kitabımı yayınlatmak için yardım kampanyası

  • bu konuda zamanında çok çırpınmış bir yazar olarak bir kaç kelam etmek istediğim kampanyadır.

    şimdi benim de yayınlanmış bir kitabım var. (bkz: mabet)

    ilk kitabı yazmaya başladığımda acayip burnum havada geziyordum. çünkü ben hiç yazılmamış olan bir eser ortaya koyuyormuşum zannediyordum. günlerce üzerinde çalıştım, haritalar çıkardım, olayın geçtiği yerlerde günlerce yürüdüm. yazdım, sildim, düzelttim, yazdım, sildim, düzelttim. sonunda elimde 400 word sayfalık bir dosya oluştu.

    şimdi biraz önce dedim ya burnum havada dolanıyorum, tuttum bir kaç yayın evine gönderdim. zannediyordum ki adamlar bir ay içerisinde arayacak, gel gobekli reyiz bu kitabı basalım diyecekler. aradan aylar geçti arayan soran yok. ben bu arada ikinciyi yazıyorum, öyle de burnum hala havada. neyse vesselam gördüm ki, beni ve yazdıklarımı umursayan yok. yayın evleri telefona bile cevap vermiyor. sinirlendim, dosyayı bilgisayardan sildim, tüm çıktıları çöpe attım.

    kara kara düşünüyorum, ne yapayım, nasıl yapayım diye. işsizim, hastayım, eşimden başka kimsem yok ve hala yazmak istiyorum. kimsenin yayınlamaya değer bulmadığı kitaplar yazmak istiyorum. yine yazmaya başladım. abim dedi ki "oğlum bu yazdıklarını senden başka okuyan, eleştiren oldu mu?" cevap kocaman bir hayır. "git bu yazdıklarını bir kaç arkadaşına okut, bakalım ne diyecekler." diye de ekledi. iyi de benim arkadaşım yok. ciddi yok, asosyal herifin tekiyim. ciddi psikiyatrik bozukluklarım var falan. kafayı kırdım çok az olan eski bir kaç üniversite arkadaşıma gönderdim yazdıklarımı. bekliyorum "ya baba süper yazmışsın falan diyecekler." yok adamlar dönmüyor. ama ben ısrarla sürekli gönderiyorum. okumuyor ibneler. sadece bir arkadaşım (ki kendisine kitabın sonunda teşekkür yazdım) "başkan, yaz la ne olacak sonunda merak ediyorum" dedi. neyse ben yazdım, yazdım, yazdım.

    kitap bitmeye yakın aklıma bir fikir geldi. kitabı okutmam lazım, tek bir adam okuyor o da sadece okuyor. ne düzeltme yap diyor, ne başka bir şey sonunu merak ediyorum diyor. dosyayı sözlükteki yazarlara göndermek. önce bir metin hazırladım. dedim ki özetle, "entrilerinizi okudum, benim bir kitap çalışmam var, siz de edebiyata yatkın duruyorsunuz, dosyayı göndersem okur musunuz?"

    güzel, göndereceğim mesaj metni de hazır. harika bir kitle var önümde, günde yüz binlerce insanın okuduğu entriler var. iyi de kime göndereceğim. benim o dönem badim bile yok. açtım edebiyatla ilgili bir başlığı, arkadaşın biri yazmış, çizmiş, eleştirmiş. gönderdim ben bu mesaj metnini. iki dakika sonra mesaj geldi. "konusu nedir hocam?" düşün bak adam dosyayı merak etti lan. çıldırıyorum sevinçten, döşedim ben tabi konuyu, monuyu, şunu, bunu. gönderdim.

    gelen cevap şuydu. "polisiye mi yazdın, yazmasaydın da olurdu." bak adam bir cümleyle hayatımı yıktı lan. bütün özgüvenim naylon oldu. ağlayacağım hırsımdan yemin ederim. sadece teşekkür ettim. bir hata yapmıştım ama ne. buna hakkı yok, beni rezil etmeye hakkı yok diye dövünüyorum. bir hafta kendime gelemedim bak. yine bir küskünlük, zaten beyin kimyası depresyona meyilli.

    sonra girdim bu yazarın künyesine. bakıyorum ne yazmış diye, adam bildiğin bir çok yazara gömmüş. onu eleştirmiş bunu yermiş, diğerine ayarın kralını vermiş falan. dedim lan bu herif sanırım benim yazdıklarımı beğenmediğinden değil, polisiyeyi edebi bir tür görmediğinden bizi böyle gömdü. bu sefer aklıma başka bir fikir geldi. arama kısmına polisiye gerilim yazdım, getire bir tıkladım. sayfa ahmet ümit başlığına yönlendirilmiş. sanki bu tür bir tek ondan soruluyor. (neyse bu konuda çok şey söylemek istiyorum ama sonra) yok, olmuyor aradığım ışığı bulamıyorum. sonra işte jean-christophe grangebaşlığına girdim, baktım insanlar yazmış. şöyle hastayım böyle iyi. gözümü kararttım, aynı mesajı o başlığa entri girmiş ona yakın yazara yolladım.

    ilk cevap yine benzerdi. "hocam zamanım yok." eyvallah dedik, burada da okuyan yok diye hayıflanıyorum. sonra bir kaç mesaj bir iki arkadaş "gönder hocam." okuruz dediler. aldım maillerini gönderdim. şimdi nickini yazıp reklam etmek istemem sormam lazım kendisine, bir arkadaş tam yirmi saat sonra döndü.

    "hocam dosyayı onca işimin arasında okudum. bence yazma konusunda kötü değilsin. biraz daha kendini ve metni geliştirmelisin. ama bunu nasıl yapacağını bilemiyorum çünkü ben okurum, bu işlerde profesyonel birilerini bulursan bu kitap olur." dedi. bir çok kelime hatası, yazım yanlışı falan göndermiş. ben onları düzeltirken başka başlıklardan başka insanlara da yolluyorum, kimisi siktir çekiyor, kimisi gönder okurum diyor ama geri dönmüyor, bazısı da günlük geri dönüş yapıyor. ben düzeltiyorum, topluyorum, başkalarına yolluyorum. bir arkadaş bunu redakte ettir dedi, tuttum parasını ödedim bir arkadaşa kitabı toplattım.

    sonra yine başlıklarda geziyorum, şu entriye denk geldim. ooo, panpam tam benim istediğim yazar, polisiyeyi yemiş yutmuş. bir mesaj gönderdim, bir hafta sonra mesaj yazdı, gönder ama çok yoğunum kısa zamanda dönemem. olsun, yeter ki sen oku dedim. altı ay sonra yalvar yakar okudu. ay da bir soruyorum, iki ay sonra sözlüğe girip cevap yazıyor, "bakamadım daha" diyor. meğerse işi gereği bakamıyormuş. o ara aynı başlıktan bir kaç kişiye daha gönderdim ve böylece gerçekten benimle, dosyayla ilgilenen ona yakın insan çıktı. bildiğin arkadaş oldum, hepsi de çiçek gibiler hala, tek tek isim vermeyeceğim onlar kendilerini biliyor.

    sonra işte bu panpam döndü, "başkan harika olmuş lan" dedi. sen arkeolog musun dedi. bu kitabı iyi yayın evlerine gönder dedi. diğer panpalarım zaten bastırıyor, benim için, kitabın yayınlanması için kafa yoruyor. sonra bir arkadaş dedi ki baba bu işlerde torpil var, şu yayın evinden şuna git, (marka bir yayın evi) dosyanı ver. gittim adamın yanına, sağ olsun beni dinledi ama sonra bir yere götürdü. raflar dosya dolu, "bak dedi ben bu dosyayı iki seneden önce okuyamam, hadi okudum, yayınlanması falan zor iş" dedi. bıraktık dosyayı yine de, başka yayın evi, bir başka yayın evi yok ağa kimse basmıyor. bırak basmayı okuyamıyorlar bile. neden, herkes benim gibi süper yazar olduklarını düşünüyor ve her yazdığını gönderiyor. sektör şişmiş, bunalmış. yayın evi diyor ki üç tane sağlam yazarım olsun, onlar yazsın yeter. çok çok bilinen bir adam değilsen, kitap yayınlatmak bu ülkede çok zor.

    dur toparlıyorum. ben ne yaptım, burada amazon'u, mobidik'i falan örnek vermişler ya, ben sana ve bundan sonra kitap yayınlatmak isteyenlere söyleyeyim, o dediklerin türkiye'de yemiyor aga. meriktokrasi haricinde e-kitap okuyan yok, yeni bir adamı okuyan hiç yok. hem bu ülkede kitap rafta satılıyor. ama bende inandım benzer görüşlere, hem google play'a hem mobidik'e hem de benzer ona yakın yere e-kitap olarak koydum. facebook'a reklam verdim bak, gruplarda paylaştım sonuç mu tek bir satış almadı. kötü yazdığımdan mı hayır piyasası yoktu. bu ülkede zaten okuyan az, o azlığın içinde e-kitap okuyan daha az.

    şimdi geleyim bu parayla kitap basan elemanlara. elemanlar diyorum çünkü yayın evi yazardan para alıp kitap yayımlamaz, yazara para verir yayınlar. ha bir anı olsun, kitaplığımda dursun sevdiğim adamlara veririm diyorsan amenna, yoksa hiç girme. dolandırılabilirsin, (internette çok az bir araştırma da on kitaplık dolandırıcılık hikayesi çıkar) hayallerin kıralabilirsin, (çünkü bu adamlar senin kitabının satması için bir şey yapmazlar) kendini yetersiz görebilirsin. (her yazar kitabının satmasını ister. satmayan, okunmayan kitap, yazarı küstürür. çünkü her insan eserine önem verir.)

    o yüzden yazma işine gönül verdiysen kitabını önce birilerine okut. bak sözlük bu anlamda çok iyi. güçlü ol, eleştirilere açık ol. yazdığın türün başlıklarına gir o türü okumuş yazarlara göndermeye çalış. ha bak peşin peşin söyleyeyim, buradakiler çok acımasızlar. hümanist çoktur falan ama kötü laf sokuyorlar. buna hazırlıklı ol, hepsi göte göt diyor. eğer dosyan bu mecrada birileri tarafından beğenilirse inan o kitap bir gün basılır. ama şunu da unutmamak lazım ki buradan veya farklı mecralardan seni bu işten soğutacak ne duyarsan duy, yazma fiilinden vazgeçme. yazmak inanılmaz bir tatmindir. unutma da, dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da çekemeyen çok adam olacaktır. "bu ne yea" diyen olacaktır, onlara da takılma.

    şimdi benim kitabın ilk baskısı neredeyse bitmek üzere, buradan benim badilerim de kampanya falan yaptı, uğraştı. ama fazla yemiyor haberin olsun. alıp okuyan olmadı mı, oldu. şimdilerde ikinci kitabı bekleyen insanlar olduğuna göre ben becerebilmişim, sen de becerebilirsin.

  • git amazon'dan bedavaya self publish et kardeşim diye giriştiğim önerme şeysi.
    yahu yayınevine para verilmez, öyle saçma şey mi olur? yayıncı yazara para verir. para istiyorsa, yayıncı değil dolandırıcıdır o. normal yayınevi bulamayıp böyle bir yola başvurdunsa artık devir değişti, devir internet devri, tek kuruş harcamadan self publish etme gibi bir opsiyonun var.

    en başta güzel bir kapak tasarımı yap ya da yaptır (fotoşop bilen bir eş dost vardır herhal, nette de beleş siteler var kitap kapağı tasarımı yapmak için) sonra git https://kdp.amazon.com/ adresine oradan hesap aç, howto dokümanlarını falan güzelce oku, kitap metnini içeren word dosyasını al kapak jpg'siyle beraber, orada ebook haline getir yayınla. tamamen beleş, masrafı sıfır. 2500 lira ne amk ya?

    bu şekilde self publish dediğimiz olayı yapıp amazon'un bütün sitelerinden ebook olarak satabilirsin. kitap amazon'un desteklediği dillerden biri değil sırf türkçe ise o zaman smashwords.
    artık blog mu açarsın, forumlarda mı reklam edersin, twitter'dan facebook'tan instagram'dan takipçi mi kasarsın, nasıl satacağın sana kalmış.

    ama amazon'da bu şekilde ebook serileri yayınlayıp ayda milyon dolarlar kazananlar var, yok değil. hatunun biri twilight klonları yazarak ayda 2 milyon dolares götürüyor, amazon'un en popüler yazarlar listesinde 1 numara şu an. ve sadece amazonda kendisi yayınladığı için oradan alıp okuyan fan kitlesi dışında bilen eden yok kadını. başka bir hanım teyze daha var, bu teyzemiz de ucubik gezegenlerde mahsur kalan dünyalı esir kadınların uzaylılarla yaşadığı seks maceralarını tefrika ederek ayda 100.000 dolares gibi paralar götürüyor. 50 shades'in vampirli, kurtadamlı hatta ayı adamlı çakmalarını yazıp dünyanın parasını kaldıranlar var.

    yok sırf ebook olmasın bildiğin kitap olarak da satmak istiyorum dersen git amazon createspace'de de hesap aç (https://www.createspace.com/) eğer senin kitabı bildiğin kitap şeklinde almak isteyen müşteri çıkarsa amazon'dan paperback edition sipariş eder, createspace onu sipariş üzerine basıp müşteriye yollar. bu da tamamen beleş bir servis. sanırm 10 dolar gibi bir cüzi ücreti vardı ama o da yok artık sanırsam, kendim kullanmadığımdan bilmiyorum. bazı ekstra servisleri var onlar paralı ama basic servis beleş. kitaplar ancak müşteri sipariş verirse basılıyor, öyle 100 tane yok 500 tane basayım bir ton masrafa gireyim, sittin sene müşteri bekleyeyim derdin yok.

    bu devirde çakallara 2500 lira verip kitap yayınlatmak falan olmaz, o olay amerika'da yıllar önce bitti artık. bırak 'vanity publishing' olarak nitelendirilen, kitabını çıkarmak için her şeyi yapmaya razı vatandaşları sömürme amaçlı oluşumları, gayet prestijli, hatırı sayılır avans veren yayınevlerine bile artık çok az başvuru oluyor (ha bunlar aşırı seçici tabii 1 kişiyle kontrat yaparsa 1000 kişiye de red basar) gollancz gibi ingiltere'nin en büyük yayınevlerinden birinin 2-3 senede bir açtığı halka açık submission'a bile taş çatlasa 500 kişi başvurmuş. 10 sene önce olsa binlerce kişi yığılırdı ama amazon self publishing çıktı, piyasa değişti. millet yayınnevine başvurayım sonra aylarca bekleyeyim diye hiç kasmıyor direkman gidip amazon'da self publish ediyor, iş bilenleri sosyal medya şu bu bi şekilde okur kitlesi edinip satıyor da.

    amazon tek alternatif değil üstelik, kdp select'e üye olmayacaksan kobo, nook, apple ibooks, smashwords gibi bir araba yerde daha yayınlayabilirsin kitabı. bunların bazıları yabancı dillerde de kitap kabul ediyor (sırf ingilizce şartı olanlar olabilir ama bakmadım, bilmiyorum) ama en büyük pazar tabii ki amazon.

    umarım bu yazdıklarımı birileri yayar da sik kafalı çakallara para yedirmek için milletten yardım dilenme gibi ironik durumlara düşen daha fazla mağdur görmeyiz. self publishing olayını duyuralım, kendine yayıncı süsü veren, sikecek adam arayan sömürgen çakallar başka iş bulsun amk.

    edit: smashwords ve amazon'u karıştırmışım gerekli yerler düzeltildi. smashwords'de türkçe desteği var amazon'da yok. al mesela bir örnek, self published bir türk yazarın eseri: https://www.smashwords.com/books/view/52619

    apple ibooks'ta da türkçe yayınlanabiliyormuş. buralardan yayınla sat, birkaç yüz dolares kaldır sonra o parayla ucuza yapacak bir öğrenci falan bulup ingilizceye tercüme ettir amazon'a at, işlem tamam.

    işin özü değişmiyor yani, smashwords de ibooks da amazon gibi devasa olmasa bile hatırı sayılır pazarları var.