kuru otlar üstüne

  • günümüz öğretmenlerinin çapsızlığını gözümüze sokan film.
    reelde o kadar çapsızlarını tanıdımki filmdekiler yine çok abartı olmamış.

  • nbc filmlerinin tamamını izlemiş birisi olarak bu film hakkında tek bir eleştirim var o da sevgili yönetmenimize.

    oyuncularınıza mimiklerinden, bakışlarına, tepkilerinden, tonlamalarına o kadar çok müdahale ediyorsunuz ki herkes finalde sizin gibi oynamaya başlıyor. bazı dialoglarda sözü söyleyip nasıl es vereceğini, bakışını nereye kaydıracağını ya da bir yandan eliyle neyle uğraşacağını artık seyir sırasında 3-5 sn önce tahmin edebiliyoruz. bu da her yapımınızda oyuncunun kendine has yeteneklerini ya da zenginliklerini es geçip sanki sizin mini kopyalarınızı izliyormuş hissi uyandırıyor artık bende.

  • “gençlik güzel şey ne var ki gençlerin elinde heba oluyor.” oscar wilde

  • askerler arasındaki diyalog 2006 yılında girilmiş şu entry’nin neredeyse aynısıdır.

  • eylül 2015'ten beri doğu'da görev yapan bir öğretmen olarak ilk iki saatin nasıl geçtiğini anlayamadığım nbc filmi. dolayısıyla filmin gerçekliğini yaşadığım tecrübelerle anlatmak istedim. belki, bir doğu atmosferi de çizebilirim zihinlerde.

    --- spoiler ---

    * filmin bu kadar sert olmasının sebebi gerçekleri doğrudan hayattan almasından geliyor. yaklaşık 9 yıldır doğu'dayım yani ömrümün dörtte birini burada geçirdim. üstüne bekar olmam film karakterlerini daha iyi anlayabilmeme yardımcı oldu. samet'in kafasından geçenleri anlayabiliyorum ama pek çok konuda kendisine katılmıyorum.

    * filmde kenan'ın 7 yıldır aynı okulda görev yaptığını dolayısıyla idare koltuğu boşalınca kendisini o makama uygun görmemelerini unutamadığını görüyoruz. kenan'ı da anlayabiliyorum çünkü idarecilik de yaptım. kenan, kendisinden sonra gelen bir öğretmene, o koltuğun verilmesini kabullenemiyor ve bu da idareye karşı üslubunun zamanla sertleşmesine sebep oluyor. kenan o hissi, idarecisine verdiği cevaplarla gösteriyor, idareci de açıkçası çok fazla ses çıkaramıyor. yani yaptığınız işin kalitesine paralel olarak geçirilen yıllara saygı da artıyor.

    * doğu'da uzun bir süre kalmak zorunda kalan benim gibi öğretmenler (kendimi övmek için yazmıyorum, yazdığım yerler gelseydi gidecektim) bir zaman sonra batı'ya gittiklerinde (gidebilirlerse eğer) nasıl öğretmenlik yapabileceklerini düşünürler. doğu, insanı istemeden/fark etmeden sertleştirir. mesela samet, bir an önce siktirip gidebilmenin hesabını daha ilk günden itibaren yaptığını söyler. kafası bu düşüncede olan öğretmenlerin, öğrencileriyle aralarının her zaman kötü olduğunu gördüm/görüyorum. hatta öğrencileriyle araları kötü bile değil çünkü öğrenciyi takmıyorlar. bunu da o kadar güzel beceriyorlar ki, şahsen, onları takdir etmekten kendimi alamıyorum.

    * samet'in, öğrencisi sevim'e ara tatilden sonra ayna hediye etmesi ve de yanlış anlaşılmaya müsait yakınlığını gördüğüm an burada bir şeylerin döneceğini hissettim (gerçi nbc'nın geçmiş filmlerine de hakimim, gidişatı kestirmem çok da zor olmadı). bu dönemdeki kız çocuklarının kafası gerçekten inanılmaz çalışır. samet'in dört yıldır orada çalışmasına rağmen bulunduğu bölgenin/ortamın koşullarından habersiz olmasını yüzümüze tokat gibi çarpıyor. samet vurdumduymazlığıyla işlerin nereye gidebileceğini düşünemiyor çünkü bölge koşulları kendisinde bir farkındalık oluşturmamış. bence bir öğrenciyi ödüllendirmek en güzel davranışlardan biri fakat sen, her yeri kadıköy, beşiktaş ya da çankaya gibi düşünürsen başına iş alırsın.

    * idari bir kurum olan okulda, çocuğun beyanı esastır. görüldüğü üzere aramaya katılan bayan hoca, çantaları karıştırırken sevim'in özeline denk gelmektedir, rahat rahat da okumaya devam etmektedir (meraklı da). o esnada, samet hoca'nın, sevim'e hediye ettiği ayna da meydana çıkarılır. o esnada samet hoca'nın hafiften tırstığı hissettirilir bize. sevim'in, hocasına karşı bir garezi olmadığını hatta onu sevdiğini biliyoruz. şayet hocasını mahvetmek isteseydi o an açıklayabilirdi. sevim, mektubunu daha sonra alan samet hoca'nın mektubu geri vermeyi reddetmesi üzerine çılgına döner, ağlar. bir cuma çıkışı yanındaki erkekle planlara başlar. yıl sonu bitmeye yakınken (okul geri planda kalır artık) samet hoca karne imzalarken (iş konusunda gevşek bir adam o ayrı) sevim, kendi yaptığı pastayı ikram eder. sevim sanki hiçbir şey olmamış gibi hocasına gülmektedir, hocasının yere düşen ceketini kaldırmaktadır. demek istediğim bir öğretmeni, özellikle doğu'da karalamak çok kolaydır.

    * açık ve basit bir öneride de bulunmak isterim. en güvenilen öğrenci de olsa mutlaka ders çalıştırırken ya da soru çözerken yanınızda bir erkek öğrenci de bulundurun, kapı da her zaman açık/aralık kalsın. kesinlikle bir öğrenciyle baş başa kalmayın sevgili öğretmen arkadaşlarım. bakın, muhabbetin dibine vurduğunuz, en sevdiğiniz öğrenciniz dahi olsa.

    * okul müdürlerinin/idarecilerinin, bence, özel bir alanı olmalıdır. bu alanda ilerlemek isteyenler üniversiteden sonra kapsamlı bir eğitime devam etmelidirler. sendikaya göre atamalar yapılmamalı kesinlikle idealist ve liyakatli kişilere, o değerli koltuklar emanet edilmelidir. daha geçen gördük, 70 yaşındaki bir insanı, üstelik oğluyla birlikte döven müdürü.

    * memurların, ast üst demeden bir insanı satmaya ne kadar yakın olduğunu görürüz. milli eğitim müdürü, samet ve kenan'ı huzuruna çağırır. onların yanında olduğunu söyler, okul müdürünü eleştirir. öğrendiğimize göre okul müdürü, milli eğitim müdürünün yanındayken bu sefer samet ve kenan açıkça eleştirmiş. yani yüze konuşma yoktur. bu da nefret edilesi bir ortam yaratır. kesinlikle, idarecilerinizin "biz bir aileyiz." lafına inanmayın. *

    * samet'in, öğretmenler odasındaki bombok ortamdan soğuk beden odasını tercih etmesi bile okullardaki öğretmen odaları hakkında bilgi vermektedir. tüm okullar böyledir, demiyorum ama çoğu böyledir. geçen başımdan geçen bir olayı anlatayım. okullarda, her gün 1 saat, kitap okuma saati olur. ben de, bu okuma saati için cornelius tacitus'un the annals of imperial rome'unu aldım. kitabın dili ingilizce. kitabı, odadaki masaya bıraktım ve kahve alıp döndüm. daha sonra bayan hocaların, arkamdan anal ile ilgili bir şey okuduğumu söylediklerini duydum. * yani ortamı siz düşünün.

    * üniversitelerde ve kpss'de verilen/sorulan sınıf yönetimi becerisi genellikle doğu'da işlemez. ağrı'nın bir köyündeki okulun programı ile beşiktaş'taki bir okulun programı aynı olamaz. olamıyor da zaten. samet'in şu siktirip gitme isteği ağzından çıkan kelimelerden tutun, yürüyüşüne kadar yansımış durumda. hatta resim öğretmeni olmasına rağmen en son ne zaman resim yaptığını bile hatırlamıyor.

    * genellemeler yanlıştır fakat okuldaki beden eğitimi öğretmenleri genellikle idarenin adamı olur. bunların ağzı hiç durmaz ve her şeyi ilk önce bunlar öğrenir. çoğu zaman da olaylara kendi yorumlarını katarlar, pek çok defa basit görünen bir olay/durum bile bambaşka bir yere çekilebilir. idareci olduğum dönemde beden öğretmeni arkadaş kadar beni yoran yoktu. yine de bedenciler, okulun demirbaşlarındandır. * nbc, bedenci tolga'yı çok iyi yansıtmış hakkını verelim erdem şenocak'ta kusursuz oynamış.

    * doğu'nun acımasızlığı, filmde de görüldüğü üzere, sokak hayvanlarında görülür. okulların girişinde dolanan köpekler pek çok öğrencimi, sabah karanlığında evine kadar kovalardı. ayrıca bu köpeklerin çoğu sakattır, sakatlayanlar da bizim insanlarımızdır. ilk kez bu yıl sağda solda kedi görmeye başladım. en önemlisi insan görünce kaçmıyorlar. bu beni acayip mutlu ediyor.

    * ilçedeki ziraat bankası vurgusu çok hoşuma gitti. istemsizce cüzdanıma uzandım.

    * filmdeki tüm olayların akışında, halkın öğretmene saygı duyduğunu hissederiz. öğretmen en çok doğu'da sevilir. resmen devletin, vücut bulmuş halidir.

    * doğu için en güzel sözlerden biri filmde geçer: "burada iki mevsim vardır: yaz ve kış". bulunduğum ilçe, bunu aynı anda dahi hissettirebiliyor çoğu zaman. gölgede donarken azıcık ötedeki güneşe çıktığımda resmen kavruluyorum. mesela aile evine döndüğümde, 9 yıl geçmesine rağmen, birkaç hafta havasına suyuna uyum sağlamaya çalışıyorum. -32 derecede üşümediğimi hatırlıyorum. öteki hafta ise izmir'in 5 derecesinde esen rüzgarla hasta olmuştum.

    * doğu'daki en büyük aktivitelerden biri genellikle halı saha olur. bu halı saha ortamında, polis ve asker yani diğer memurlarla da kaynaşılır. ara tatilden dönen samet gibi jandarmanın anonsuyla eve davet edildiğimi hiçbir zaman unutamayacağım. *

    * samet'in tayin puanlarını hesaplatmak için ilçe milli eğitime gitmesi bizim buralarda da çok yaşanır. yine bunları takip etmek size düşer ama iyi bir idareciniz varsa sizleri bilgilendirir, mağduriyet yaşamazsınız.

    * ilk geldiğim zamanlarda, ekim sonu gibi kar başlar neredeyse nisan'a kadar bir şekilde yerde kalırdı. bu yüzden filmin atmosferi, evleri vs bana hiç yabancılık çektirmedi. sanki kendi okuluma gidiyor gibi sametle yürüdüm o yolları.

    * okulda yapılan yardımlara da çok güzel değinilmiş. büyük ihtimalle halime adlı öğrenci okula sürekli gelmeyen bir öğrencidir çünkü samet de kendisini tanıyamaz. halime aldığı botları giymez, büyük ihtimalle kardeşine giydirir. ikisini o kar üstünde, ellerinde kızakla görünce istemsizce mutlu oldum. burada da böyledir, yardım yapılacağı söylentisi duyulduğunda mahalledeki okul çağına çıkmış çocuklar bile okula uğrar.

    * öğretmenler, toplumun sesi olmalıdır. düşüncelerini özgürce ifade etmelidirler. nbc de ideal bir öğretmen yaratmak istese sanırım ilk bu özelliği koyardı.

    * yeşilliğin ortaya çıkmasıyla birlikte samet'in bile canlandığını görürüz. gerçekten de öyledir arkadaşlar. kışın çektiğiniz tüm zorluklar, çevrede görmeye başladığınız ufak bir yeşil otla bile unutulmaya başlanır. insana bir yaşama tutkusu gelir fakat bende uzun sürmez. *

    * doğu'yu en iyi anlamanın bir yolu da tatillerde ya da havaların ısındığı bir zamanda en yakın illere yapılan gezilerdir. van merkeze geldiğimde buranın manisa'dan daha iyi olduğunu gördüm ve bir daha hiçbir şeye karşı önyargılı olmamayı öğrendim.

    * filmin kapanışında öğrendiğimiz üzere samet, halay konusunda uzmanlaşmıştır. kesinlikle katılıyorum, hiç fark etmeden öğreniyorsunuz halayları ve kendinizi halayın başında buluyorsunuz.

    son olarak samet gibi -özellikle son birkaç yıldır- eve her girdiğimde "keşke dağda çoban olsaydım da hayvan otlatsaydım." diyorum. yine de dönüp arkama bakıyorum. ve 9 yıl öncesine gidiyorum: evet, buraya tekrar gelirdim.

    --- spoiler ---

  • filmin sonunda çalan müziği youtube'da bulabildim.

    parçanın adı adagio for bassoon (baroque music) olarak geçiyor.

    ilginç olan şey ise, 8 sene evvel bu videonun altına bir yabancı kullanıcı tarafından iliştirilmiş bir yorum:

    "i wish i made a film so that i could have this piece for its finale."

    türkçesi ile;

    "sırf bu parçayı sonuna koyabilmek için bir film yapmayı dilerdim."

    nuri bilge ceylan'ın bu yorumu görüp bu arkadaşın dileğini yerine getirdiğine inanmak istiyorum ben de. çünkü öylesi daha güzel.

  • izlediğim salonda film başladı, sadece beyaz ekran ve arkadan sesler var. yarım saat mal gibi izledik sanat filmi diye. meğer projeksiyon bozulmuş.

  • nuri bilge ceylan’ın da ekşi sözlük okuduğunu net olarak göstermektedir. filmde bkz: #9667627 entry’si noktasına virgülüne kadar geçmektedir. izleyen anlayacaktır.
    edit: imla

  • vizyona gireceği günün hemen öncesinde memleketin pek çok yerinde yaz mevsimini resmi olarak bitirmiş; gamı, kasveti, kapalı ve yağmurlu havayı beraberinde getirmiştir.

  • nuri bilge ceylan'ın yeni projesi. üçlü zirve olarak düşünüldüğünde bir zamanlar anadolu'da, kış uykusu ve ahlat ağacı'ndan sonra nasıl bir film olacak, heyecanla beklemekteyiz.
    kaynak: https://www.sinefesto.com/…-projesi-belli-oldu.html

    edit: kaynak eklendi.