mehmed bir cihan fatihi

  • 2. bölümde ilkine göre epey toparlanmış dizi.

    mehmed'in çandarlı'ya geçmişten gelen kinini ve hırsını gayet güzel anlattılar. mehmed aynen dizideki gibi sert mizaçlı bir hükumdardı. bilimsel açıdan iyi yetişmiş ve becerikli olması onu yumuşak mizaçlı yapmıyor. özellikle çandarlı'nın ilk hükümdarlığında ona yaptıklarını hatırladığı ve henüz kendi uç beylerine bile laf geçiremediği henüz "mutlak" iktidar olmamanın verdiği sinir ve hıncı görmemiz gayet normal. bu bölümde de gayet iyi yansıttılar mehmed'in bu sebeple yaşadığı hezeyanları.

    kişisel olarak mehmed'i bırak daha osmanlı hanedanı bile henüz devletin mutlak sahibi değil, çandarlı gibi güçlü aileler ve diğer türk beyliklerine mutlak hakimiyetini kabul ettirememiş. henüz gaziler ve uç beyleri dönemi bitmemiş, gücün ve iktidarın diğerleri ile paylaşıldığı feodal bir devlet o dönemde. delibaş ve yanındakiler de bu nedenle hiç abartılı değil. o dönemde bu tarz "savaşçıların" hükümdar ile olan hiyerarşisi bu seviyede. henüz padişahlar ile ordu ve bu tarz savaşçılar arasında imparatorluk döneminde olduğu kadar uçurum yok. o dönemin padişahları hala savaşlarda bizzat savaşan ve çevresinde bu tarz savaşçılarla "samimi" olan insanlar. bu surumu değiştirip emperyal protokolü osmanlı'ya getirenler de bizzat mehmed ve torunu yavuz.

    babası 2. murat'ın diğer uç beylerinin baskısıyla iktidardan vazgeçip oğlunu tahta geçirmesi de bu nedenle. bizans imparator'u ile şehzade orhan için karşı karşıya geldiğinde aynı uç beylerinin "burada savaş çıkarırsan biz yokuz" tarzında osmanlı padişahına hala ayar verebilmesi de bu yüzden.

    osmanlı'nın o dönemde başta karamanlılar olmak üzere diğer türk beyliklerine bile mutlak üstünlüğü yok. sınırsız asker kaynağı yok. bir donanması bile yok! onu da mehmed kurup adam edecek. hatta mehmed tahta geçtiğinde osmanlı devleti'nin rumeli'deki toprakları anadolu'dan daha büyük. devletin gayri müslim vatandaşı türk ve müslüman vatandaşından daha kalabalık. henüz balkanlarda bile tam hakim değil, toprakları işgal etmiş durumda fakat orada bile mutlak hakim değil.

    süleyman ile karşılaştırılması da abes. süleyman döneminde osmanlı'nın eriştiği imparatorluk kapasitesini yaratan adam mehmed. henüz edirne'de küçük bir saraydan yönetilen, dizide çandarlı'nın sürekli vurguladığı gibi düşmanlarının süleyman döneminde olduğu kadar osmanlı'dan çekinmediği, daha bütün kurumları oturmamış bir dönem onunki.

    dizide de vurgulandığı gibi mehmed tahta geçmeden 39 sene önce moğol imparatorluğu'na yenilmiş, ardından bir fetret dönemi yaşamış, babası 2. murat döneminde daha yeni toparlanmış ve hala geçmişten kalan "devletin yıkılması/dağılması" korkusunu üzerinden atamamış bir devlet henüz. daha balkanların fethi tamamlanmamış, yunanistan'ın fethi bitmemiş, anadolu'nun bile ancak üçte birine sahip. çandarlı'nın "şimdi bu deli mehmed yüzünden herkes üzerimize çullanacak" korkusu boşa değil.

    halit ergenç vs kenan imirzalıoğlu arasındaki oyunculuk konusunda halit ergenç her türlü ağır basar. zira ergenç bu işin okulunu okumuş, oyunculuk üzerine diğerinden 10 kat eğitim almış, diğerinin 10 katı sahne tozu yutmuş bir insan. diğeri bir modellik yarışması kazanıp sonrasında zaman içerisinde aktörlüğü öğrendi. kenan imirzalıoğlu'ndan 1. sınıf aktörlük beklemek manasız. buna rağmen bence gayet başarılı şu ana kadar.

    dizide kadın eksik demiştim, bu bölümde yavaş yavaş sokmaya başladılar. özellikle roma dükü notaras'ın kızı belli ki dizideki önemli karakterlerden biri olacak. bizans imparatoru'nun kardeşinin meylettiği ve gizliden müslüman olduğunu gösterdikleri pontus prensesi de büyük ihtimalle ileride önemli bir karakter olacak.

    osmanlı imparatorluğu'nda yönetime kadınları sokan ve haremi güçlendirip sonradan yönetimin başına bela eden de zaten kanuni süleyman. mehmed'in oğlu 2. bayezid ve torunu yavuz döneminde harem sadece cariyelerin olduğu ve yönetimde kadınların en ufak söz sahibi olmadığı bir ortam. yavuz zaten 8 sene padişah olmuş, bunun %80'i seferde geçmiş. haremi osmanlı yönetimine sokup ilerde devletin başına bela edecek olan kişi süleyman.

    ayrıca mehmed'in ne kadar zeki ve bilimsel kapasitesini iktidarını sağlamlaştırmak için nasıl kurnazca kullandığını da gayet güzel anlatmışlar. notaras'ın kızına çektiği numara bile bunu gösteriyor. mehmed sadece matematik, astronomi, mühendislik vs bilen bir hükümdar değil, aynı zamanda kurnaz bir insan. iktidarın sadece güç ile değil, akılla ve özenli bir siyasetle elde edileceğini bilecek kadar da iyi eğitimli. dizide bunu da gayet iyi aktardılar ilk 2 bölümde.

    çandarlı'yı oynanan çetin tekindor'un da neden bu kadar eleştirildiğini anlamadım. çandarlı'nın "osmanlı devlet terbiyesine" ne kadar bağlı olduğunu da çok iyi gösterdiler ilk iki bölümde. bunu da o cibilliyetsiz ishak paşa üzerinden gayet güzel anlattılar. ishak paşa sadece kendi kellesini koruma derdindeyken çandarlı ve yeniçeri ağasının "biz devletin bekası için gerekeni yapalım da gerekirse kellemizi veririz" zihniyetini çok güzel anlattılar. çandarlı'nın "bu devlet infaz edilenlerin kelleleri üzerinde kuruldu, burada kimsenin hata yapmaya hakkı yoktur, gerektiğinde herkes kellesini bu devlet için feda eder ve bu devleti ayakta tutan bu bu zihniyettir" şeklinde özetlenebilecek konuşması da bu durumu gayet güzel anlattı. osmanlı'yı diğerlerinden üstün kılan da zaten bu adanmışlık ve sadakattir. osmanlı'yı zayıflatan en büyük sebep de ilerleyen yüzyıllarda bireylerin kendi ikbalini devletin önüne koymaya başlamasıdır.

    kısa notlar:

    -osmanlı dönemi'yle ilgili her işi "günümüzün siyasi çekişmeleri" üzerinden değerlendirip sırf kılçık olmak için konuşup "osmanlı düşmanlığı" yapan cahiller siktirip gitmiş başlıktan. çok da iyi olmuş.
    -dizinin tarih danışmanlarının lideri prof. dr feridun emecen. kendisi halil inalçık ve ilber ortaylı'dan sonra sultan mehmed dönemi hakkında en bilgili ve yetkin tarihçilerimizdir. sırf onun varlığı bil bu dizinin tarihsel gerçekliğinin gayet yüksek olmasının teminatı.
    -2. mehmed döneminde harem düzeni henüz doğru düzgün oturmamıştı. o nedenle önceki dizilerdeki kadar harem muhabbeti (oku: kadın entrikası) olmayacağını baştan kabullenmek lazım.
    -akşemseddin'in sadece fatih'in hocası ve dini eğitmeni değil de ona siyasi danışmanlık da yaptığı çok iyi anlatılmış.
    -aynı şekilde çandarlı ve yeniçeri ağasının "öncelik devlet ve onun bekasıdır, biz sadece hizmetkarız ve gerekirse kellemizi veiririz" zihniyetini çok güzel anlatmışlar.

  • diyalogları kim yazıyorsa helal olsun, yıl 1450’ler ama konuşulan türkçe türkiye türkçesi.

    “mevzu büyüyecek” nedir allah aşkına, bağcılar’da mı geziyor dönemin insanları.

  • konuya belki dogru, belki yanlis ancak derin bir bakış açısı getirmek istiyorum, şöyle ki;

    şovenizm ve "hamasetten" beslenen ve de şer'i kurallarin empoze edildigi, fesin, pala/pos biyigin, arap alfabesinin, medine'nin, halifeliğin, saltanatın, monarşinin ve sair kutsal değerlerin on plana cikarildigi, haliyle inkılaplar ve laiklik gibi kavramlarin soyutlandigi bu tür filmler "basit" filmler degillerdir. basit olarak degerlendirmeme sebebim ise filmlerin dönemin gercekligini yansitmasi ile ilgili kaygilarim degil maalesef.

    sağ goruslu, islamci ve muhafazakar temelleri olan bir iktidarin kendi siyasi propagandalarini uygulamak, mevcut nüfuzunu korumak, yeni seçmen, sempatizan ve partizanlar yaratmak acisindan bu tur dizilerin ulusal bir deger ifade ettiklerini düşünüyorum.

    iktidarin, (o'nun müştemilatı ve de mutemmim cüzü olan milliyetci parti'nin) afrin'e, menbic'e duzenledigi operasyonlarin en doruk noktasinda, istanbul'u fetheden bir devrin padisahini konu almak gerçekten cok akillica, ve bu bir tesaduf degil..(zannımca)

    medya bir nevii 'siyasal islamciligin' altyapısını hazırlıyor, bir neslin beyinleri sistematik olarak yıkanıyor, onaltı yıllık iktidar artık ustalık dönemini yaşıyor gerçekten de.

    ayrıca bu filmlerin odak konularindan birisi de şehitlik mertebesinin yüceltilmesidir. sahsi teşhisim tabiki bu. misal, film sahnelerinde ordu sefere cikarken namazlar kilinip, allah, ummet ve vatan toprağı icin ölümün kutsallığı yüceltilir. akla degil, duygulara ve uhreviyata hitap eder. ne anlatmak istediğimi eski koalisyon donemlerini ornek gostererek birazdan ifade etmeye calisacagim..

    kerameti bir dizi, evet. ozellikle trt'de yayinlanan filinta, abdülhamit, mehmetcik kutulamare de birer dizi. ama nefes almaksızın birer birer benzer senaryolar turetilerek nesillerin bilinçaltına ince ince işleniyor nedense..

    hatta "seksenler" dizisi bile 'iktidar seviciligi' için gereğini yerine getirdi kanımca. komünistleri itin g.tüne sokup, inceden inceye ülkücüleri yücelttiler. solculuk ve komunizm tu kakadır mesajı verildi. ha dizi giyim kuşamıyla, yokluklarla, ümit besen'i, sezen aksu'suyla dönemi yansıtıyordu, evet.. ama 2007 yılında genel kurmay'ın bir e-muhtıra ile hükümete aba altından sopa gösterdiğini düşünürsek, dizinin "basit" bir senaryo gibi görünse de kamuoyu nezdinde darbelere karşı bir algı yaratmayı hedeflediğini de öngörebiliriz.

    biraz once degindigim konuya geleyim. 1990'li yillarda suleyman demirel, tansu ciller ve mesut yilmaz'in vb. icinde bulundugu koalisyon hukumetlerinin ve bakanlarin gorevde kalma suresini, erken ve genel seçimlerde aldıkları oyların en önemli kıstaslarından yegane birisi de pkk ile mücadele surecinde gelen "sehit" haberleri olmuştur. bu tehdidi mevcut iktidar da 2007 sonrasında gayet bariz gormus, "çözüm sürecinde" silahlar susmuş olsa da sonrasında her gün şehit haberi gelmeye başlamıştı. hatırlarsanız birkaç yıl öncesine kadar şehit cenazelerinde iktidar temsilcileri yuhalanıyor, arbedeler çıkıyordu.. işte toplum mühendisliği ve kitlesel algı yönetimi o kaygılarla başladı.. hamasi dizi filmler de bu mühendisliğin önemli bir çarkı oldu. ve çark gitgide daha hızlı dönmeye başlatıldı. şehitlik, hükümetin basarisiz politikalari ile birlikte anılmıyor artik.. gayet olaganlasti ?..

    bugün şehitler ve şehit sayıları hakkinda en ufak bir elestiri duydunuz mu? hamaset temalı vatanperverlik ve milliyetçilik akımını dizi filmlerde bu kadar fazla işlersen; eleştiren ya linç, ya da vatan haini ilan edilir, bu kadar basit.

    bu tür sinema ve diziler bir tür propaganda araclari. zihin kontrolunu saglamak suretiyle, bireyler yonetiliyor.

    edebiyat, halkla iliskiler, sosyoloji, psikoloji vb. kitaplarinda-derslerinde "kitle iletisim sürecini" mutlaka gormussunuzdur, ifadesi soyledir;

    *kaynak>ileti>kanal>hedef kitle>geri bildirim

    konu uzerinden basitce açılımı;

    *dizi>propaganda>televizyon>halk>oy

    algi muhendislerinin diktesi ile yazılan bu diziler, kitlelerin siyasal ve ideolojik görüşlerini de rahatça şekillendiriyorlar.

    mesela ekonomik krizin basindayiz. yakinda "avaramu" benzeri diziler yayinlanarak, "yoklugun" ne demek olduğunu da kazirlar hafizalara. bu vesile ile de aldigimiz asgari ucrete şükrederiz...(gibi)

    kimsenin izledigi film veya diziye kulp takma derdinde degilim. sesli dusunerek çarkın hızlı dönmeye başladığını gördüm, nedense bu dizi üzerinden yorumsuz kalmak da istemedim.

  • diyalogların büyük bir kısmını şimdiden yazarak senaristlere yardımcı olmak istiyorum.

    - lakin
    - zira
    - zinhar
    - muvaffak
    - ala

  • (bkz: deli yürek 1453)