kaz dağları siyanürlü altın madeni direnişi

  • düşünmeden edemiyorum doğu akdenizde milli ve yerli imkanlarla doğal gaz arayan veya aradığını söyleyen bir ülkenin, kendi topraklarında altın madeni işini yabancılara ihale etmesi nasıl bir manyaklıktır. yani bazen söyledikleri ile eylemleri öyle bir çelişiyorki neresinden tutarsan tut elinde kalacak türden.

  • 5 ağustos günü çanakkale belediyesinin de katkılarıyla büyük bir eylem var. detaylar belediye web sayfasında var: canakkale.bel.tr
    akşamına da mogollar olacak özgürlük parkında.
    çanakkale belediyesi dev ekran televizyonda tatilcilere durmaksizin gösteriyor altın madeni için kel bırakılan güzelim arazileri. birkaç kişiyi bile rahatsız ediyor olsa kar. rahatsız olun lan. hepimiz rahatsız olalım şu yaşananlardan. yoksa klasik hollywood filmlerindeki gibi parası olan kaçacak, hepimiz felakette ilk yok olan olacağız.

    #suvevicdannöbeti

  • sanırım bazı acı gerçekleri de dile getirmek lazım. öncelikle, madenlerin işletilmesine şu ya da bu şekilde karşı olmak günümüzde sahip olduğumuz her türlü alet, edavat ve teknolojiden mahrum kalmayı gerektirir. bugün etrafınızda gördüğünüz, kullandığınız istisnasız her nesne yer kabuğundan çeşitli yöntemlerle elde edilikten sonra türlü işlemlerden geçerek önünüze geliyor. evinizi yapan, tuğladan, demirden, yemek yediğin porselene, çaktığın çividen, elinden düşürmediğin iphone’a kadar modern dünyada vazgeçemeyeceğiniz herşeyin kökeninde madenler var ve üzülerek söylüyorum sahip olduğunuz refahtan, teknolojiden mahrum kalmadan madenciliğe tü kaka demek basitçe saçmalık. hem karnım doysun hem pastam dursun olmuyor...

    başka bir acı gerçek, madencilik faaliyetinin çevre dostu olanı yoktur, hele günümüzde hiç mümkün değildir. merak eden varsa detaylarını nedenleriyle açıklamaya gayret ederim. yine basitçe örneklemek gerekirse, 1900’lerde %4 tenörlü bakır madenleri işletilirken bugün ekonomik seviyeler %1 lere kadar gelmiş durumda. altında tonda 40 gramlardan bugün 2 gramlara geldik. 100 yıl önce ağaç dibinden toplanan malzemeyi almak için bugün kilometrelerce derine inmek gerekiyor, öyle ki petrolü, doğalgazı taşları sıkıp yağını çıkararak üretir hale geldik. parmağına takacağın tek taş yüzük için milyonlarca ton kayayı patlatıp sağa sola deviriyoruz. suyu, tozu, titreşimi, asit maden drenajı derken anasını ağlatıyoruz her şeyin. mutfak tezgahın şekilli olsun diye ortadan kaybolan dağ gördü bu gözler...

    özet olarak sen alıcı olduğun sürece birileri satacak, satmak için herşeyi yapacak. azaldıkça, zorlaştıkça daha değerlenecek, sen tükettikçe var olacak. ha derseniz ki atalım telefonları, buzdolaplarını, arabaları, diş dolgularını, mr cihazlarını, bambu barakalarda yaşayıp avcı toplayıcı olalım eyvallah... sofrana koyduğun tuz bile buna dahil.

    sözün özü, bu işin iyisi, güzeli yok.

    bir de sürecin işleyişinden bahsedelim. kanun diyor ki,
    -sen bu madeni faaliyete geçirdiğinde bunun etkileri ne olacak bana anlat yazıyorsun çevre etki değerlendirmeyi
    -bu maden için şu kadar ağaç keseceğim, orman izni alıyorsun ağaç başına devlete para veriyorsun
    -nerede ne kadar üretim yapıyorsun, milim milim rapor veriyorsun, kaç ton çıkardın, kaç ton gönderdin, hangi koordinattasın
    -ürettiğinin % bilmem kaçını vergi olarak veriyorsun
    -attığın pasa / çöp kadar cezanı veriyorsun, çıkardığın taşı toprağı, bitkiyi habitatına uygun istifliyorsun
    -işin bitti madeni kapatacak mısın? o içine sıçtığın araziyi rehabilite edeceksin, eski haline ge...ti...re...cek...sin!

    acı gerçeğe gelelim.

    muz ülkesinde işler öyle yürümüyor. çed kopyala yapıştır, faaliyet raporu yalan dolan, üretim palavra, rehabilitasyon yok, eşin, dostun, mevkili dayın, paran varsa ruhsat senin al götür. koy cebine parayı, hepsi halloluyor. rehabilitasyon, çevre zaten yalan dolan. ayağının altındakini alan arkasına bakmadan gidiyor, taşını, toprağını, ağacını alıp gidiyor hem de. liyakat, kanun, hukuk, olmazsa, rüşvetle, rantla aha bele. bir de medeniyet lazım... zaten olsa diğerleri olur gibi.

    bir de walkthrough yazayım bak.

    elindeki imkanlardan feragat etmiyorsan, madene hayır demeyeceksin. takipçisi olacaksın, bunu yapanlar hakkıyla mı yapıyor, doğru yöntemleri mi uyguluyor, verimli mi çalışıyor denetleyeceksin. rüşvete, ranta, peşkeşe mahal vermeyeceksin. kanunlara uyacak, uygulatacaksın. madencilik faaliyetleri bitince sahayı aldıkları gibi teslim ettirecek her adımı atacaksın, adamların götünden kan alacaksın. işe başlamadan bu işi yapacak sermayesi, yeterliliği var mı diye bakacaksın, kimin amcasının oğlu diye değil... sen de bireysel olarak azla yetineceksin, tasarruf edeceksin, bilinçli tüketeceksin, geri dönüşüme katkıda bulunacaksın, teşvik edeceksin, takipçi olacaksın.

    beğenmediğin altından sadece bilezik olmuyor, o bilgisayar, o telefon nasıl öyle on yüz çikobayt oluyor acaba? son model arabana binip kaz dağlarında lay lay gezeceksen, akçay’a, ayvalık’a gidip cam şişede bira içip camış gibi yatıp instagrama story atacaksan yanlış taraftasın...

    ilave;
    bazı teknik detayları hatırlatmakta da fayda. siyanürün altının aranmasında kullanılması safsatadır. altının aranması faaliyeti herhangi bir madenden daha farklı değildir. siyanür, altının birlikte bulunduğu diğer minerallerden ayrıştırılması amacıyla maden çıkarıldıktan sonra büyük tanklarda ya da geçirimsiz özel hazırlanmış zeminlerde uygulanır. altını çözerek, diğer katılardan ayırır, altın çözeltiden alındıktan sonra çözelti tekrar kullanılır. siyanürlü çözelti tesiste sürekli sirkülasyon halindedir ve küçük bir kısmı (genellikle) ağır metal tuzları şeklinde atık barajlarına gider. kompleks bir yapıda geçirimsiz olarak inşa edilen bu barajlardaki siyanür miktarları genellikle doğaya zarar vermeyecek ölçüde düşüktür. basitçe formülü cn (karbon ve azot) olan siyanür, güneş ışınlarının etkisiyle doğal yollardan karbon ve azot gazları türevlerine bozunur. kolunuza taktığınız bileziklerin, düğünlere götürdüğünüz altınların, yüzüklerin imal edildiği, şehirlerin göbeğinde bulunan rafineri ve kuyumcularda siyanür çok daha kontrolsüz bir biçimde kullanılır ve kanalizasyon şebekelerine atık olarak dökülür. madencilikte kullanılandan önce bunu kafaya takmanızı tavsiye ederim.

  • vay arkadaş, bu rezalet nedir? 195bin ağaç kesilene kadar haberimiz bile olmadı. tabi irem sak, ebru polat, hadise gibi daha önemli konularla meşgul idik. şaka bi yana bu adamlar bu kadar çok ağacı hangi ara kesti?

  • direnise destek verelim. ormanlarin yok olmasina ortak olmayalım. kaz dağları milli servettir. sesimizi çıkaralım. türkiye buna dur demeli!

    edit: başlık açılalı 2 gün olmuş. 3-5 entry geçmiyor. uplama yapın gündem oluşturalım. kaç ormanımız kaldı. evimizin saksılarında yeşillik göreceğiz.
    (bkz: salda gölüne millet bahçesi yapılması)