mezeleri güzel

  • "mezeleri güzel" yazım sürecine şahit olduğum kitaptır.
    herkes gibi içinde benden de, tüm eski iş arkadaşlarımdan da örnekler vardır.

    bundan tam 15 sene önce başladım çalışma hayatına, henüz kapı girişlerinde elektronik okutulan badge'ler yoktu. ama takım elbiselerimizin markası o zaman da önemliydi, evrak çantam vardı, o zamanlar içinde laptop yoktu yine de o çanta deri olursa daha iyi olurdu. işe sürekli fönlü gelen kadınların ve tatilde yurt dışı planı yapan erkeklerin satışlarının ve primlerinin daha iyi olduğunu düşünürdüm.
    düzenin dengesini henüz çözememiştim. o ilk işten ayrılana kadar da çözemedim. sonra büyük bir fabrikanın beyaz yakalısı oldum.
    fabrikada bir beyaz yakalı iken bir nebze daha kolaydı. çünkü mavi yaka ile aynı tabldot tepsiden yiyiyor, sigara molasında depo sorumlusu ile dertleşiyorduk.
    öğlen yemeklerinde fabrika dışına kaçmaya kalksak, dolmuşta karşılaşıyorduk.

    fabrikadan sonra plazaya geçtim. 8 sene önceydi. ilk haftamda biri "öğlen istinyepark'ta yiyelim ninewest çizmede indirim var 425'e düşmüş, alır geliriz." dediğinde kocaman bir kahkaha atmıştım. ben şaka sanmıştım. abartı üzerine espri sanmıştım.
    maaşım belliydi, o çizmenin hedef kitlesi ben değildim. önümüzdeki ilkbahar, yaz ve sonbaharda bile taksidini ödeyeceğim bir çizme beni evden ofise ışınlamalıydı.
    sushi yemeye gidiyorduk, ocağım sönüyordu. moğol restaurantı çoluğun çocuğun rızkına göz dikmişti, gitmesen üç kuruşa çalışıyorsun sanacaklar.
    üç kuruşa çalışıyorum demek ki, çünkü yetmiyor.

    bakıyorum eski resimlerime, kendimde küçük isyan bayrakları asmışım.
    mesela her doğum günü pastasını ünlü pastaneden alıp yemeden bırakmak yerine, internetten bulduğum bir yerden dörtte bir fiyatına meyveli turtaları içeri sokmayı başarmışım.

    önce plaza kurallarınca giyinmişim, son senemde esnete esnete kumaş pantolon görünümlü kota geçmişim.

    oradaki arkadaşların çok ama çok azıyla hala görüşüyoruz. aslında iyi insanlardı. ama olmadığımız gibi davrandığımız için dostluğumuz da sahte kaldı.
    ortak paydamız çok olabilirdi, bize sunulan paydalarda ortakmış gibi görünmeye çalışırken fırsat olmadı.

    ben çıktım plaza kapısından. @rrr içeride kaldı.

    ben kendimi kendi işimde buldum, o savaşarak kendini orada var etmeyi seçti.

    her şeyin başı farkındalık, farkında olursan değiştirebilirsin, farkında olursan mücadele edebilirsin, farkında olursan en azından katlanabilirsin.

    bu kitap her zamanki @rrr dilinde, eğlenceli ama satır aralarında küçük tokatlar da içeriyor.
    okurken "ahahaha ayyyynııı" hissi yaratıyor.
    ama asıl anlaşılması gereken, eski teoriler yazıldığında beyaz yakanın bu şekli yoktu.
    tüketimin mihenk taşı beyaz yakalı.
    kapitalizmin zırt dediği yerde duruyor. bu kitap beyaz yakalıya sınıfını işaret ediyor. sınıfı korkunç bir gerçeklik gibi sunmuyor, tam tersi, farkına vardığında onu mutlu edip, hayatla barışıp, büyük gemiler yakmadan yola devam etmesini sağlayacak bir gerçeklik olarak sunuyor.
    ve örnekliyor da aslında, "bir kere yaptın bunu beyaz yakalı ve çok da güzeldi. gerisini getirmek senin elinde" diye.

    evimizin mutfağı, ufacık bir meyhane sayılır. bu kitabı @rrr 15 sene o masanın misafirlerine sürekli anlattı aslında, sonra oynadı bazı bölümleri. çoğunda çok güldük, karnımıza ağrılar girdi. bazısında masadakilere büyük kararlar aldırdı.

    o yüzden diyebilirim ki; her sabah aynı saatte gittiğiniz bir işiniz, düzenli ödenen sgk'nız, kredi kartı ekstrenizde anlam veremediğiniz harcamalarınız ve hayatta sürekli hissettiğiniz bir tamamlanmamışlığınız varsa, size iyi gelecek.