kurban bağışı nereye yapılmalı sorunsalı

  • bazen rüyamda mümin oluyorum. eşim çocuklarım... pikniğe gidiyoruz. arabam var. özel okullar özel hastaneler büyük ekran tv ve bir sürü madrabazlık şarlatanlık hokkabazlık gırla gidiyor.

    salavat vakti geliyor salavat getiriyorum. oruç zamanı geliyor sahur-iftar, kolay iş. namaza zaten alışmış vücut. arada bir de hacca umreye gidiyorum, acunla falan karşılaşıyorum, çadırda kalp krizi geçiren adamın tabutuna omuz veriyorum. deve kesip kuma gömüyoruz, yedi dolardan taş alıp şeytanın alnına alnına vuruyoruz.

    bazen rüya uzuyor. zekat zamanı geliyor. zekat verecek bir kişi bile yok etrafımda. bir tane zekat verilecek kişi bile tanımıyorum. fakirlik bittiği, herkes eşit şartlarda güreştiği vs için değil. önünde özel güvenliğin olduğu, mercedeslerin cirit attığı, milyonluk evlerle dolu bir sitede yaşayan bir alagavat olduğum için. bir tane bile ihtiyaç sahibi tanımıyorum. bir tane bile kışı zor geçiren tanıdığım yok. bir tane bile yetersiz beslenen çocuk görmemişim. tam bir müslümanım. dünyadan kopuk. kendinden kopuk. gerçek olan ne varsa hepsinden kopuk. thy biletini ucuza almak için gün boyu sayfa yeniliyorum. çadırda kalp krizi geçirmem inşallah diye namaz sonunda dua ediyorum. allah benim belamı veriyor ve ben oluyorum. ben allahın benim belamı vermiş haliyim.

    zekat için kurban için bir aracıya ihtiyaç duyuyorsanız, geçmiş olsun gerçek olan her şeyden kopmuşsunuz. dışarı çıkın. gitmediğiniz yerlere gidin. ayağınız ne tarafa çekiyorsa aksi yöne gidin ve görün. bir sürü aç kediyi köpeği görün. bir sürü sefili görün. günde 11 saat çalışıp ay sonunu getiremeyeni görün. kasanın önünde çikolataları bıraktıran ebeveyni ve o çikolataları bırakan bebeciği görün. o zaman sormazsınız böyle anlamsız sorular. tanrılara kurban verecek kadar bu işi ciddiye alan insanların gerçek şeyleri hiç ciddiye almaması ziyadesiyle düşündürücü.

    hepimizin allah belasını vermiş. leibniz usta kızmasın (leibniz'in amına koyim) ama olası evrenlerin en kötüsünde yaşıyoruz, biraz daha kötü olsa mümkün olmazdı dünya. kurban etini verecek, zekat verecek tanıdıklarımız bile yok. soyutlamışız kendimizi. ufacık konfor alanları oluşturmuşuz ve sir elton john gibi takılıyoruz. rahatın peşindeyiz. kişisel rahatımız her şeyin önünde. duvarlar çekmişiz garibanla aramıza ve fark etmiyoruz ki o gariban benim, sensin. o kedi benim, o kedi sensin. hz muhammed bundan 15 asır önce evinde kedi besleyendir ve sen ey kendini müslüman sanan şarlatan, sen şarlatansın. başka bir şey diyeceğimi sandın ama demeyeceğim. veya diyeceğim. sen dünyadan kopmuşsun. arabanın derdine düşmüşsün. araban varsa ikinci arabanın derdine düşmüşsün. osuruklu çocuğunu yılda kırk bine özel okula yollamanın derdine düşmüşsün. çok kerametli ailenle kaplıca tatili yapmanın derdine düşmüşsün. dev ekrandan survivor izlemenin derdine düşmüşsün. inşallah allah belamı vermez diye düşünüyorsun ama allah belanı vermiş. sen, allahın belanı vermiş halisin. sen, senden daha kötü olamazsın. sen, senden daha çirkin olamazsın. uğraşsan bile olamazsın. allah senin belanı versin, vermiş de.

    zekat için, kurban için aracı arıyorsanız bu kavramların ortaya çıkma sebebini bir kez daha düşünün. "bir kez daha" dedim ama çoğunuz bir kez bile düşünmediniz. ezber laflarınızı sorgulayın. babalarınızın ve dedelerinizin osuruklu akıllarını sorgulayın. kendi osuruklu aklınızı sorgulayın. o akıl size sorgulayın diye verildi, survivor izleyip göt kesin diye değil.