyla arası bozuk diye isterdi ki kimse adamı saymasın. adam da bildiğin istanbul beyefendisi. dekan olacak müsveddenin gömlek gömlek üstü.

    amirimden ilk tokadı tez savunmamda yedim. sunumumu bitirdikten sonra bölüm başkanım "çok beğendim, bölüme çok katkısı olacak bir çalışma. güzel planlarım var" dedi. ben de gururlandım ve teşekkür ettim.

    sen misin teşekkür eden.

    üç ay düzeltme verdi tezime danışman. jüriden sonra da kıyamet koptu. ilk olarak oturduğum odadan fakülte sekreterinin odasına taşıttı "gözümün önünde olacaksın" diye. hakikaten gözünün önündeydim artık. aramızda bir tane sekreter masası var

    bir gün makamına geliyor, beni bulamıyor. cep telefonundan arıyor, açmıyorum. talimat veriyor özel kaleme "mesai saatleri içerisinde görev yerinde bulunmadığınız tespit edilmiştir. ivedi olarak konuya ilişkin savunmanızı yazmanızı rica ederim" şeklindeki yazıyı yazması için. kadın daha olayın saçmalığını idrak edip word ekranını yeni açmışken geliyorum "odama" hem tuvalet dediğin ne kadar sürebilir ki?

    aradım açmadın, çok kızdı hoca deyince kapıyı açıp şarjda takılı olan telefonu gösterdim. gir konuş dedi. tamam dedim. kaldırdı telefonu "pepsi geldi hocam" diye. içeriden "savunmasını yazsın" diye bağırtısı geldi.

    yazdım. hayatımın ilk savunmasında "anılan saatte tuvaletteydim, telefonum da şarjda takılıydı" yazmak zorunda bıraktı beni amirim.

    anlamsız ve gereksiz angaryalar yükler, hasbelkader istediği zamanda veya istediği şekilde yapılmazsa kıyameti koparır, kırar dökerdi.

    hep de aynı sahne, hiç değişmiyor. o masasında otuyor, ben ayakta. o bağırıp çağırıyor, ben de arkasındaki pencereden dışarıyı seyrediyorum.

    yine böyle bir öfke patlamasında ipin ucunu kaçırdığı gün işittiğim sözü hiçbir zaman unutamam. her zamanki gibi üstüme gereksiz bir angarya yüklemiş, istediği şeyi yapmak için görüştüğüm kişi rektörlük kanalıyla buna "ne saçmalıyorsun" şeklinde geri dönmüş, bu da sinirini benden çıkarmıştı.

    kıpkırmızı bir yüzle ağzından tükürükler saçarak, elindeki kalemi masaya vurarak avaz avaz bağırdı. hepsini işittim ama hiçbirini duymadım. dışarıyı seyrediyordum yine.

    "bir yazı yazarım, siktir olur gidersin buradan" deyince ortama döndüm.

    daha başka şeyler de söyledi ama bu sefer gerçekten duymadım. odasından çıktığımda elim ayağıma dolaşmıştı. dışarı atmak istedim kendimi. sendeleyince sekreter bir bardak su verip "boşver" dedi acır gibi bakarak.

    bir bu sözünü unutamıyorum amirin, bir de koridora çıktığımda bütün memurların kapılara çıkıp dehşetle bana baktığını. çıktım binadan dışarı, oturdum hüngür hüngür ağladım.

    çok ağırıma gitti o gün düştüğüm o durum. ne yapıyorum ben burada diye düşündüm. değer mi bu kadar hırpalanmaya, sokarım tezine de kadrosuna da? bas istifayı hakikaten siktir ol git. ne uğraşıyorsun?

    yapmadım ama. geçti çünkü sinirim. hayalim olan mesleği neden emekliliği gelmiş bir zerzevat için bırakayım ki? bırakmadım da.

    sonra ne oldu? bölüme başka bir asistan arkadaş geldi. amir bütün hıncını bir süre kenara koyup babacan taklidi yaptı. sıkılınca gerçek yüzünü bu sefer yeni arkadaşa göstermeye başladı ufaktan. bölüm başkanıyla da birbirlerine girdiler başka bir konuda. adamcağız "bu manyakla uğraşamam" diye emekliliğini istedi. ben tezimi savundum, hoca-öğrenci ilişkisi bitince beni doktora için göndermek isteyip yeni bölüm başkanına "bir yer bul gönder bunu, gitsin gözümün önünden" diye talimat verdi.

    gitmedim tabi*

    yeniden dekan olarak atanamayınca "siktir olup giden" kendisi oldu. veda toplantısı için tüm fakülteyi zorunlu katılımla toplayıp "hakkınızı helal edin" dedi de, tek bir yalaka haricinde hiçkimse helal olsun demedi.

    bana bakmışlar ama ben yine camdan uzakları seyrediyordum...