karabük denince akla gelenler

  • 1989 yılında iskenderun ve karabük demir çelik işletmelerinde çalışan yaklaşık 24 bin işçi grev kararı almış idi. bu işçilerden biri de benim babamdı. turgut özal hükümeti tarafından grev kararı engellenmeye, işçiler susturulmaya çalışılıyordu. o zaman ortaokulu bitirmiş liseye gitmeye hazırlanıyordum. karabük'te yer yerinden oynuyordu. işçiler haklarını korumak için vardiya çıkışı el ele gösteri yapıyorlardı. en sonunda grev kararı uygulamaya kondu. 139 gün boyunca babam hiç maaş almadı. ayrıca hayatında hiç yapmadığı için bana çok tuhaf gelen sakal bırakma eylemine de katıldı. öyle ki grev bitip de babam sakallarını kestiğinde bana çok farklı gelmişti yüzü.

    grev devam ettiği zamanlarda karabük'te inanılmaz bir dayanışma örneği sergilendi. marketlerin kapılarına yazılar asıldı, işçi kardeşlerimizden para talep etmiyoruz, fabrika hepimizin ekmek kapısı, diyordu esnaf. köylerde bahçeleri olan komşularımız bize sebze meyve getiriyordu belli aralıklarla. hatta o zamanlar şişli belediye başkanı olan fatma girik bile bize erzak göndermişti.

    günler geçiyor grev bir türlü bitmiyordu. hükümet diretiyor metin türker çadırda açlık grevi yapıyor, sakalları babamınkine benziyordu. sonrasında özal'a gazeteciler aracılığıyla mesaj gönderip kendini çadırın önüne asacağını ya da bu işi bitireceğini söylüyordu. şehirdeki insanlarda acayip bir ruh hali hakimdi. bu iş herkesin namus meselesi olmuştu sanki. sokakta gezen herkes duyarlı ve sakallıydı:)

    ortalıkta birçok dedikodu dolaşıyordu. grev devam ederken neredeyse sıfırlanan demir çelik üretimi birtakım kanun değişiklikleri yapılarak ithalat yoluyla "tamamlanıyordu". hükümete yakın firmaların ciddi kâr ettiklerinden bahsediliyordu, zaten iğne üstünde olan şehrimizde.

    sonuçta çelik işçisi istediğini aldı. 139 gün süren grevimiz birmişti. sakallar kesilmiş, yüzler gülmüştü. ama dedikodulara bakılırsa bu grev aslında karabük'e hiç uğramamış ve uğramayacak olan birilerini ihya etmişti. hem de öyle böyle değil.

    ben mi, babamdan aldığım söz vardı. sakallarını kestiği gün müzik çalarımı eve getirmişti. hayatımda hissettiğim, mutluluk denen duyguya en yakın şeylerden birisiydi o an. hayal ettiğim müzik seti ve onu bana getiren yakışıklı, jilet gibi babam.

  • (bkz: safranbolu)
    (bkz: türk lokumu)
    (bkz: bulak mağarası)