mühendisliğin sanat kadar ilgi çekememesi

  • güzel tartışma.

    mühendisim. mesleğime ve işime ayrı sanata ayrı aşığım.
    elimden geldiğince objektif bakacağım.

    bana göre senin probleminin kökeni yaklaşımın. (böyle deli deli yaklaşımlara sahip bi manyak arkadaşım var da ifşa olmıyim şimdi)

    sanırım ilk soru şu olmalı; "neden yaşıyoruz?"

    kendimce cevabımı entry sonunda vereceğim.

    senin tespitine göre köprüler, uçaklar çeşitli makineler vs gibi hayatımızı kolaylaştıran şeyler için yaşamalıyız.

    şimdi sana birkaç soru soracağım.

    - bizim o köprüye neden ihtiyacımız var?
    - bizim uçağa neden ihtiyacımız var?
    - bizim bulaşık makinesine neden ihtiyacımız var?
    - ben sonlu elemanları ne yapayım?
    - 14235246545 bin milyar milyon ışık yılı ötedeki "yaşanabilir" dünyayı bulup ne yapayım?

    neden ihtiyacımız var bro bunlara?

    neden yaşıyoruz?
    mutlu olmak için. aslında (bilinçaltımızda) üremek için yaşıyoruz ama... neyse.

    evrimsel süreçte bilincimiz arttı ancak hayvanlığımızdan da kurtulamadık. bunun için de savaşlar falan derken teknolojik yükseliş devam etti. aslında mühendisliğin tek amacı; "güçlüler mutlu olsun, güzel yaşasın".

    yoksa senin karşı kıyıda ne bok işin var? bireysel de değil toplu geçişler sağlamak için köprü yapıyorsun; neden? bu tarafta olmayan ne var karşıda? merak var deme, o merakları gidereli yüzlerce binlerce yıl olmuş. haritalar çizilmiş...

    10bin km ötedeki topraklarda ne işin var?
    karşı köye gitsen de aynı şey değil mi aslında?
    yürüyerek 2 şehir gezerek ömrünü tüketebilecekken 10 saatte 10bin km öteye gitmekteki amacın ne? bunu sağlayabilecek mühendislik bilgisine sahip olunca ne oluyor?

    ya da ne bileyim abi bulaşık makinesi nedir lan? bulaşık ne olm bulaşık? mö2000 yılında bulaşık mı varmış? alırsın elinle yersin abi.

    ütü!???
    kendi kendimize dert edinip "ütülenecek giysi" diye bir şey çıkarmışız ve bunu kanıksamışız bir de. kravat falan takım elbise. kuru temizleme. manyaklık değil mi lan bu?

    yetiştir koçunu kuzunu, topla dalları, yak ateşini mis gibi pişir etini yanında da topla domatesini hıyarını kes ye. ama yok! hayvanlar gibi kafa patlatıp her yeri beton haline getir, milyarlarca insanı o gri hayatın içine tıkıştır, %1 de lüks arabalarıyla gittikleri golf kulüplerinde yeşil manzara eşliğinde fiskisini yudumlasın.

    düşünsene, hiç kitap yok. tiyatro yok (film de yok doğal olarak), müzik yok! müzik yok lan. bi hayal et gözünü seveyim.

    serdar ortaç olmasa tamam da... ne bileyim.
    kafam da entry de çok dağıldı. baştan okusam komple değiştiririm bence yazdıklarımı.

    olm sanat lan bu. piiiyyy... şöyle çok güzel bir fotoğraf gördüğünde falan "vay amk" demiyor musun yav? kafanı ısı transferinden kaldır da bi düşün derim.