michael sikkofield

  • bu son ateist-ahlak-çıkar yazısına gelen ve beğenilen eleştirileri ben beğenmedim, daha iyisini yapacağım.

    [sadece benim aklıma gelmiş özel bir şey yok, bu tartışmalar eski zaten. ve bir yazının cehalet x mantık hatası x özgüven katsayısı ne kadar yüksekse, düzgün eleştiri yapabilecek insanlar o derece beziyorlar, o yüzden yazmamaları varolmadıkları manasına gelmiyor]

    iyilik ve çıkar arasındaki ilişki zengin bir konu, "is there a truly selfless act" diye aratın (eğer ingilizce bilmiyorsanız önce şuradan başlayın, 5 dakkada mülakat yapacak seviyeye geleceksiniz). teoride her iyiliğin kaynağını bir çıkar denklemine oturtmak mümkün. saf altruism diye bir şey yok. dolayısıyla "iyilik yapan ateistler de eleştirdikleri dindarlar kadar çıkarcılar" denilmesi doğal. doğal ve hatalı:

    1) ilkin bu mücadele ateizm ve islam arasında değil. ödül-cezaya dayalı bi ahiret inancına sahip olan inanışlarla diğer tüm inançlar-felsefeler arasında bir fark.

    2) saf altruism yok diye, her şey aynı oranda bencilce ve çıkarcı demek değil. dünyada kusursuz bir daire yok ama elipsin kareden daha yuvarlak olduğunu biliyoruz.

    3) bu mantığın konuya uyarlanmış versiyonu şu: neden-sonuç ilişkisi kurmak, indirgemecilik hakkı vermez.

    mesela vicdanın kaynağını evrimsel süreçte görenler, bir iyilik yaptıklarında "ben bir primatım, bu toplum da benim sürüm, iyilik yapayım ki benim sürüm diğer sürüleri yensin ve benim genlerim yayılsın" diye düşünmüyorlar. çünkü arada onbinlerce yıllık soyutlama var, bu temel üstüne çıkılan bir gökdelenin teras katındayız bugün. altımızda insan hakları beyannameleriyle anayasalar var, biraz daha eğilince seküler hümanizm ilkeleri ve empati görünüyor, ve ötesi bilincimize yansımıyor bile. gökdelen temelsiz duramaz ama temele indirgenemez de.

    4) oysa ahiret inancı, çıkarcı temelin üstüne dikilen tek katlı bir gecekondu gibi:

    niye hırsızlık yapmıyorsun? abi günah.
    niye hayvana su veriyorsun? sevaptır.
    gelir adaletsizliğine karşı ne yapalım? zekat verin, dinin şartı.

    tabii ki bu insanlar da empati hissediyorlar, aynı medeniyetin ürünleri, uzaydan gelmediler sonuçta. ama yüzeye ilk çıkan şeyler, travma yaratmış etmenler doğal olarak. gökdelenin terasındalar herkes gibi ama gecekonduyu övüyorlar..

    niye? zaten günlük hayatı ödül ve cezalarla dolu bir çocuğa diyoruz ki: "bu elma şekerinin ve bu meşe odununun bir milyon kat daha büyük olduğunu hayal et. ikisinden birini seçeceksin. c şıkkı yok, çalışmadığım yerden çıktı örtmenim yok, illa ki seçeceksin. bunu reddedenler meşe odununu seçmiş oluyorlar bilmeseler bile. ve seçiminden sonsuza kadar kurtulamayacaksın, pişmanlıkların fayda etmeyecek. işte bu yüzden şimdilik benim dediğimi yap. sözümü dinlemeyecek yaşa geldiğinde de zaten çoktan benim gibi biri olmuş olacak, inançlarımı aynen taşıyacak, çocuklarına da bunları öğreteceksin".

    ve bunu her allahın günü diyoruz. konya'da da doğsan, stockholm'de de doğsan, hristiyan kültürü seni buna maruz bırakıyor. insan bu eğitimle ödül-cezanın kitaplarda anlatılan felsefesine bile odaklanmakta zorluk çeker, ödül-cezanın kendisi en büyük yeri kaplar akıllarda ve kalplerde. bir şeyin şiddetini ve süresini sonsuzla çarparsan, başka ne olmasını bekleyebilirsin ki?

    5) [ekleme: konu bu değil ama yukardaki metaforları anlamayan olursa düz türkçe bir uyarı: insanların ahlakından ziyade inançların ahlakını kıyaslıyorum. derdim, ateistlerin daha ahlaklı davrandıklarını göstermek değil. aksine, bence insanların çoğunluğu az çok aynı ahlaki kriterlere göre davranıyorlar. bu standartların çoğu modern dünyanın ürünü, fakat temelde yatan empati-adalet ikilisinin kaynağı evrimsel. yalnız yaşayan avlanan için empati bir yükken, uyumlu çalışması gereken sosyal primatlar içinse avantaj. dinler geçerli kalmak uğruna hem modern ahlaki standartları geriye dönük biçimde içselleştirmeye çalışıyorlar (revizyonizm), hem de ahlak kalesini de kaptırmamak için insanı özel bir yerde tutmaya devam ederek evrimsel açıklamalara karşı koyuyorlar]

    666) ahlakı çıkarcılığa indirgemek mantıklı olsaydı bile, sikko gibiler yine hatalı. dediğim gibi dindar insanda da empati var, anayasal bir bilinç var, toplum huzuru anlayışı var. temelinde bencilliğin yattığı bir sürü soyut kavram. o nedenle, empati duymak çıkarcılıktan ise, bu herkesin asgari çıkarcılığını aynı oranda arttırır. katlı gökdelen çöker ama gecekondu da kot 5'e iner, gökdelenin manzarası halen daha iyidir. (elipsim biraz daha yamulur ama kare de dolardaki gözlü piramite dönüşür, daireyi daha az andırır)

    ***

    7) tabii bunlar, her halükarda, "çorba yardımı yapan ateistler adına utanılmasını" veya onları samimiyetsizlikle suçlayabilmeyi açıklayamazdı.

    türk ateistlerinden (hepsi mi?) yurtdışındakiler gibi (hangileri?) nüanslı, profesyonel eylemlerde bulunmalarını alaylı biçimde istemek çok fantastik, sanki türk dindarı nüanslıymış, sanki okumuşu da milletin 100 sene önce bitirdiği bu konuları daha yeni keşfetmiyormuş gibi.

    millet ateist-satanist farkını bilmiyor, alevilik bile ikircikli, %99'u aynı olan hristiyanlığa dönmeyi sindiremiyor insanlar. herhangi bir çakal grubunun linç ekibine dönüşmesi, evrende bilinen en hızlı kimyasal reaksiyon. bu şartlarda ateistlerin dernekleri ve web sayfalarının olması bile bence aceleci bir adım, bana kalsa bunun yolunu yapmak için önce bi 40-50 sene boyunca kızıl haç kılığında çorba dağıtırdım, baktım durum iyi, bir gece ansızın tabelayı değiştirip bozuntuya vermezd.... lan belki de bunlar da öyle yaptılar.

  • kafası islamcı çerçevede çalıştığı için salt amaç kabul edemiyor bazı şeyleri. amaca giden araç yüzyıllardır en iyi bildikleri şey olduğundan, başka bir şeyi kafa kabullenemiyor artık. büyük saçmalıyor, sırf kendi fikrini empoze edebilmek uğruna da bakir beyinleri manipule eden kişi.

    bir ateistin hiç tanınmadığı bir ortamda, sokakta yürürken, muhtaç birisine yardım etmesi nasıl bir fayda-çıkar çıtasına yükseltilebilir? verdiğim bir parça ekmek onu mutlu eder, çevremde beni tanıyan kimse yok, beni yüceltecek bir kişi, sonuç yok. salt yardım, paylaşım.

    insan sevmek, hayvan sevmek, yardımsever olmak, aşk, özlem gibi acaip karmaşık ve sebebi olmayan şeyler. bir sebebi yok bu sevginin. seviyorsun işte. bazen hatta "lan ben neden şuna aşık oldum, ne salağım" dediğin zamanlarda değiştirecek gücün olmuyor yanlışını bilmene rağmen.

    inancını sorgulamaya bile cesaret edemeyen, sadece korktuğu için iyi insanmış gibi davranan, inançlıyken bile yaptığı kötülüklere inanç altyapısı oluşturmaktan çekinmeyen, korkularının sebebi inançların yıkılması ile neye dönüşeceğinden kendisinin bile emin olamadığı milyarlarca insanla sebebi onlarca fikir yürütme ile sadece tahmin edilebilen milyonların iyilik anlayışı karşılaştırılıyor.

    çok ayıp, çok sahtekarca, çok cahilce.