kar

  • bana mental olarak iyi gelen bir yanı var.

    ne çok uzun ne de kısa sayılabilecek bir zaman diliminde, azı şahsi, çoğu toplumsal pek çok kötü olay beni iki büklüm etti, öfkeyle ayağa kaldırdı, mutsuzlaştırdı, sessizleştirdi, korkuttu, tepkiselleştirdi.
    1 senedir içimde "metrodan sağ çıkamama korkusu" diye bir şey kök saldı. eve gelirken ipçiye uğradığıda yeni bir ip gelmesiyle bile mutlu olabilen, kimseyi birbirinden ayırmadan ortamına göre değerlendirmeye, kim zorda kalsa yardımcı olmaya çalışan, otobüste ağlamaklı birini görse konuşturup avutan bir insandan, yarın ölme sırası gümüşsuyu'na inerken bende mi, kadıköy'e arkadaşımla buluşmaya geçerken mi bende yoksa diye düşünen, kendine bir şey katmak adına neredeyse 3 aydır hiçbir şey yapmayan, uzaklarda bir yere uzun uzun bakan, erteleyen, insanları kolayca kıran, gözünü her kapattığında hayallerini değil reina saldırısına sevinen, izmir'de neden patlama olmuyor diyen mahlukların twitter'daki küçücük profil fotoğraflarını ayrıntısıyla gören, çok kolay öfkelenen, çöken, okumayan, izlemeyen, cevap vermeyen, hem çok şüpheci hem de çok kolay kanan ve kapılan birine dönüştüm.
    yaşadıklarım yıprattı, korkularım hata yaptırdı, işittiklerim üzdü.
    yaşayan bilir anca bu hissi, kendimin iplerini elimden kaçırdım sanki.
    tüm bunlardan kötüsü ve tehlikelisi, böyle bir insan olmaya alışmak hissiydi. böyle bir insan olmaya alışanları vapurda gördüm, sokakta gördüm, yakınımda gördüm. aynada görmeme çok az kala, neşemi, insan sevgimi, yardımseverliğimi gözüm kapalı tek tek elden çıkarırken en kıymetlim, demirbaşım gururumun ucundan kırılması, filmlerde kaza yapmış, cayır cayır yanan arabanın içinde baygın yatan karakterin ayılıp kendini çeke çeke oradan çıkması gibi kendi kendime döndürdü beni.
    ve sonra dediler ki kar yağacak, hepimizin sızım sızım sızlayan, ateşi düşmeyen yaralarının üstüne, söndürmek, mikrobunu kırmak için. koşa koşa gittim kendime bir paul auster hediye ettim, başka bir hediye için kırmızı yün yumak aldım, birkaç film indirip müzik listesi yaptım. sabah evden "sizi tanımak güzeldi" diye el sallayıp gazete almaya giderken arka üstü kara yatıp göğe baktım.

    kar yağacak, bitecek, yine bahar gelecek, korkumu yenip vapura bineceğim, atıştıracak bir şeyler alıp maçka parkı'nda çimlerde yuvarlanacağız, ter içinde karaköy'de buluşup karaköy'ü yereceğiz, yine kayalardan denize atlayacağım, yine batı karadeniz'de bir dağ evinde ağustosta akşamları soba yakılacak, yine yapraklar düşecek, sonra yine kar yağacak.
    ölmez de yaşarsak, kendimiz olarak kalırsak, kara camın arkasından bakmak yerine içine dalacağız. bence karın hepimize iyi gelen bir tarafı var.