liseden görüştüğü hiç arkadaşı kalmayan insan

  • lise, lisans ve lisansüstü okuduğum sınıflardan artı askerlikten görüştüğüm hiçbir kimse yok.

    sorunu kendimde buluyorum. ne olduğunu biraz açıklamaya çalışayım. her zaman içe kapanık, konuştukça açılan bir insandım. gittiğim her sınıfta insanları gözlemlerdim. hayatın gündelik neşesi, heyecanı ve koşuşturmacası olsa da içimden atamadığım derin bir keder vardı hep. o da eğitim dünyasındaki vasatlıktı. bu beni kahrediyordu.

    hayatım boyunca hiçbir özelliğim olmamıştır. sadece çalışkan biri olarak tanınıyorumdur. o da öyle işte. çok parlak bir öğrenci olmadım. ama kafamdaki o dünyaya karşı obsesif bir bağlılığım vardı. eğitimin beni bir yere taşımasını, hatta bana gülebilirsiniz ama bana hayalimdeki, kitapçıklarda yazan, akademik filmlerde yansıtılan o işi vermesini beklerdim. aslında eğitim veya iş dünyasında benim idealize ettiğim bir ortamın olmadığı belliydi ama ben buna yine de safça inanırdım. şimdi konunun geldiği yere dikkat edin.

    lisede hocayla konuşup notunu düzelten birini görünce, lisansta, gevrek gevrek, mezun olunca işsiz kalacağız zaten diyen o arkadaşları dinledikçe; onların batak oynamaya gittiğini görürken; hala kafamdaki o eğitim imajına iman edip çalışmak ve anlamak için motive olamaya kastıkça, lisansüstü derslerin lisansın aynı formatında devam ettiğini anladıkça mahvolurdum.

    böylece ilk panik atağımı, bu düşüncelerle mahvolduğum, hayattan hiç zevk almadığım, kimseyle içimden geldiği gibi dertleşemediğim o günlerden birinde geçirdim.

    baktım ki dünya hiç de benim sandığım gibi değil. üniversite broşürlerinde o görüntüler yalan, insanların birbirine saygılı olduğu, hak edenin yükseldiği iş dünyası yalan; suların kaburgalarımdaki serinliği, iskotada uğuldayan rüzgar, haftalarca dinmeyen motor sesi yalan*, inandığım değerler yalan. günlerim kitap okuyarak ve kendimi dinleyerek geçiyordu.

    derin bir buhrana girdiğim eğitim hayatımın bu ikinci bölümünde tüm inancımı kaybettim. bir insanın çok da parlak olmadığı bir konuda, yani eğitimde, her şeyi bu kadar kafasına takıp böyle bir ıstırap yaşaması, bu eşi benzeri görülmemiş ruhsal sıkıntıyı çekmesi size de ilginç gelmiştir.

    ama benim gibi duygusal, melankolik, içe kapanık insanların böyle tahmin edemeyebileceğiniz obsesyonları olabiliyor.

    her neyse bu yüzden, kötü anıları anımsattığı için, iş arayıp bulamadığım zamanları düşündürdüğünden, soluğu hastanede aldığım panikatakları anımsattığından dolayı geçmişimden kimseyle görüşmem. askerlik arkadaşlarımı bile işler nasıl der diye aramam, ararsa cevaplamam.

    sorabilirsiniz şimdi durum nasıl diye... şimdi her şey iyi gibi görünüyor. ama bir dünyam ve hayalim yok artık. bilhassa bu ülkede hiç kimsenin ileri bir adım atmak için uğraşmadığını anladım. yeni bir söz söylemek derdinde değil kimse.

    modernitenin, teolojinin saçmalıklarına inanan, bana köpek havlamadı gibi gelen, sürekli sesler çıkaran, etkiye tepki veren ilkel organizmalar var etrafımda; böyle hissediyorum. bir şeyler alıp kredi taksiti ödeyen birine dönüştüm. hayatta hiçbir değerimin olmadığını kabul ettim. ben ağzından sokup götünden çıkaran bir mekanizmayım sadece. tüketeceğim zaman adam yerine koyarlar. onun dışında ne kimsenin ne de geleceğin benden bir beklentisi yok.

  • yine şerefsiz biz olduk amk. nasıl iş la bu.