koru hastanesi olayının abartıldığı gerçeği

  • kaç gündür yazmamak için zor tutuyorum kendimi. bana edilecek küfürleri sahiplerine şimdiden iade ediyorum. baştan söyleyeyim; kadın hastalıkları ve doğum uzmanıyım. ankaradaki koru hastanesi ya da olayla ilgili olan doktorlarla hiç bir alakam yok. bu arada özelde değil devlette çalışıyorum, bunun da altını çizeyim.

    öncelikle aileye geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum. insanın başına gelebilecek en kötü şeylerden bir tanesiyle karşı karşıyalar. fakat bebeğin iyileşme ihtimali de var. umarım güzel bebekleri iyileşir ve en kısa sürede kucaklarına alırlar. bu iyi dileklerimi sadece doktor olarak belirtmiyorum. nasreddin hoca demiş ya bana damdan düşen birini getirin diye, işte ben de damdan düştüm, bir doğum komplikasyonu nedeniyle bebeğimi kaybettim. yani bu entryi yazmak için iki ana sebebim var; 1) kadın doğum uzmanıyım, bu işin profesyoneliyim 2) evlat acısının ne olduğunu çok iyi biliyorum.

    konunun ne kadar hassas oldugunun farkındayım. insanların hastane, doktor ve ebeyi suçlamasını bir yere kadar anlayabiliyorum. fakat bu rezalet başlığı altında yazılan yorumlarda ipin ucu kaçmış durumda. analı bacılı küfürlerden tutun, cinayet tanımlamalarına, bunları böyle sikeceksinizden tutun, şiddet çağrılarına... bi durun kardeşim ne oluyorsunuz? orta çağda mı yaşıyoruz? cadı avına mı çıktınız? ağzınızdan sular akarak idam seyretmeye giden tipler gibisiniz. kendinize gelin. burası hukuk devleti. zaten trilyonluk tazminat davası açılacak belli. muhtemelen ceza davası da açılabilir. savcısı var, hakimi var , adli tıbbı var, yüksek sağlık şürası var... var oğlu var... sakin olun.

    bazı noktalara açıklık getirmek istiyorum. yazdıklarım aileye değil okuyucularadır. bu kadar üzüntü içerisindeki aileden sağduyulu davranmasını beklemiyorum.

    1)bebeğin kakasını yapması direkt sezaryen endikasyonu değildir. bir çok mekonyumlu bebek normal doğabilir, doğuyorlar ve doğmaya da devam edecekler.

    2)epidural yapılması doğum kasılmalarını kesmez, annenin hissettiği ağrıyı azaltır. bu nedenle gebeler arasında "prenses doğum" olarak adlandırılır. devlette yoğunlukta yapılması zor oldugundan, genellikle özel hastanelerde yapılır. epidural katateri anestezi uzmanı takar. bu olayda sanki ebe takmış gibi bir algı var. ebe istese de takamaz, ince iştir, eli alışık olmayan kimse takmaz, takamaz. sonrasında kataterden yine anestezi uzmanının hazırladığı dozu ebe verebilir.

    3) nst denilen cihaz bebeğin kalp atışlarını ve annenin kasılmalarını kağıda döker. nst ye bağlı gebenin başında doktor beklemek zorunda değildir. doktor çıkan sonucu değerlendirir. bulgular kötüyse sezeryan kararı verebilir.

    4) doğumun esas yolu vajinal yoldur. doğa (veya inancınız varsa tanrı) insanları bu şekilde yaratmıştır. doğum 0 cm ile 10 cm arasında takip edilir. bu süreç 24 saati bulabilir. 10 cm tam açıklıktır. sonra doğumun ikinci evresi başlar. bebek rahimdeki bu tam açıklıktan vajinayı da geçerek doğar. hiç doğum yapmamış bir kadında 2 saat, epidural takılı bir kadında 3 saat tam açık durumda doğumun gerçekleşmesi beklenebilir. beklenirken bebeğin kalp atışları takip edilir. eğer kalp atışlarında tekrarlayan düşmeler varsa normal doğumdan vazgeçilip acil sezaryene geçilebilir.

    5) sezaryen annenin karnı ve rahmi kesilerek doğumun gerçekleştirildiği yöntemdir.bir ameliyattır. masum değildir. sezeryane bağlı bir çok komplikasyon (istenmeyen yan etki) vardır. ve bu komplikasyonların arasında anne ölümü de vardır. evet yanlış duymadınız, sezeryan nedeniyle anne ölebilir, rahmini kaybedebilir, enfeksiyon kapabilir vs.... bakın mutlu bir hikaye beklerken maalesef en kötü senaryo ile karşılabiliyoruz.

    6) doktorlar sizin köleniz değildir. takiplere gittiniz diye doğumunuza illa o doktor giremeyebilir. insanlık hali; hasta olabilir, çocuğu hasta olabilir, izine çıkmış olabilir vs.. parayla insanları satın alabileceğinizi nerden çıkardınız? ne zamandan beri bu kadar gözünüz karardı?

    7) doğumu illa doktor yaptıracak diye bir şart yok. bir çok avrupa ülkesinde normal doğumu ebeler takip eder ve hatta yaptırır. sonrasında gerekirse dikişlerini de atar. yani doğumhaneyi esas işleten ebedir. ebe doğumun gidişatında bir sıkıntı görürse doktora haber verir, doktor doğumu hızlandırmak için müdahelelerde bulunabilir, sezaryen kararı verebilir. sezaryeni ebe yapamaz, doktor yapar.

    8) gelelim konunun kilit olduğu yere, bebeğin asfiksiye bağlı hipoksik iskemik ensefalopati geçirmiş olmasına.(iyileşmezse cerebral palsi olarak adlandırılacak) doğum sürecinin en istenmeyen komplikasyonlarından birisidir. hekimlerin korkulu rüyasıdır. işinizi dört dörtlük yapmanıza rağmen başınıza gelebilir. diyeceksiniz ki "bu hastaya daha erken sezaryen yapılsaydı hiç bir şey olmazdı!" . belki de haklısınız. dosyayı incelemedim. hekimi tanımıyorum. işini nasıl yapar bilmiyorum. ama bildiğim bir şey var; cerebral palsi her 1000 doğumda 2,3-3,6 sıklığında görülür. cerebral palsinin nedenlerini incelediğimizde %80'i daha doğum başlamadan önce anne karnında, %10'unun doğum sırasında, %10'u ise doğum sonrası dönemde gerçekleşir. yani bu olguda doktor suçlu olabilir, fakat suçlu olma ihtimali en yüksek ihtimalle %10'dur. eğer gebenin takiplerinde normal doğum açısından hiçbir olumsuz bulgu yoksa (kötü nst vs), doktorun hiç bir suçu bile olmayabilir. yanlış duymadınız doktor suçsuz olabilir.

    burada koparılan tüm yaygara, cinayet suçlamaları, küfür kıyamet işte bu %10 luk ihtimal için. onu da bırakın hukuk değerlendirsin. biz doktorlar tanrı değiliz, her şeyi önleyemeyiz. gebelik ve doğum süreci bilinmezliklerle dolu dipsiz bir kuyudur. olay "eskiden tarlada doğuruyorlarmış, hiç bir şey olmuyormuş" kadar basit değil. gidip nenelerinize biraz daha sorun hiç doğum sırasında ölen akrabası köylüsü falan var mıymış? hiç ölü doğum yapmış mı? olumsuz hikayeler çok fazla paylaşılmazlar. sonra da açın biraz okuyun; istatistikleri inceleyin; anne ölümü oranları eskiden ne kadarmış, günümüzde ne kadar? bebek ölümlerini inceleyin. türkiyenin %50 sezaryen oranıyla dünya birincisi olmasını inceleyin. gelişmiş toplumlarda bu oranın neden düşük olduğunu, türkiye brezilya gibi eğitimsiz toplumlarda neden yüksek oldugunu düşünün.

    insafsız olmayın, hekimleri hedef göstermeyin. meraklanmayın kimsenin hekimleri koruduğu falan yok, en az sizin kadar insafsız bir hakimin eline düşme ihtimalimiz çok yüksek. bari bırakın da kalemimizi hakimler kırsın, siz değil.
    edit: cerebral palsi insidansı eklendi.