kadın yazarların kuaföre ödediği ücret

  • çok uzun zamandır ödemediğim ücretti aslında. saçımı normalde kendim boyarım, kaşımı kendim alırım, saçımı uçlarından keza kendim keserim. ama geçen gün annemi kuaföre götürünce dedim hadi gelmişken ben de saçımın uçlarını aldırayım. 150 lira verdim. ama çok mu verdim az mı verdim inanın hiçbir fikrim yok piyasadan çok uzağım ama az gibi geldi bana. ama yandaki kadın saçına bişeyler yaptırmış ombre falan galiba o 2500 gibi bişey verdi. bilmiyorum o da normal mi. ben hiçbişi bilmiyorum artık. he tamam diyip uzatıyorum parayı.

  • yazılanları okuduktan sonra sabah ilk iş kocama "ne kumarım var ne kuaförüm" dememe karar verdirtendir.

  • lan çakalll, başlik açiyosun bayan yazar tespiti için , aferin.

  • tüm entry’leri okudum ve eleştiri yapan kardeşlere laflar hazırladım şöyle ki:

    -evet, kadın olduğunu belli etmek isteyen olabilir, şevval şahin’in de dediği gibi so what?

    -fiyatlar abartı değildir, almadığınız bir hizmet hususunda yorum yapmanız yersizdir. misal ben berber fiyatlarını bilmiyorum, dolayısıyla benchmark da yapamam.

    -tekrar söylüyorum, fiyatlar abartı değil. semt, kullanılan hizmet , malzeme vs. pek çok parametre var. misal, röfle çok zahmetli ve ustalık isteyen bir işlemdir. senede bir kere de yaptırırsınız, iki kere de. ama pahalıdır, bu iş 80’lerde de böyleydi, şimdi de böyle.

    -o parayla git hayır yap demek terbiyesizliğin daniskasıdır. insanlara parasını nasıl harcayacağını, hayatını nasıl yaşayacağını dikte edemezsiniz. ben de telefona, ne bileyim maç biletine, play station’a verilen paraya acıyorum ama kimseye ahkam kesmiyorum. yani kesmiş oldum şimdi, o ayrı.

    -bana göre futbol ve siyaset tartışması yapılan başlıklar son derece boş ama gidip de “yeaaaa kafka okuyun” demiyorum, yazarı ve başlıkları engelliyorum. siz de yapın, pişman olmazsınız.

    serzenişim bu kadar. herkesi seda sayan styla öperim.

  • son 1 yıldır sıfır tl (0). saç kesimi hariç zaten gitmez her türlü işimi kendi başıma gayet halledebilirdim. son 1 yıldır corona korkusuna saç kesimi için bile gitmedim ama artık korku bir yere kadar omuzumdaki saçlar belime kadar geldi mecbur gidecem. ben de madem saçlarım çok uzadı o zaman bir işe yarasın diyerek saçım saçın olsun a bağışlamaya karar verdim kesilen saçlarımı.

    uzun saçlı herkes bunu düşünebilir. en az 30 cm kuru,temiz,toplu (mümkünse örgü haline getirilip) saçlarınızı bağışlayabilirsiniz. gerçekten kemoterapi gören kişilere moral olacabilecek bir şey bu.

    edit : bana yazıp soran yazarlar oldu nasıl ulaşabiliriz diye. öncelikle onlara çok teşekkür ederim bağış yapmayı düşündükleri için.
    instagram hesaplarının linkini buraya ekliyorum.
    https://instagram.com/…inolsun?igshid=1au468wusncps

  • evet beyler gördüğünüz gibi sözlük kadınları kişisel bakıma su gibi para harcıyor. artık düşürmeye çalışırken 2 değil 5 kere düşünebiliriz *

  • ayda toplam 3 saatimi ve 200-250 liramı kuaföre bırakıyorum.

    saçımı kendim kestiğim de oldu, ağdamı kendim yaptığım da, saçlarımı mora-kızıla-turuncuya boyadığım da... ama şu an kesimdi, ağdaydı, manikürdü pedikürdü kuaförde yaptırmayı tercih ediyorum. bakın ne: tercih. çünkü daha pratik oluyor, daha kısa sürede yapılıyor, saçım kesilirken manikürüm pedikürüm de aradan çıkıyor vs. para benim, zaman benim, beden benim. bunu tercih ettiğim için babamın piremsesi veya kocamın beslemesi değilim. zira basitçe yetişkin bir insan evladı olarak paramı kendim kazanıyorum, ödememi de kendim yapıyorum. kuaföre giden kadınlara "pelinsu" muhabbeti yapacak kadar, hemcinslerinin üstüne basıp kendini övecek kadar şuursuzca kendini öne atan, rekabetçi ataerkiyi içselleştirmiş kadınlar bu basiiiit, minicik ihtimali atlamış. normal, kafası çalışsa zaten ataerkil olmaz, "ben çok ekonomiğim, nasıl da muhteşemim" diye kendini pazarlamazdı.

    gelelim diğer uca, kuaföre gitmeyenlere "harun abi" diyen diğer ataerkil hemcinsime. o da kendini "bak çok bakımlıyım, kadın gibi kadınım" diye pazarlama derdinde, o da rekabetçi. halbuki çirkinliği başlatanın diliyle konuşmaya gerek yok. birincisi, kişi evde bakımını kendisi yaparak da çok bakımlı olabilir. yıllarca evde yaptım yukarıda bahsettiğim gibi, birçok kadın böyle yapıyor olabilir. örneğin başka şeyler için kuaföre gitsem de hâlâ kaşlarımı kendim alırım, başkasına tarif etmek daha zor gözüküyor zira, zaten beş tel kaşım var. ikincisi ve daha önemlisi, kimse bakımlı olmak zorunda değil. ben bakımlı olmayı çok seviyorum diye kimse sevmek zorunda değil. "kadın" olmanın tanımı kesinlike oje, ağda, fönle ilgili değil. ben kolumu, bacağımı pürüzsüz seversem kılımı aldırırım, o sevmez veya gerek görmez aldırmaz. bitti. ben onu kılları yüzünden eleştiremem, onun bedeni, onun kararı. neymiş, kuaförde vakit geçiren kadınlara "acıyormuş", kardeş zaman onun zamanı, senin bu kibirli "ay herkesten süperim" tavrına kimler acısın yahu?

    ya da ben mesela neredeyse hiç fön çektirmiyorum, doğal saç bana daha hoş geliyor. ama o seviyor, o yaptırıyor, para onun parası, saç onun saçı, ben kim olup da karışacağım? yani gerçekten bu kadar basit şeyleri nasıl düşünemiyorsunuz bazen hiç anlayamıyorum. hemcinslerinizi ezerek kendinizi parlatmaya çalıştığınızda ne kadar ucuz ve zavallı gözüktüğünüzü keşke fark edebilseydiniz.

    herkesin kendi bedeni, kendi tasarrufu, kendi tercihi. kimsenin harcadığı para sizin cebinizden çıkmıyor, kimsenin harcadığı zaman "harcamasa" sizin gününüze katılmayacak, neyin derdindesiniz siz, size ne?

    ("ağda ne yeaa, lazer epilasyon var"cılara da lazerin hepimiz için çare olmadığını hatırlatarak nispet yaptıkları için teessüflerimi iletiyorum. *)