kemal sunal

  • çektiği tüm filmleri izlemeyi bugün itibarıyla bitirdiğim büyük oyuncu, komedyen, sanatçı. filmografisinin son filmini izlediğim gün, üstadın aynı zamanda ölüm yıldönümüne denk geldi. acı ama hoş bir tesadüf oldu. hem bu sayede kendisini bir kere daha anmış olalım, hem de naçizane filmografisini değerlendirmiş olalım.

    kemal sunal, hayatı boyunca toplam 82 filmde rol almış bir sanatçıdır. 1972 senesinde başladığı film kariyeri, 1999 senesinde çektiği propaganda filmiyle son bulmuştur. zaten o filmden 1 sene sonra yine bir film çekimi için bindiği uçakta geçirdiği kalp krizi sonucunda da vefat etmiştir.

    kemal sunal’ın her dönem filmlerinin ayrı bir tadı, önemi, güzelliği mevcut; ancak ben yine de 70’li yıllarda çekmiş olduğu filmleri çok severim. bu yüzden 70’li yılları benim en favori dönemlerimdir. 70’li yıllarda oynadığı eserlere şöyle kısaca bir göz atacak olursak: oh olsun, salak milyoner, köyden indim şehire, salako, hababam sınıfı serileri, tosun paşa, süt kardeşler, sakar şakir, şabanoğlu şaban, çöpçüler kralı, kibar feyzo ve daha birçok efsane film bulunmaktadır. ha şunu söyleyelim, 80’li yıllarda da efsane filmleri yok mudur? elbette vardır. benim 70’li yılları beğenmemin sebepleri de zaten film isimlerinden çok daha ötede olan sebeplerdir.

    70’li yıllarda çekilen çoğu film için kurulan oyuncu kadrosu, maalesef 80’li yıllarda bu kadar fazla kurulamamıştır. özellikle 80’li yılların ikinci yarısındaki filmlerde artık neredeyse tek başrol oyuncusu kemal sunal olmuştur. 70’li yıllara baktığımızda ise ali şen, şener şen, ihsan yüce, metin akpınar, zeki alasya, tarık akan, adile naşit, münir özkul, halit akçatepe hatta ediz hun ve türkan şoray gibi isimleri bile bulmak mümkündür. hem de bu isimlerin çoğunun tek filmde buluştuğu gerçekten kaliteli film kadroları da kurulabiliyor. 70’li yıllardaki oyuncu kadrosu zenginliği ve bu zenginliğin çok fazla filmde kullanılmış olması önemli bir etkendir. ikinci sebep ise bu dönemde çekilen çoğu filmin resmen yeşilçam klasikleri arasında olmasıdır. 12 eylül 1980 müdahalesi’nden sonra bazı oyuncular sinemaya küstürülmüştür. film çekmeye devam eden oyuncuların da sürekli sansür davasıyla uğraşmalarından dolayı istediği mesajları verememelerine sebep olmuştur. 70’li yıllarda ise nispeten daha demokratik, özgürlükçü, 68 kuşağı’nın getirdiği daha rahat bir hava içinde çekilen filmler sayesinde kibar feyzo tarzı filmler de çıkmıştır. 1980’den sonra yine sosyal düzeni eleştiren, fakirliği, açlığı, kuyrukları eleştiren filmler olmasına rağmen belirli bir sınırda durulmuştur.

    biraz daha aça aça değerlendirecek olursak; 1970’li yılların hemen başında, 1972 senesinde kemal sunaltatlı dillim” filminde bir basketbolcu olarak sinemaya atıldı. 1974’de çekilen salako filmine kadar da hiçbir filmde başrol oynamadı. hatta bana kalırsa 1977-78 yıllarına kadar aslında yeşilçam klasikleri dediğimiz filmlerin çoğunda başrol olarak oynayamadı. 1972-74 yıllarında çekilen filmlerde başrolden ziyade, ortadaki aslan payı rollerinin yanında bir değerli yan parça gibiydi. 1975 yılında ise hababam sınıfı filminde o aslan payından daha fazla nasibini alsa bile yine yanında çok değerli sanatçılar vardı. işte 1970’lerdeki filmleri çok sevmemin nedenlerinden birisi de bu. gitgide artan bir kemal sunal ağırlığı olmasına rağmen, hiçbir zaman kemal sunal tek başına olmuyor. bu sayede de ortaya muazzam filmler çıkıyor. yine aynı zamanda 1970’lerin ikinci yarısında çekilen süt kardeşler, tosun paşa, şabanoğlu şaban, kibar feyzo gibi filmlerle de kemal sunal kendisini iyice göstermeye başlıyor. o kadar efsane ismin arasında, başrolü kapıp, tamamı olmasa bile filmin aslan payını almaya başlıyor.

    1980’lere geçtiğimizde, 70’lerdeki dediğim kemal sunal etkisi yavaş yavaş değişmeye başlıyor. 80’den sonra yine ali şen, ihsan yüce, şener şen gibi isimlerle çalışsa bile bu isimler hep farklı farklı filmlerde yanında oluyor. hiçbir zaman süt kardeşler veya tosun paşa gibi filmlerdeki kadroyu kuramıyorlar. öte yandan, kemal sunal artık bir star halinde olduğu ve ününün tavan dönemlerinde olduğu için tek başına başrolleri de iyiden iyiye oynayabilir duruma geliyor. zaten dikkat ederseniz “x şaban, y şaban, z şaban” gibi filmler de 1980’li yıllarda artmaya başlıyor. artık “şaban” ismi, tek başına bir filmi götürebilecek; süt kardeşler, hababam sınıfı, tosun paşa gibi filmlerin içindeki saf karakter olmaktan daha fazlasını yapabilecek bir hale geliyor. tabii 80’lerin getirdiği tek şey bu değil; aynı zamanda dram yönü ağır, sosyal olarak büyük eleştiriler getiren, halkın sorunlarını daha fazla anlatan, siyasi olmasa da halk problemleri üzerine yoğunlaşan filmler de revaçta oluyor. özellikle de 1985’den sonra bu tarz filmlerin sayısı epeyce artıyor.

    1990’lar, kemal sunal ismi için film olarak pek fazla üretken değil. 1970’lerde 36, 1980’lerde ise 41 film çeken kemal sunal, 1990’lı yıllarda sadece 5 film çekiyor. kemal sunal’ın 1990’lı yıllarda daha çok dizi üzerine yoğunlaştığını görüyoruz. o yıllarda saygılar bizden, şaban askerde, bay kamber ve şaban ile şirin isimli 4 dizide oynuyor kendisi. tabii o dizileri seyretmediğim için yorum yapamayacağım.

    1990’lı yıllardaki filmleri zaten araları çok açık bir şekilde çekiliyor. 1990 ve 91’de 4 filmde oynayan kemal sunal, ardından 8 sene boyunca hiçbir filmde oynamayıp, 1999’da propaganda’da oynuyor. aslında kemal sunal’ın sürekli olarak üretimi 1991’de yasemin yalçın ile birlikte oynadığı varyemez’de son buluyor. 1999’da tekrardan beyaz perdeye dönüyor ama dönüşünden sonraki ikinci filmini yapacakken maalesef vefat ediyor.

    benim naçizane değerlendirmelerim bu kadar. biz seni o güzel gülüşünle ve katkıda bulduğun yeşilçam klasikleriyle hatırlayacağız. huzur içinde yat.

  • rahmetlinin üç kağıtçı adlı filminde dürüst, ahlaklı, kurnaz olmayan ve kemal sunal'ın canlandırdığı rıfkı karakterine doğru olanı anlatmaya çalışan bir din adamını görmek mümkündür.

    "her cumhuriyet rejimi kurumu ve kişisi" şeklinde tümceye başlayarak aklınca kemal sunal eleştirisi kisvesi altında cumhuriyet rejimine giydirmeye yeltenen kimsenin niyeti çok açık olduğu gibi, bu kimsenin savunduğu fikrin de ne olduğu gün gibi ortadadır. bu noktada merak edilen, bu kimsenin" yok bir filmde de dürüst, ahlaklı, kurnaz olmayan bir din adamına yer ver be adam.. hani nerde yok.." serzenişinden sonra üç kağıtçı filmindeki ilgili sahneyi neresine monte edeceğidir. unutulmamalıdır ki art niyet bir kişilik bozukluğudur; ve en temel özelliği hiç ispata, kanıta gerek duymadan insanları karalayabilmektir.

    kemal sunal'ın oyunculuğuna "eleştiri" adı altında bok atılmasına ise neremle güleceğime karar vermeye çalışıyorum şu an.