maaşını kocasına vermeyen kadın

  • bu konular beni oldum olası rahatsız etmiştir ve hesap kitap yapıp, elimden paramı alacak bir eş istemiyorum. zirâ olay evlilikten çıkıp ticarete dönüşüyor.

    eşim maaşımı elimden alıp, bana harçlık bıraksın diye okumadım ben bunca zaman, kusura bakmasın kimse. her şey ortak çerçevede yapılmalıdır.

    edit: meğer sözlükte ne çok kendini bilmez varmış. sırf bir entry'de fikrimi belirttim diye sokak kadını, cehennemliksin, terapi al vs. tarzında çirkin ve kaba üslup içeren bazı mesajlar aldım. sosyal mecralarda kin ve nefret kusmaktan başka halta yaramayan sosyopatlarsınız.

    edit2: çoğu arkadaş da koca parası yemeye meyilli, tüm harcalamaları eşine yıkmaya can atan bir paragöz kadın profili çizmiş mesajlarda. ben kendimi ifade edemiyorum sanırım ya da bazı arkadaşlar ciddi manada anlamakta sıkıntı çekiyor. ben hayatımın hiçbir döneminde bir başkasının kazancına göz dikmedim, kimse üstünden geçinmedim. evlendikten sonra maaş kartını tamamen eşe verip, ondan harçlık istemeye karşıyım sadece. harcamalar, gelir-gider, yatırımlar vs. bunların hepsi zaten ortak olmalı, aksini belirtmedim. neyini anlatamıyorum?

  • maaş kartını kocasına vermiş bir kardeşim vardı. 1, 5 yaşındaki kızı bir pazar akşamı hastalandı. beraber özel hastaneye götürdük. bir sürü test, serum yapıldı. zatürre başlangıcı teşhisi konuldu. çıkışta eczaneye gittik. o esnalarda çalışmıyordum, benim üstümde para olmasa ne hastanede ne eczanede işimizi yapabilecektik.

    eve dönünce maaş kartın nerede diye sordum. kocasına vermiş. bak gece 12' de sarhoş gelip koltukta sızacak, ne yediniz, ne içtiniz, başınıza ne geldi sormayacak. kız bu gece ölmüş olsa ve sen söylemesen bilmeyecek dedim. dediğim gibi de oldu.

    sabah olanları anlatıp maaş kartını geri isteyince adam e o zaman boşanalım demiş. boşanma sürecini ben tetiklemiş oldum böylece.

    ama ne süreç. tehdit, ruhsatsız silah, yeşil pasaport korkusu, uzaklaştırma kararları, koruma memurları. sabahlara kadar ayakta beklerdim gece bir şey olmasın, kardeşim ve iki çocuğu zarar görmesin diye. can güvenliği nedeniyle hakim ve savcı lojmanlarına yerleştirdi bizi rektör. iki evden birinde ya polis ya özel harekatçı vardı. kapılarda güvenlik nedeniyle numara ve isim yazmazdı. en son yakınına gelemediği eve, akli muvazenesi ve cezai ehliyeti olmayan birini birini yolladı. kapıyı açtım, burun buruna geldik. ne işin var burada dedim. beni trombosit bağışçısı olduğum ve kurtaramadığımız çocuğun mezarına götürmeye geldiğini, kimsenin çok fazla vakti olmadığını söyledi.

    bir sürü olay, polis, koruma, dava, fiziki delil istemi, yalancı şahitler... sonunda herkes aklandı, çekildi köşesine. adam vekil kültür müdürü kardeşim akademik bu arada. hala görüşme günlerinde çocuklara ben ve ailem hakkında propaganda yapıyor, hakaret ediyor.

    maaşınızı, maaş kartınızı kimseye vermeyin kadınlar. melek olsun, kanadı olmayacak yerinden çıksın, havada ters v şeklinde uçsun; hiçbir kıymeti yok. para kazanıyorsanız, paranız sizin olsun. o evlilik bundan zayıflayacaksa, bırakın inceldiği yerden kopsun. sonunda kimse sizi düşünmeyecek. şansınız varsa, sadece benim örneğimde olduğu gibi sizden 14 yaş küçük kardeşiniz sizi kurtarmaya, güvende tutmaya çalışacak. tssb, güvensizlik, hukuka inançsızlık yaşayacak.

    sadece iyi niyet görürseniz iyi niyetli olun. sadece fedakarlık görürseniz özveride bulunun. sizi koruyan kollayan kendinden önce düşünen biri yoksa; kendinizi koruyun.

    zayıf temelmiş... tuzlayayım da kokmasın.