kulüp (dizi)

  • raşel adındaki bir yaratığın zincirleme gerizekalılıklarını anlatan dizi.

    dizinin gerçek yaşanmışlıklardan uyarlama olduğunu biliyoruz. gerçekten dizinin yaratıcı ekibine şunu sormak istiyorum: yetimhanede büyüdüğü için tüm dünyanın kendisine borçlu olduğunu ve her türlü pisliği bu yüzden yapabileceğini düşünen, buna rağmen etrafındaki insanlar tarafından kendisine gerçek ederinin çok çok üzerinde kıymet verilmiş böyle bir kezban kraliçesi yaşadı mı?

    eğer kurgusal ögelerle kadıncağızı bu hale getirmişseniz, çok ayıp etmişsiniz, boşuna küfür yiyor. ha gerçekten böyle biri yaşadı ve anlattığınız şeyleri teker teker yaptı ise o zaman gerçekten durum fena. kadın eş dost herkese zehir etmiş hayatı, şimdi de herkes bunu seyrediyor.

  • bu muhteşem dizinin ana fikri;
    alt tarafı iki gül koklayıp, bir kedinin başını okşayacağız, bir çocuğu sevindireceğiz, aşık olacağız, insan gibi 50-60 yaşayıp, siktir olup gideceğiz.

    bu yüzden;
    ırkçılığın amına koyayım.
    yobazlığın amına koyayım.
    cahilliğin amına koyayım.
    cinsiyetçiliğin amına koyayım.
    küfür ederken bile cinsiyetçilik yapıyoruz, onun da amına koyayım.

    e:i

  • bu arada şunu da eklemek gerek resmi raporlara göre 6-7 eylül olayları sırasında olayları çıkaran kişilerin çoğunluğu anadoludan istanbul'a bu iş için getirilmiş insanlardır. örneğin sivas'tan 145, trabzon'dan 117, kastamonu'dan 116, erzincan'dan 111 kişinin özel olarak getirildiği ortaya çıkmıştır. yani komşularıydı falan diyoruz da komşuların yaptığının çok ötesinde organize bir olaydır.

  • --- spoiler ---

    ille bu ülkeden mağdur olan birileri olmazsa, bu diziler onay alamaz zaten. bu nedenle, bu seferki maduriyet, varlık vergisi ve 6-7 eylül olayları üzerinden rumlar, ermeniler'e verilmiş.

    alevi bir gencin, oruç tutmaya zorlandığı bir senaryo ballı kaymak olur.

    --- spoiler ---

    çekilen üç milyon türk dizisi arasında ilk kez 6-7 eylül olaylarına bu kadar değiniliyor ve “yine maduriyet yaratıldı” öyle mi??

    madımak’ın tüm görüntüleri, belgeselleri apaçık ortadayken alevi bir gencin oruç tutmaya zorlanmasına kadar inmeye gerek yok.

    bu ülkenin tarihinde azınlıklara çok aşağılık şeyler yaşatıldı evet. önce açın okuyun bu olaylarla yüzleşin. zira her daim inkar etmeye, kendinizi aklamaya alıştığınız için kolay olmuyor belli ki.

    ben izlerken büyük utanç ve üzüntü duyuyorum.

    --- spoiler ---

    her ne kadar dizi bir şekilde mutlu sona bağlanmaya çabalansa da pek çok insanın hayatı karanlığa gömülmüş.
    --- spoiler ---

    ki benzer pek çok olay da söz konusu. daha acısı da çok yakın zamanda gezide keserlerle sokağa çıkılma tehditi. ve bu ülkede hala cumhurbaşkanının tehdit diliyle konuşması, bir kıvılcımla gaza gelebilecek milyonlarca aklı kıt ile yaşıyor olmamız.

  • dizideki kronolojiyi tam olarak anlamadım. varlık vergisi kasım 1942'de çıkıyor. matilda'nın aile üyelerinin tutuklanması, aşkale'de tutukluyken ölmesi ve matilda'nın intikam hissiyle işlediği cinayet tahminen 1943 yılına tekabül etmekte. 17 yıl sonra matilda hapisten af ile çıktığına göre 1960'ların başına 27 mayıs dönemine denk gelen bir hikaye olması gerekirken 50'lı yıllarda yaşanan bir hikayeye rastlıyoruz. bu konuda derin soru işaretlerine sahibim aydinlatabilecek yazarların yeşillendirmesini beklerim :)

  • sanat, görüntü, kostümler, oyunculuklar muhteşem olmuş. zeynep günay tan'ın elinin değdiği nasıl da belli.

    emeği geçen herkesin eline sağlık. o3 yapım umarım çalışanların paralarını ödemiştir.

  • selim ve orhan arasındaki cinsel gerilimi bir ben mi hissediyorum?

  • öncelikle dönem dizisi bakış açısıyla değerlendirilmesinin daha isabetli ve adil olacağını düşünüyorum.
    bu bağlamda; mekan, kostüm, imaj konusunda da başarılı olunduğunu söyleyebilirim. bununla birlikte içeriğin yavanlığı su götürmez bir gerçek.
    zoraki geçen ilk 4 bölüm flashbacklerle güçlendirilebilirdi mesela.
    mathilda, çelebi karakterleri biçilmiş kaftan üstelik bunun için.
    sadece son 2 bölüm vasatın biraz daha üstünde idi.

    --- spoiler ---

    raşel'in müstakbel nişanlısı "bizden biri" olsaydı muhtemelen kızı oracıkta keser dizi de hayat da orda biterdi.
    --- spoiler ---

    edit: adam " hayırdır yahudi misin" diye mesaj atıyor *...
    he amk evladı senin gibiler müslümansa eğer ben yahudiyim.
    lan bağnazlığın, cehaletin dinle örtülemecek bir olgu olduğunu niye anlayamıyorsunuz siz ya!
    unorthodox
    bak bu da yahudi'nin yobaz dizisi.
    dininiz farklı ama yobazlığınız ortak!

    mantık ve idrak kesinlikle zorunlu ders olmalı. belki bu vesileyle seviyeyi bir nebze olsun yukarı çekebiliriz.

  • bir istanbul yahudisi olarak ilk 2 bolumunu sevdigim dizi.

    dizi anneannemin (ismi raşel) yasadigi istanbul'u cok guzel detaylarla anlatiyor. yuz yil dusunsem bir turk dizisinde "pişarim var" ya da "adio santo" gibi terimler duyacagim aklima gelmezdi.

  • dizi övüleceği kadar övülmüş. ben kıymıklara değineceğim.

    -bizde hastalık haline gelen her bölümde müziği basıp klip çekme zorlaması. selim'in şarkıları var zaten. ne diye her bölüm 3-5 dakika ekstra klip çekiyorsun! bir de kalkıp alakasız yerde avaz avaz seranad bağca çakıyorsun. ben seranad'ı duyar duymaz 1950'den çıktım hop geldim fazıl say'ın albümü çıkardığı 2013'e. koptum gitti hikayeden! çok şartsa ver alttan ince bir keman. fonda tıngırdatsın ki o da lazım değil. çünkü neden, çünkü güzel kardeşim gerçek hayatta kimse bize fonda şarkı söylemiyor. çıkın artık şu yeşilçam garabetinden.

    -dekorun gerçekçi olmaması. illa o setin barım barım bağırması. bizde tabi londra gibi 500 yıl önceden kalma bozulmamış gerçek sokaklar mekanlar bulmak imkansız. tarihi doku hak getire. lakin o setin de doğal görünebilmesinin bir çaresi olmalı.

    -haddinden fazla karaktere bir anda maruz bırakma telaşı. hangi birine odaklanalım! sakince sıraya koymak dururken ne diye selim'in anasını, ismet'in babasını anasını, orhan'ın anasını koştur koştur veriyorsunuz abicim. bi durun. yavaş yavaş görelim anlayalım.
    ilk 4-5 bölümde elindeki tüm kartları milletin kafasına gözüne geçirdiğin zaman merak edecek bir şey bırakmıyorsun. esas karakterlerin etkisini törpülüyorsun.kafa karışıklığı yaratıyorsun. en kötüsü de diyelim ki netflix 12 bölüm daha çek, dese bu kez anlatacak bir şey kalmadığı için zırvalamaya tekrara klişeye başlıyorsun. ne gerek var bu risklere.
    illa kör göze parmak; ha o öyle çünkü onun anası öyle, babası da böyleymiş dedirtme çabası niye!
    bırak nefret mi edeceğiz karakterden, dibine kadar edelim. 2. bölümden empatiye başlamayalım, biraz sövelim dövelim merak edelim.

    -selim'in şarkılarda da bir eksiklik olmamışlık var. iyi mi kötü mü bilemedim. biraz daha özen istermiş gibi.

    neyse efendim ilk 6 bölüm güzeldi. her halükarda türk dönem/dram dizisi kategorisinde yapılmışların en iyisi. eleştiriler de, daha iyisi neden olmasın minvalinde.
    bu gözler neler gördü.

    fırat tanış'a kilo ve kısa saç yakışmış. üzerine yapışan at hırsızı koyu bilal tribinden çıkarmış. iyi olmuş.
    rachel karakteri; tam da yetimhanede büyümüş, başıboş yaşamış, aile sevgisinden yoksun, 17 yaşında ergen bir kız. rachel'i yapay bulanlar etrafında hiç bir derdi yokken gtü başı dağıtan akranlarına baksınlar. he oyunculuk vasat dersen, o olabilir bak.

    ps: salih bademci. bana göre dizideki canlandırması en zor karakteri yaşatıyorsun üzümlü kekim. yalancı'da da burada da parlıyorsun. belli ki her işe para için bodoslama atlamıyor, hikayeye oyunculara prodüksiyona da bakıp ona göre karar veriyorsun. bu devirde çıtası, omurgası olan sanatçı zor bulunuyor. bunun için de ayrıca seviliyorsun.

    edit: ismet karakteri fazla. eleman zaten oyunculuk olarak da zayıf. bir de her bölüm yarım saat ekrana zımbalamaları elbette kel alaka olmuş. paf küf sigara içmeler, derin derin bakmalar. öfff tv dizisi mi çekiyorsun kardeş 120 dakika.
    neyse olacak işte yavaş yavaş. biraz sabır.