kadıköy'deki kentsel dönüşüm rezaleti

  • kadıköyde kentsel dönüşüm inşaatlarından birinde şantiye şefi olarak çalışıyorum. bazı arkadaşların da bahsettiği üzere olayın chp'yle ilgisi yok. riskli bölgeler çevre ve şehircilik bakanlığı tarafından belirlenir. belediyelerin ben şu mahallemi riskli bölge ilan ediyorum, burada kentsel dönüşüm yapacağım deme gibi bir yetkisi yoktur. yani avcılardan başlanmayıp kadıköyden başlanmasının sebebi chp değil bizzat akp'dir. ha başta chp olsaydı farklı mı olurdu? kesinlikle olmazdı.

    kentsel dönüşüm gereklidir. ancak bu şekilde olanından değil. çünkü 50 sene sonra tekrar bir kentsel dönüşüm gerekecektir. şu an yapılan günü kurtarmaktır.

    şantiyemde iş güvenliğinin gerektirdiği bütün koşulları sağlamaya çalışıyorum. ve %80-90 oranında da sağlıyorum diyebilirim. geçen gün meydana gelen kaza arka sokağımda oldu ve kadıncağızı yerde yatarken gözlerimle gördüm. görmez olaydım...

    bu konuda empati yaptığımda suçun kimde olduğunu çözemedim. şoförde mi, malzemeyi yükleyen fabrikada mı, kentsel dönüşümü çıkaranlarda mı, belediyede mi, malzemeyi isteyen şantiyede mi, müteahhitte mi vs. vs. vs.

    hepimizin eline o kadıncağızın kanı bulaşmış durumda. kimse bende suç yok diyemez. burada evlerinin önündeki şantiyeden dert yananlar, sıra kendilerine geldiğinde müteahhitten 1m2 fazla koparmak için atmadıkları takla, yapmadıkları ahlaksızlık satmadıkları eş dost komşu kalmıyor.

    32 senelik hayatım boyunca ülkemin insanlarının yaşadığımız şu dönemdeki gibi yozlaştığı, cahilleştiği, bencilleştiği, çok garip bir hal aldığı hissine hiç bu kadar kapılmamıştım.
    sonumuz iyi olur inşallah.

  • çığırından çıkan durum.

    uzun uzun bu kentsel dönüşümün rant amaçlı yapıldığını, insanların evlerinin değeri 2 kuruş artsın diye evindeki ağaçtan, bahçeden vazgeçip, mevcut metrekaresinden daha küçük sevimsiz, şekilsiz, devasa katlardan oluşan bir beton yığınına sahip olabilmek için gerekirse yıllardır tanıdığı komşusuyla boğaz boğaza geldiğini, biraz parası olanın müteahhit kesildiğini, ruhsatların peynir ekmek gibi dağıtıldığını, o yüzden kadıköy'ün kocaman bir şantiye alanına dönüştüğünden bahsetmeyeceğim. çünkü bunlar birkaç yıldır uzun uzun konuşuluyor.

    benim dikkat çekmeye çalıştığım kısım denetimsizlik nedeniyle bu inşaatların rahatsızlık vermenin ötesine geçip can almaya başlaması. her sokak arasında birkaç inşaat, bu inşaatların önünde iş makinaları, sokaklar kapalı, çalışma saatlerine ve gürültü seviyesine dikkat edilmeden çalışılıyor. yollar hafriyat, beton dökme kamyonlarından geçilmiyor. bu devasa boyuttaki kamyonlar umursamaz şekilde her sokağa, caddeye girip çıkıyor. hatta kadıköy'ün en işlek caddelerinden bağdat caddesinde bile bu kamyonlardan km başına birkaç tane düşüyor. yarattıkları maddi kayıplı kaza sayısı yüzleri geçti ama önlem alan, denetleyen bir mekanizma yok.

    dün suadiye'de bu kamyonlardan birinden düşen mermerle bir kadın hayatını kaybetti. evet kaldırımda yürüyüp evinden belki bakkala giden bir hanımefendi denetimsiz çekilde yüklenmiş ve yola çıkmış bir kamyondan düşen mermerin altında kaldı.

    inşaatlardaki çeşitli usulsüzlüklerle ilgili kadıköy belediyesine defa kere şikayette bulundum. birkaç şikayetimde zabıta gelmeye bile gerek duymadı. bir tanesinde geldi ama müdahale etmedi. hatta bunun üzerine tekrar aradığımda gece saatinde olmasına rağmen çağrı merkezi 25 dakika cevap vermedi. ısrarla aramaya devam edince 15 dakika sonra "buyrun x bey, biz de sizi arayacaktık bilgilendirmek için" gibi ciddiyetten uzak açıklamalarda bulunuldu.

    biz kadıköy'ü kaybettik, yeşili kaybettik, sakinliği, huzuru kaybettik, çocuklarımızın koşup oynadığı bahçeleri kaybettik,

    bir de canımızı kaybetmeyelim, yeter!

    edit: twitter'dan düşüncelerinizi kadıköy belediyesinin hesabını mentionlayarak iletin lütfen. (bkz: #61175491)