mezun olduğu okula yıllar sonra tekrar gitmek

  • havaya atılan kep en yüksek noktaya ulaşıp aşağı süzülürken ağzımdan çıktı ilk olarak "buraya bi daha gelirsem aha bu diploma götüme girsin" cümlesi. takip eden 1-2 yıllık işsizlik sürecinde diploma zaten götüme girdiği için mezun olduğum okulu ziyaret etmemek için edilmiş aktif bir yeminim kalmamıştı.

    çıktıktan 5 sene sonra tekrar adım attım kampüse. kampüs girişindeki bankamatik çarptı ilk olarak gözüme. sadece üniversite öğrencilerinin anlayabildiği ayın 6.gününü 7.gününe bağlayan gece olayını düşünüp buruk bi şekilde gülümsedim. arazi bakmaya gelmiş müteahhit gibi ellerim arkamda yürümeye devam ettim etrafı seyrederek. biraz fazla büyük geldim demek üniversiteye ki öğrencilerin "pfff kampüs de bozdu bu ne yaa barzolar doluşmuş" bakışlarını "siktirin lan sizin girdiğiniz vize kadar benim kaldığım final var" bakışlarımla uzaklaştırdım. üniversite hayatım boyunca 4-5 kez gittiğim kampüs kütüphanesine girmek istediğimde ise 7 yıl önce alıp hala geri getirmediğim bi kitap yüzünden ufak çaplı bi kriz çıktı ama oradaki görevliye bi dal sigara uzatınca buzlar eridi. kütüphanede "yok hacı en temizi iddaa bayi açıcan" temalı beyin fırtınası yaptığımız masalara baktım. belki iddaa makinesi başında ağzımda sigarayla ciuvv ciuvv basamadım tuşlara ama olsun hayallerimizi de satmadık ya?!

    toz boyalı duş şakalarına hunharca güldüğümüz, "ulan burada ne yiyişilir haa" deyip sonrasında 8-10 sap sadece batak oynayabildiğimiz yurt bahçesine baktım. güvenliğin "kız bloklarını mı kesiyon lan sen?!" uyarısıyla kendime geldim. "sen benim kim olduğumu biliyo musun dayı?" soruma "bilmiyorum" cevabını alınca rahatlayıp oradan da topukladım. tam "yok abi adam taktı ya kafayı bana taktı taktı valla taktı", " kanka sigaramı evde unutmuşum ya fişeklesene bi dal" v.s. cümlelerinin duvarlarına kazındığı bi kafenin önünden geçiyordum ki o'nu gördüm. biraz yaşlanmıştı, saçları biraz dökülmüştü ama o yüz hatlarını nerede görsem tanırdım. yine gevşek gevşek gülüp "diferansiyel çıkmış sorular geldi" ilanını dükkanın camına asıyordu. ah fotokopici fiko ah. öğrencilere kaktırmaya doyamamıştı hala. ama yapmak zorundaydı bizim sayemizde aldığı jipinin benzini için yapmak zorundaydı bunu. yanına gidip bekledim tanımasını. boş gözlerle "ne bakıyon bilader ne vardı" deyince "fiko abi ne çektiriyolarsa bana da çek!!" deyip sarıldım. "bilader bela mısın siktir git" diye içince anladım ki fiko hastalanmış. alzheimer başlamış, yoksa beni nasıl hatırlamaz? beni? beni? ne çektiriyolarsa bana çekçi has adamını? hafif bi hüzünle ayrıldım yanından.

    dersliklere gittim. kız lisesi çıkışlarında bekleyen çakallar gibiydim ama anılar vardı burada. şurası kopya çekerken atıldığım yer, şurası uyurken horladığım için hocanın bana "brrrşşştt" dediği yer, şurası 100 üzerinden 3 aldığım sınavı çözdüğüm (!) yer. duvarlarına dokunup gözlerimi kapadım, "eee kızlar napıyonuz bu akşam bize gelsenize film falan izleriz, hem bira da var" diye kulaklarımda çınladı. hemen tiksintiyle çektim elimi yapış yapış testosteron kokan duvarlardan.

    artık gitme vakti gelmişti ama yapmam gereken bir şey daha vardı. mezun olduğum bölümün binasına da gitmeliydim. kapıdan içeri girer girmez "daddy is home biçıss" diye bağırdım ama bakan olmadı. bir hocamı at hırsızı değil de eski öğrencisi olduğuma inandırdıktan sonra biraz sohbet ettik.

    - hocam hep size sorardık ya bu dedikleriniz iş hayatında ne işimize yarayacak diye.
    + evet haklı olduğumu gördünüz dimi?
    - yok hocam harbiden bi boka yaramıyormuş onlar. bildiğin zamanımızı çalmışsınız bizim ya. ha bir de bana 3 verdiğiniz sınav vardı ya?
    + hayatında dönüm noktası oldu dimi? bazen yükselmek için dibe vurmak lazım.
    - yok hocam zamanında ismim "03 life is drunk" kaldı sayenizde. ama diyorum ki bi yemek ısmarlarsanız affederim.
    + çok isterdim ama yoğunum gerçekten sınav okuyorum.
    - hocam yemeyin şimdi beni. cerenler, özgeler, selinler 90 ahmetler, hüseyinler, buraklar 20 yine aynı sistem devam edin. çakaaaaal xd xd xd.

    bu saatten sonra yine ufak çaplı bi kriz çıktı ama binanın bina görevlisi kartal abi feysbuktan arkadaşım olduğu ve kendi kıraş oyun isteklerine olumlu cevap verdiğim için çok büyümedi.

    tam binadan çıkacaktım ki aklıma bir şey daha geldi. içeri girdim tekrar. 10 dakika sonra çıktığımda çok daha hafif ve rahattım. mecazen değil gerçekten öyleydim. sıçmak hiç biri kadar zevkli olmamıştı. "bu 3 aldığım sınavı için!", "bu 1.5 senelik işsizliğim için!", "bu da bunu yapmak isteyip de yapamayan nice öğrenci kardeşim için!" dedim ve kendimce okuluma subliminal mesajın kralını verdim.

    suratımda bruce willis'in binayı patlattıktan sonraki yampiri gülümsemeyle gururla ilerlerken kartal abinin sesiyle irkildim; "sifonu niye çekmedin lan ayı?"