lisedeyken okuldan kaçınca yapılanlar

  • biz börekçiye giderdik:)) ne kadar masum allahım inanamıyorum, bir kere de bir park vardı, arkadaşlarla oraya gitmek için korsan taksiye binmiştik, yunus polisler çevirmişti indirmişti bizi. sonra bir şekilde gittiğimiz parkta oturup şarkı söyleyip fotoğraf çekinmiştik, eskinin liselileri çok masumdu ya.
    edit: benim bu başlığa ikinci yazışım. alzheimer?????!?!?

  • z kuşağı nerden bilsin,
    atari salonu son paralar jetonlara,

  • ben de eve gidenlerdendim fakat kaçmazdım. ders boş olunca müdür tarafından, "eve gidebilirsiniz çocuklar" sözünü işittiğim zaman çantamı apar toplar, doğruca evin yolunu tutardım. hele ki annemi görünce bütün çiçeklerim açardı zaten. onun da öyle. beni görünce sımsıkı sarılır, gülüşür, yanağımı sıkıp kocamana öperdi. bugünü de kutlar, evde malzeme varsa kek, yoksa da kekin kardeşini yapardık.

    şimdi ne öyle bir karşılayanım var, ne bir annem var, ne de bir kekin kardeşi var.

  • bakırköy sahile inip kayalıklarda bira içmek.
    hepimizin ikişer bira ile kelle olduğu zamanlar...

  • eve gidiyordum. böylesi daha eğlenceli oluyordu.

  • winning elevenda roberto carlosu forvete almak.

  • (bkz: fy_iceworld)

  • ben bi kere okuldan kaçıp eve gelmiştim, o gün bugündür kararsız biriyim.

  • yatılı okudum. (bkz: fen lisesi) sadece okuldan değil, yatakhaneden kaçıyorduk. matrix'in etkisinin sürdüğü dönemler. lakabım (bkz: keymaker) zira okulun ve yatakhanenin her kapısının anahtarı var.

    yatakhaneden gece kaçmaya karar verdik. daha önce de kaçmışız ama civarda volta atıp dönmüşüz, bir nanesi yok. ama bu defa mangal yapıp bira içmeye karar verdik. gündüzden alışverişimizi yaptık. bir cumartesi akşamı. hormonları tavan, her türlü sıradışı hareketi ertesi gün kızlara anlatıp hava basacak vaziyette beş erkeğiz.

    gece iyice çöktü. herkesin uyuduğundan emin olduk. indik aşağı, yemekhaneye. açtım kapıyı. içeriden dökme demir mangalı çalacağız. efendim bu mangaldan 200 küsur kişiye bir kerede mangal çıkıyor, öyle uzun. 2-3 metre rahat var uzunluğu ve hakikaten dökme demir, epey hantal bir şey. bir ucundan ben tuttum, ki şu günlerde 90 kilo olsam da o zamanlar 50 kilo bir adamım, ipinceyim. öteki ucundan bir arkadaş tuttu.

    300 metre kadar bir yol var, yokuş yukarı. yatakhanenin arka kapısından çıkacak, okul olan binanın arkasına kadar koşacağız. aradaki yol yatakhaneden kabak çekirdeği gibi görünüyor. bu 300 metre çok önemli, hemen kat etmemiz lazım, üstelik yokuş var. asıldık iki yanından, belki benden ağır olan o mangalın ağırlığının yarısını yüklendim bana mısın demiyorum. yokuş yukarı çıkarken elimizden mi kaydı, bir şey oldu, ayağımıza düştü mangal. ayağımızın kırılması lazım normalde, kırılmıyor.

    düşe kalka götürdük mangalı. okul binasının arkasına geçtik, yüksek duvarlar var dışarıdan görünmüyor, okul da yatakhaneyle aramıza giriyor, oranın görüşünü engelliyor. yaktık mangalı, ama koca mangalın en köşesinde azıcık bir alanı kullanıyoruz. o kadar neşeliyiz ki anlatamam. bazen polis devriyesi görüyoruz, sesimizi kesiyoruz. polis geçip gidince, kahkahalarımız çınlatıyor ortalığı. 2 şişe birayı o kadar keyifle içtiğim hala vaki değildir. fotoğraf falan da çekiyoruz yeni çıkmış kameralı cep telefonlarımızla. bunlara sahip olmak yeterince karizmayken, bir de gece kaçıp mangal yapıp içki içerken fotoğraf çekmişiz. karizmaya bakar mısın?

    ertesi gün havamız 1500. biraz zaman geçiyor. benim belletmen hocayla aram iyi. adam ülkücü, sigara da içiyor. birbirimizden sigara alıyoruz vs. bir daha mangal yapalım dedik. canımız çekti. bu defa çocuklar dedi ki sen konuş belletmenle, izin versin. zaten son sınıfız, öss de yaklaşmış, kimse bize dokunmuyor. konuştum hocayla. "oğlum gidin okul binasının arkasında yapın, kimse görmesin, canı çeker çocukların, uğraştırmayın beni" dedi sadece. bizim kaçtığımız yeri işaret etti yani.

    güzelce alışveriş yaptık. akşam oldu, hiç kaçmadan, ayağımıza 100 kiloluk mangal düşürmeden gittik zulaya. kurduk mangalı, açtık içkileri. kimsede heyecan, gülücük yok. kimse eğlenmiyor. izin aldık ya... "ekşın" yok. hava yok. asi gençlik yok. yedik içtik mal gibi geri döndük.

    meğer işin tadı kaçarak yapmaktaymış. bir hafta sonra izin almadan yaptık aynı operasyonu, acayip keyifli. bu vesileyle yasak olanın ne kadar tatlı olduğunu deneyimlemiş olduk.

    bu da böyle bir anımdır.

  • 9. sınıftayken okuldan kaçıp atatürk parkına gitmiştik içinde nikah salonu bulunuyordu.
    bir çift vardı kaçmışlar yıldırım nikahı kıyacaklar, gelin bizi görünce rica etti kimsemiz yok nikahımız kıyılırken yanımızda olur musunuz dedi kabul ettik
    çok fazla alkışlamıştık galiba nikah memuru: "şahitlerin ve şakşakçıların huzurunda sizi karı koca ilan ediyorum" demişti.