kuşu sen öldürdün diyerek kızını ağlatan anne

  • bu çocuktan 2-3 yas kadar buyukken ayni renkte bir muhabbet kusumuz vardi. çıtır. birgun agabeyim ve benim hatam yuzunden kuş hastalandi. hayvan öldü olecek her halinden belli. aradan 3-5 gun gecti okuldan eve bir geldim ki bizim kuş kanli canli duruyor. civil civil ötüyor. babama kosup sordum kuşumuza ne oldu diye. "veterinere goturdum kizim, çıtır'a kan verdiler tuylerini temizlediler iyilesti" dedi. ve ben inandim. kucucuktum ve o kadar mutlu oldum ki çıtır'ın iyilestigine. herkese anlattim sevincle muhabbet kusumun iyilestigini. cunku ayni bu kucuk melek gibi ben de hungur hungur agliyordum kuşumuz bizim yuzumuzden olecek diye. aslında ölmüştü çıtır. ama annem ve babam onun öldüğünü benden once gorduklerinden ayni kustan gidip almislar ve beni onun çıtır olduguna inandirmislardi. ve bunu benden baska herkes biliyordu. belki cocukluk belki de dikkatsizlikten yeni gelen kuşun çıtır olduguna inanmistim babamin bir iki cumlesinden sonra. gercegi de seneler sonra ogrendim! diyecegim o ki, gülümseyen ve hayata dair umutlu bir cocuk yetistirmek -evet hala bu dunyaya umutlu ve gulumseyen bir cocuk yetistirmeye gayret ediyorum- ya da en ufak bir olayda dahi cocuga suçluluk hissettirmek ebeveynin elindedir. ancak, bu yaslarda yapilan en kucuk hatanin o minik bunyede yarattigi tahribati, o cocugun karakterini nasil etkiledigini hesap etmiyorsan yarin o cocuk da sana, yaptiklarindan dolayi kendini suclu hissetmen icin her turlu ajitasyona basvurdugunda da -ki umarim yapar- oturup dusunmeyeceksin ben ne yaptim diye. gerci sana her sey mustahak bu saatten sonra o ayri.

  • (bkz: ehliyetli ebeveynlik)

    her zaman diyoruz; olmuyor, beceremiyorsunuz. yanlış anlamasın kimse bizim ailemiz de çoğunlukla beceremedi. sevişmekle, doğurmakla iş bitmiyor. kendi kendine büyümüyor bu meretler.