marriage story

  • -spoiler-

    film boyunca, “bunlar aslında hala birbirlerini seviyor, boşanmasalar ya” düşüncesi geçiyor insanın içinden çünkü biz mutlu sonlar için yaratılmışız. vefakat bunu isterken bile içten içe biliyoruz ki, o kadar çok şey olmuş ve birbirlerini sevseler bile onları telafi etmek artık o kadar mümkün değil ki, şimdi barışsalar bir sene sonra yine ayrılırlar. çünkü sevmek yetmiyor işte.
    ve bence çok güzel bir şeyi gösteriyor film, çoğunlukla evlilikleri kadının kendisinden vazgeçmesi ayakta tutuyor. evet, üzücü ama modern dünyada bu böyle. eskiden kadından evliliklerde eş olması, anne olması beklenirdi ve kadın da kendinden bunu beklerdi o yüzden sorun yoktu. ama şimdi kadın, hayatın içinde olmayı bekliyor, sadece eş ve anne olarak yaşamak kadını tüketiyor, kendi isteklerini de yaşamak, kendini gerçekleştirmek istiyor. sorun şurada başlıyor, kadının artık hayattaki konumu ve beklentileri değişmişken erkekler bunun farkında değil. ben bunu daha çok bize özgü zannediyordum ama görünen o ki, orada bile erkekler bunun yeterince farkında değil. nicole, evlilik için hep kendi isteklerinden fedakarlık eden taraf olmuş (zaten bu kişi genelde hep kadın olur) charlie ise bunun farkında bile değil. iş boşanmaya gelmiş artık, ama hala daha kendi bencilliğinin farkında değil, hala daha hayatlarını şekillendiren şeyin sürekli kendi istekleri, kendi kariyeri, kendi fikirleri olmasının nicole’de açtığı derin yaraları göremiyor. kadının telefon numarasını bile bilmiyormuş ve bunun kadın için ne kadar onur kırıcı bir şey olduğunun farkında değil. ama öyle işte. görünürde bişey yok, görünürde birbirlerini hala seviyorlar. evet seviyorlar. nicole de hala seviyor onu. ama nicole yavaş yavaş tükenmiş işte. ve ne zaman ki kadın “yeter artık ben daha fazla kendimi yok sayamayacağım, ben de varım” diyor, işte o zaman evlilik bitme noktasına geliyor. çünkü adam karısını ne kadar sevse de onun için la’e taşınmaya yanaşmıyor. neden yanaşsın ki, onun kariyeri new york’ta? e kadın senelerce kendi isteğini göz ardı edip onunla kaldı ama? tabii ki kalacak, çünkü her zaman erkeklerin önceliği daha önemli. artık o işler öyle değil işte. bunu anlayabilen, görebilen, karısının da kendisi kadar var olduğunu kabul edebilen erkekler varsa sürüyor evlilikler. ya da kadın susuyor. tahammül edebildiği yere kadar susuyor. tahammül edemediği noktada severek ayrılanlar. ondan sonra istediğin kadar la’e taşın charlie. bunu bi beş ay önce akıl edecektin.

    ve çok yazılmış ama söylemeden geçemicem. nora’nın annelikle ilgili söyledikleri... tam olarak bütün duvarlara yazasım var. öyle bişey.

    -spoiler-