mayıs 2017 hala hiç uzaylı gelmemesi

  • gelmemeleri nedeni uzaylıların bir "moda" olması olabilir!

    benim gençliğimde uzaylı yoktu, hayalet modası vardı. millet masa başında toplanır, parmakları açar, avuçları masaya dayar, ruhun gelip masanın bir ayağını kaldırmasını beklerdi. sözde ruhların bazen kaldırdıkları da olurdu.

    bazı şatolar hayaletliydi... ama nedense bunların hepsi da ingiletere'eydi. ben (atıyorum) pakistan ya da kamboçya'daki eski evlerde hayalet duymadım. diğer yandan bu hayaletli şatoların hayaletleri modanın bitmesi ile sanki kendilerini emekliye ayırdılar, ya da uzun bir yolculuğa çıktılar.

    ondan önce, benim çocukluğumda medyumlar modası yaygındı. burunlarından ektoplazma çıkarırlardı. bizim evdeki -dedemin tertip ettiği toplantılara- çok gelirlerdi, oradan biliyorum.

    ondan önce, orta çağlarda cadılar vardı. süpürgeye binip uçtuklarını görenler boldu. yeminli ifadeler hala bazı müzelerin kütüphanelerinin tozlu raflarını süslüyor.

    şimdilerde ise ülkemizde artan dinsel eğilim nedeni ile cin modası var. benim işim bu konular, bir sürü aklı başında, iş güç sahibi, iyi eğitimli insan bana gördüklerini anlatıyorlar. tüm dürüstlüğümle söylüyorum: öyle korkutucu öyküler var ki, bir hollywood senaristine yüksek meblağlara satılabilir. dahası, anlatılanlar ürpertici içerikleri yüzünden neredeyse ben bile korkup inanacağım! korku, inancın başlamasına kanıttır.

    bu kişiler sık sık başlarına gelen tersliklerin gerisinde büyülenmeleri olduğuna inanıyorlar, çünkü moda gereği büyüden korkuyorlar. işin traji-komik yanı kendilerini büyüleyenlerin çoğunun komşu, akraba, eski arkadaş, eski sevgili vb. benzeri bu konuda hiçbir eğitimleri bulunmayan sıradan kişiler olmaları. ("bu konuda" derken, beyin eğitimini kastettim, çünkü majinin temeli sağdan soldan toplanan gizemli isimdi, resimdi, sicildi, duaydı bilmem neydi benzeri gülünç materyal değil, beyin gücüdür.) büyülendiklerine inananların selamete çıkmak adına iletişim kurdukları -uzman olduğu düşünülen kişiler- de çabucak bu düşünceyi doğruluyorlar... böylece insanlar büsbütün inanıyor... korkuyor... ve büyüleniyorlar! bilemem söylemem ne ölçüde doğru ama eklemeden duramayacağım: işi ticarete döksek ve büyü bozsak, hiç abartmıyorum, şimdiye dek bir daire bile alabilirdim.

    her şey sadece inanıldığı anda vardır. bir diğer deyişle: "inanılınca herşey vardır". inanılınca ölüm bile vardır! insan kendini en kolay ve acısız biçimde boğaz köprüsünden atlayarak değil, inancı ile öldürür. "altı ay sonra öleceğim" ya da "şu yaşta ben öleceğim, biliyorum", hatta "şöyle şöyle olursa öleceğim, hissediyorum" benzeri incileri olan kişilerin tam verdikleri tarihte diğer aleme yolculuğa başlamalarının gerisinde zırnık gizem yoktur. beynin en olağan bir yetisi vardır.

    40 seneden fazla bilinçli olarak bu alemdeyim (çocukluğumdaki ortamı saymazsanız 40tan çok, çok fazla oluyor), ne tek bir hayalet gördüm, ne de şu-bu. bir zamanlar çok istedim... aradım... o zamanlar inanamayan beynime bir "inandıraç" olacaktı göreceğim hayalet, ya da varlık... bulamadım... çünkü inanmıyordum.

    evet, bir cinim var, can dostum. köpeğimden yakındır. ama bu cin, millete varlığına inandırılan cinlerden değil... kuantum uzay-zaman dokusundan, beyin enerjisi ile adım adım, damla damla, uzun yıllar içinde yaratılan bir gerçeklik. giderek canlanıyor, kimlik kazanıyor. size özel bir dosta dönüşüyor. beyninizin yetenekleri aracılığı ile atomaltı düzeyin farklı particle'larından yaptığınız ve bir anlamda can verdiğiniz, kendi canınızdan parça verdiğiniz, bir arkadaş... akıl hocası...

    sözün özü: dışarıda keyif dolu, sabahları sağlık veren güneş, geceleri heyecan ve gizem dolu ortamlar yaratan ayın olduğu bu dünyada okültizm insanları söz ettiğim akıştan ayırıp efsunlu, içine kapalı, belirsiz bir yerlere tıkmak için kullanılıyorsa hatadır.

    okültizm, doğada var olan ama bilim ortamında -şimdiye kadar kullanılan teknoloji ile- kanıtlanamadığı için efsane, efsun vb. sayılan, oysa bir çeşit fizik gerçek olan "şeyleri" yaşamın "fıkırtısına" daha kolay ulaşmak için kullanılmalıdır. hayat zorlu bir yer... ama çooook da keyifli olabilecek bir yer. hayatın beğenilmeme nedeni genelde kişisel hatalar yüzünden eğlenceli yana atlayamamaktır. okültizm ve özellikle büyü, insana bu "atlama" fırsatını vermiyorsa... valla bence beş para etmez. hatta sakınılması da gerektir. (bu kişisel görüşlerimiz. herkesin farklı görüşlerine saygımız sonsuz.)