mersin akbelen mezarlık rezaleti

  • babam vefat ettiğinde sela veren müezzine bile para vermek zorunda kalışımızı hatırlatan olaylar...

    bu ülke neden böyle?

  • değerli arkadaşlar,

    öncelikle zamanınızı aldığım için hepinizden özür dilerim.

    özet geçmemi isteyenler olacaktır. kabaca şöyle anlatayım: hali hazırda çift kişilik olan ve babamın mezarının da bulunduğu aile kabristanına aile kabri
    geçen hafta ölen annemin gömülmesine mezarlık yönetimi tarafından izin verilmedi ve cenaze saatlerce bekletildikten sonra şu ıssız ve şehir dışında bir mezarlığin en köhne yerine gömülmek zorunda bırakıldı:
    annemin mezari

    olayı ekşi sözlüğe taşıma nedenim ise sözlüğün "kutsal bilgi kaynağı" olmasının yanısıra ülkemizdeki yetersiz ya da çarpık bir şekilde çalışan kurum ve kişilere karşı “sıradan” insanların seslerini yükseltme olanağı, alternatif bir hak arama platformu olması, “amcası, dayısı ya da sırtını dayayabileceği güçlü bir akrabası” olmayanların seslerini ancak bu şekilde duyurup haklarını arayabildikleri bir yer olmasıdır. ayrıca insanların acılarından faydalanarak onları maddi-manevi istismar etmeye çalışan insanlara karşı bir nebze olsun duyarlılık yaratabilmek istiyorum.

    başlığa tarih koymadım çünkü rezaletin yaşandığı tarihte anne kaybının derin acısını yaşıyordum ve o ruh haliyle bırakın buraya başlık açıp bir şeyler yazabilmeyi, “normal” bir insan gibi düşünüp hareket bile edemiyordum. beni en iyi, ebeveyn ya da yakınını kaybetmiş insanların anlayacağını düşünüyorum, diğer arkadaşlardan da biraz empati bekliyorum.

    aslında rezaletin kökleri aşağı-yukarı 1,5 yıl öncesine dayanıyor:

    ağustos 2015 yılında babamı kanserden kaybettim. şair “her ölüm erken ölümdür” demiş gerçi ama benim için gerçekten de beklenmeyen bir ölümdü. hatta, hayatımda ilk dokunduğum ölü bedeni, trajik bir şekilde babamın bedeniydi.

    babam, tedaviye çok iyi bir şekilde yanıt verirken aldığı bir enfeksiyon sonucu hayatını kaybetti. annem ve ailemin büyük bir bölümü mersin’de yaşadığı için bu şehre gömülmesini uygun gördük. ama defin ya da cenaze ile ilgili en küçük bir bilgiye sahip değildim. bu nedenle ailemle çok iyi komşuluk ilişkileri olan insanlar ve yaşlı akrabalarımdan (amcam vs) yardım aldım. maalesef bu esnada gerek cehaletim, gerekse de uzun yıllardır türkiye’den uzak yaşamanın vermiş olduğu tecrübesizlik nedeniyle bu yıl yaşadığım trajedinin temellerini biraz da kendim atmış oldum.

    ailem birkaç yıldır mersin’de yaşıyor. yani burası pek de iyi bildiğim bir şehir değil; yılda bir kez, en fazla bir iki haftalığına gelip turist gibi kaldığım bir şehirdi. doğrusunu söylemek gerekirse gerek güneşi, gerekse de sahili ve ulaşım açısından bir çok yere yakınlığı nedeniyle hoşuma giden şehirlerden biriydi. şimdiyse adını bile duymak istemediğim, sanki içinde gizli bir lanet taşıyan bir yer burası.

    babam buraya taşındıktan sonra ailemden ölen ilk insandı. bu nedenle geniş ailede de bir tecrübesizliğin olduğunu fark ettim. onun vefatının ardından komşularımız ve yaşlı aile üyeleri “ akbelen mezarlığı”nın asri bir mezarlık olduğunu, şehrin merkezi bir yerinde olduğunu ve bu nedenle diğer aile üyelerinin gelebilmesi açısından iyi bir konumda olduğunu, ayrıca çok iyi bakılan bir mezarlık olduğunu söylediler. annem bunu pek istemiyordu ve babamın doğduğu yere, köyüne gömülmesi gerektiğini söylüyordu. sanırım bizi ve babamın diğer yakınlarını üzmek istemiyordu ve sonunda öldüğünde kendisinin de babamın yanına gömülmesi şartıyla kabul etti. özetle, annem çift mezarlık bir yer talep etti. biz de tamam dedik. sonuçta 60 yılı aşkın bir süre evli kalmışlardı ve bundan daha doğal bir talep olamazdı. en azından bizim için.

    yalnız bu işlerin nasıl olacağını bilmiyordum. amcamla konuşan komşularımızdan biri “bir tanıdığının” olduğunu ve onun “yardımcı olabileceğini” söylemiş. gidip bu kişiyi gördük. mersin büyükşehir belediyesinde bir memurmuş. önceleri kederimizi paylaşmak isteyen samimi bir yardımsever gibi göründüyse de sonra niyetini belli etti. belki inanmayacaksınız ama “yardımcı olmak” fiilinin para almak ya da “business yapmak” anlamına gelebileceğini ilk defa orada gördüm. sonuç olarak bu kişi ve birlikte hareket ettiği kişiler kendilerinin iki kişilik bir mezar bulabileceklerini söyleyerek bizden o zaman 2000 eurodan biraz az bir rakama denk düşen bir para (6000 ytl) talep ettiler. akberlen mezarlığı şehrin en güzel mezarlığı olduğunu söyledi herkes; biz de kabul ettik. sonuçta babamızın (ve belki de ilerde annemizin) sonsuza dek kalacağı bir yer arıyorduk.

    mezarlığa gidip işlem yaptırdığımızda 2100 ytl gibi yeni bir masraf daha çıkardılar. bu da ölünün gömülmesiyle ilgili bir ücretmiş ve o acılar içerisinde bu parayı da ödedik.

    bunların karşılığında bize bir makbuz (yalnızca 2100 ytl) için bir de bizim tapu ya da benzer bir sahiplik belgesi sandığımız bir taahhütnameyi imzalatıp verdiler.

    mezarlık idaresinin daha sonra illegal olarak lanse etmeye çalıştığı defin işlemi, cenaze namazından sonra babam yüzlerce insanın katıldığı bir törenle yapıldı. mezarlık idaresinin daha sonraları hiç olmamış gibi göstermeye çalıştığı defin töreninden bulabildiğim bir fotoğrafta yalnızca küçük bir kısmını görebileceğiniz yüzlerce insan var:

    babamin defninden bir kare

    işin ilginç tarafı mezarı bizzat mezarlık idaresi küçük bir kepçeyle kazdı ve mezarlık görevlileri definin başından sonuna kadar oradaydı (üstelik bahşişlerini istemeyi unutmadan)

    yine, mezarlık idaresinin kontrolü altındaki mermer ustalarından bir tanesiyle anlaşarak babamın ölümünden 3-4 ay sonra çift kişilik mezarı aşağıdaki gibi aile kabristanı olarak yaptırdık:

    aile kabri (1)

    aile kabri (2)

    aile kabri (3)

    annem her hafta babamın mezarına gidip orada dua ediyordu. kendisi geçen hafta beyin kanaması geçirerek ani bir şekilde vefat etti. kederimiz gerçekten büyüktü ama en azından kendisinin tek vasiyetini yerine getireceğimizi biliyorduk, daha doğrusu öyle sanıyorduk.

    hastaneden bize mezarlığa gidip bürokratik işlemleri halletmemizi istediler. gittik ve acımıza acı ve öfke katan bir rezaletle karşılaştık.

    annemin defnedilmesini istediğimizde, mezarlık idaresi önce iki kişilik yerimizin olmadığını iddia etti. kendilerine mezarı göstermek istedik, kabul etmediler. fotoğrafları gösterdiğimizde “eskiden çevrilmiş bir yer olabilir” diyerek geçiştirmeye çalıştılar. kabristanın 2015 yılının sonunda yapıldığını, eski olmadığını, isterlerse mermer ustasını çağırabileceğimizi söyledik ama hiçbir şekilde dinlemediler. daha sonraları söylediklerimizin doğru olduğunu göstermek için kamera kayıtlarına bakılmasını ve mermer ustasının kendilerine yazdığı dilekçenin getirilmesini istedik. kamera kaydı olmadığını, 2016’dan önce de dilekçe alınmadığını, alındıysa da var olan dilekçelerin bulunduğu dosyanın kaybolduğunu söylediler. bulup da getirebildikleri en eski dosya mart 2016’ya aitti. kayıtları alan kadın memur da her şeyi inatla reddediyor, böyle bir şeyin olamayacağını savunuyordu. oysa babamın ölümünde bütün işlemlerimizi bizzat kendisi yapmıştı (bunu çok iyi hatırlıyorum çünkü bize hep “ablam” diye hitap ediyordu. not: erkeğim)

    kendilerine, verdiğimiz paralardan söz edince böyle bir şeyin kesinlikle olamayacağını söylediler, belge istediler. eve gidip belgeleri bulduk. maalesef biri yalnızca makbuz (ki üzerinde neye dair verildiği bile yazmıyor) diğeri ise şurada görebileceğiniz şekilde bütün sorumluluğu kendilerinin üzerinden alarak üzerimize atan bir taahhütname idi:

    verilen makbuz

    verilen taahhutname

    babamın ölümünün verdiği şok ve acı içerisinde verdikleri şeyi bırakın okumayı, yanıma bile almamıştım. amcam alarak daha sonra evimize bırakmış.

    bize yeri almak için “yardımcı olan” belediye çalışanına ulaştık telefonla. önceleri “hemen mezarlığı arayıp hallederim” tarzında bir şeyler geveledi, biraz sonra geri dönüp mezarlık yönetiminin değiştiğini, mezarlarla ilgili kadastro çalışmasının olacağını ve mezarlık idaresinin yardımcı olmaktan çekindiğini söyledi. mezarlıktaki yeriniz duruyor, bunun teyidini aldım ama şimdilik oraya birini gömmeniz imkansızmış dedi. verdiğimiz paranın bir kısmını tekrar ödeyebileceğini söyledi. ama derdimiz para değil, annemin babamın yanına gömülmesiydi.

    derdimizi hiçbir şekilde hiç kimseye anlatamadık. kimlerden oluştuğunu anlamadığım, ama mezarlık idaresinin kesinlikle içinde olduğu mafyavari bir organizasyona para vermiştik ve şimdi kimse sorumluluk almak istemiyordu.

    müdürle konuşmamız da hiçbir fayda getirmedi. kendisini aşan şeylerden, daha önceki yönetimin yanlışlarından, boş yerlerin birkaç ay içerisinde yeniden satılacağından vs bahsetti. babamın yanındaki yerin buna dahil olup olmadığını sorduk, “hayır ama işlemler için bir ceza ödemeniz gerekebilir” dedi.

    bir taraftan annemiz için ağlıyor, bir taraftan da onu istediğimiz yere gömememenin çaresizliğini yaşıyorduk. biraz sonra çalışanlardan bir tanesi halimize acıdı ve bunun sadece torpille olabileceğini söyledi “yok mu hiç tanıdığınız?” diye sordu. o sırada amcam sitemle “var” dedi,” allah’ı tanıyoruz, ama onun da burada sözü geçmiyor”

    biz artık kendilerini mahkemeye vereceğimizi söyledik. yaptıkları insafsızca olduğu gibi hukuksuzdu da. babamın defin işlemlerine onay vermişlerdi; yine iki kişilik bir aile kabristanının yapımı kendilerinin izni ve bilgisiyle yapılmıştı. bütün bunlardan habersizlermiş gibi davranmalarını havsalam almıyordu.

    mezarlık müdürü son çare olarak defin üstü defin yapılabileceğini söyledi. önceleri yanaşmak istemedik; ben böyle bir şeyin mümkün olduğunu bile bilmiyordum. amcamsa imama sormamız gerektiğini söyledi. müdür bizi bırakarak makamına geçti. imam bir sorun olmayacağını söyleyince bunu kabul ettiğimizi oradaki kadın memura söyledik. buradan itibaren rezaletin katsayısını arttırdılar. memurlar aralarında konuştuktan sonra (kulaklarına bir şeyler fısıldayarak) bunun da mümkün olmadığını çünkü ilk defin işleminden sonra en az 5 yılın geçmiş olması gerektiğini söylediler. bize bunu müdürün önerdiğini ve onunla konuşmak istediğimizi söylediğimizde kendisinin toplantıda olduğunu söylediler. ısrarlarımız üzerine kendisine telefon açtılar ve müdürün de bir şey yapamayacağını söylediğini bildirdiler. olayı anlatıp taahhütname ve makbuzu gösterdiğimiz (her ikisinde de tarihler açıkça yazıyor) ve 15 dakika önce bize bunu öneren müdür, birdenbire “tarihin 5 yıldan az olduğunu fark etmedim, kanunen mümkün değil” gibi cevaplar vermeye başladı.

    belediyeye, valiliğe telefon açıyor ama bir sonuç alamıyorduk.

    bu arada herkese annemin, babamın yanına gömüleceğini söylemiştik. zaten babamın ölümünde yanımızda olan herkes bunu biliyordu. bu arada morgdan bizi arıyor, cenazeyi ne zaman götüreceğimizi soruyorlardı. sabahleyin annemin ölüm haberini alan teyzemin fenalık geçirerek hastaneye kaldırıldığını, an itibariyle komada olduğunu öğrenmemiz moralimizi daha da yıprattı.

    resmen perişan bir haldeydik. yazarken bile beni kahrediyor bütün bu olaylar. artık dayanacak bir halim kalmamıştı. bir kabusun içerisinde gibiydim ve anneme acı çektiriyormuş gibi hissediyordum kendimi.

    öğle olmuştu, biz oruç tutmasak da cenaze için mersin’e gelmeye başlayan onlarca insan vardı ve aralarında birçok oruçlu insan vardı. hava çok sıcaktı ve insanlar gölgesine sığınabileceğiniz hiçbir yerin olmadığı hastane morgunun önünde bizim yanıtımızı bekliyorlardı.

    mezarlık idaresi hiçbir şekilde yardımcı olmadığı gibi, « boş mezarın olduğu tek yer »in güneykent mezarlığı olduğunu söyledi ve bizi oraya yönlendirdi. bize verilen yer şehrin dışında, bir hafriyat tepesi ya da kum ocağı gibi duran bir mezarlığın en ücra köselerinden biriydi.

    sonuçta annemi oraya gömmek zorunda kaldık. bu ıssız ve neredeyse dağ başı gibi duran bir yere annemi gömmek bizi deyim yerindeyse bir kez daha yıkıma uğrattı. işte annemi gömmek zorunda kaldığımız yer:

    annemi gommek zorunda kaldigimiz yer

    zamanınızı çaldığım için tekrar özür dilerim; annemi babamdan ayırmak ve bütün çabalarımıza rağmen yukarıdaki yere defnetmek hem ailece acımızı daha da arttırdı, hem de bizleri, en fazla da beni bir suçluluk duygusuna yöneltti. bu ülkede çoğu şeyin menfaat, torpil ve rüşvet üzerinden işlediğini ben de biliyorum ama saflık veya değil, hiç yoktan bu memleket insanının mevzubahis ölüm olunca tüm o kişisel çıkarları bir kenara koyup insanlığını konuşturduğunu düşünürdüm. yanılmışım. sonuç olarak beni büyüten, bu yaşa getiren insanı, annemi, fotoğrafta gördüğünüz ne idüğü belirsiz,ipe sapa gelmez bir yere gömmek zorunda bırakıldım. bir insan, bir oğul, annesinin mezarından gözü arkada ayrılmamalı, bu duruma düşürülmemeliydi.