kedilerin gariplikleri

  • genelde hafta sonları içinde kedi barınağı bulunan antalya’daki falez parkına giderim. her gittiğimde de kedi maması aldığımdan parka girer girmez karşılarlar beni yoğun miyav sesleri eşliğinde. yemek yerken bazen lazerle bazen de küçük quadcopterle oynatırım bunları.
    yine bir gün quadcopterle oynatırken şu fotoğrafta görünen sarı kedi oyuncağı kaptığı gibi barınağına götürdü bıraktı, sikerim oyuncağını biraz da beni sev der gibi geldi ayağıma sürtünmeye başladı. yerde yuvarlanıyor filan. 5-6 dakika kadar kendini sevdirdikten sonra aniden kalktı koşarak gidip oyuncağı getirdi yeter sevdiğin hadi oyuncağını da al siktir git dercesine......

  • hazırladığın sofraya çıkıp ne var ne yok tek tek kokladıktan sonra kaka örtme hareketiyle yemekleri gömmeye çalışması. tövbe estagfurullah resmen "bok gibi yemek yapıyorsun" demeye getirmesi.

    her sabah 6'da yatağa atlayıp göğsüme çıkıp oturması, gurultular çıkararak kendini sevdirmesi, bu sırada köpek gibi yüzümü yalaması, boynuma kafasını sürtmesi, suratını avcuma gömmesi, aşırı memnuniyetten salyalarının akması. ve aslında hiç de öyle sevgi kelebeği bi arkadas olmaması. tanımadığı biri sevmek için elini uzatsa çat diye patiyi koyan, oyuncağını almaya kalkana köpek gibi diş göstererek hırlayan, veterinerin fırın eldiveni giyerek yaklaşabildiği bir manyak olması.

    her kendini okşatma seansının ardından hızlıca mama tabağına gidip çatır çutur kuru mama yemesi.

    dişlerimizi fırçaladıktan sonra üstümüze atlayıp hırçın hareketlerle dudaklarımızı yalaması, bazen ısırması.

    duşakabinin hemen önüne biblo gibi oturup hiç kıpırdamadan duş alanı röntgenlemesi.

    köpeklerle kanka olup kedi görünce kıhlaması, tıslaması, hırlaması.

    "yav"laması. bebekliğinden beri, olması gerektiği gibi "miyav" değil "yav" demesi.

    ısırma, tırmalama gibi şiddet içeren oyunlara başlamadan bir saniye önce derin ve sesli bir iç çekmesi. "şimdi .çtım ağzına" der gibi.

    evde ayağa kalktığımda gideceğim güzergahı daima doğru tahmin etmesi, önceden gidip pusuda (genelde kapı arkası) beklemesi, ben odaya/tuvalete/mutfağa/artık nereye gidiyorsam girecekken de ani ve büyük bir hareketle önüme çıkması. bir "sürpriiiiz" diye bağırmadığının kalması.

    istisnasız her gün kumu temizlendikten hemen sonra tuvaletine girip kaka yapması.

  • parçalamak için fırsat kolladığı kulaklık kendiliğinden bozulup da oynasın diye önüne atılınca hiç dokunmamasıdır. o kulaklık iki aydır evin içinde yerlerde geziyor ama tek bir tane bile diş izi yok. ilgilenmiyor bile.

    çünkü tahmin edileceği gibi şimdiki hedefi yeni kulaklığım.

  • son on gündür kendi boklarıyla kafayı bozmuşlardır.

    eve girmemle birlikte, banyodan haşır haşır sesler, kapıdan buram buram sidik kokusu geldi. boklarını, kabından çıkarıp holde futbol oynuyor allahsızlar. sikicem belanızı şıllıklar gene mi bokunuzla oynuyosunuz lann!! dememe kalmadan yapılan hareketin yanlış olduğunu idrak edip bacaklarıma dolandılar. iki mıncırdım biraz oynaştım bu şıllıklarla. klozete gittim sonra. bunların oyun topu olarak kullandıkları boklarını peçetelerle temizleyip klozete attım. sifona basmadan elimi yıkayayım dedim ki aynadan ne göreyim? büyük şıllık kafasını klozetin içine sokmuş ağzıyla boklu peçeteleri klozetten çıkarmak için cebelleşiyor. bir kedi boku pisliği bu kadar mı sever lan? kendi gibi alıştırdı küçük şıllığı da. o da, bunun arkasını kolluyor. iştahla boklu peçetelerin klozetten çıkmasını bekliyor.

    ulan güleyim mi ağlayayım bilemedim.

  • kedileri sevmediğimi düşünürdüm 3 yıldır bir kızım var. adı lara. dünya bir yana lara bir yana.
    bir de akvaryumum- fanus var. 3 tane ayı kadar japon balıklı.
    lara bunların sidikli suyundan içmeye bayılıyor , su içerken bir iki pençe sallıyor haliyle japonlara, ama zarar verdiğini görmedim.
    banyodaydım , traş mıraş durumları . lara banyoya geldi , mırr mırrr bişey anlatıyor ama nasıl panik halinde. hem dönüyor hem mırlıyor.
    takıldım peşine, dönüp dönüp bana bakıyor hadi yürü der gibi.
    fanusun dibinde durdu, yere çöktü .
    bir baktım sumo japonlardan biri yerde yatıyor. ölmek üzere.
    lara bana bakıyor balığa bakıyor.
    aldım balığı, suya attım.
    lara piçi kafayı yamulttu mırr dedi, yatmaya gitti.

  • ağlayan sahibini teselli etmek için ağzına oturmak.

    canım sıkkın, ağlamışım, başım ağrımış, salondaki koltuğa uzanmış, gayet amerikanvari battaniyeme sarılmışım, tavana bakıp hem ağlıyor hem düşünüyorum... halimi gören kedim gelip ağzıma oturup büyük bi iştahla gurlamaya başladı.

    o an hala gözümün önünde; önce geldi eğildi yüzüme baktı, biraz göz yaşlarımı yaladı, ne yapacağını bilmez halde iki kere göğüs kafesimin üstünde döndü, sonra bi kıç gördüm, ondan sonrası karanlık... öyle şiddetli güldüm ki derdimi unutturdu sıpa. bayağı bayağı götüyle susturmaya kalktı beni, müdür bu buna konuş dedi.

  • daha 6-7 aylık zarif bir dişi olmasına rağmen 42 numara erkek terliği giymeye çalışması.