kabuğu soyulmuş domatesi kimse almak istemez

  • teşbihte hata.. işte bal gibi de oluyor. canım sen kendini satılan bir yiyecek gibi mi tanımlıyorsun? birisinin seni almasına ihtiyacın mı var? bunun için mi geldin dünyaya? başka birisi seni gördüğünde marketteki kabuğu zedelenmiş sebze gibi mi olduğunu düşünüyorsun? ah güzel kızım..

  • tanım : hala ergen kafasıyla yorumlanan beyanat. bilmem kaç yüz entry domates muhabbeti dönmüş, envai çeşit sebze, meyvelerle karşılık verilmeye çalışılmış ama kimse de dememiş "bu adamların adına sempozyum düzenledikleri ibda külliyatı nedir?"

    ibda külliyatı : ibda-c lideri salih mirzabeyoğlu tarafından yazılan ve örgütün öğretilerini içeren külliyat.

    ibda- c : islami büyük doğu akıncıları cephesi (kısaca ibda-c), özetle büyük doğu fikriyatı çerçevesinde federatif yapılı bir islami devletin kurulmasını amaç edinmiş bir terör örgütü. 2003 yılından beri avrupa birliği'nin terör örgütleri listesinde bulunuyor. türkiye'deki eylemlerinden bazıları; birahane ve içki satan işyerlerine, parti binalarına ve derneklere, patrikhane ve kiliselere, yine giyim mağazası, sinema ve banka binalarına bombalı saldırı ve molotof kokteyli atma...

    salih mirzabeyoğlu : gerçek adı salih izzet erdiş olan, örgütte "komutan" olarak anılan bu kişi, 1998 yılında “anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak" suçundan yargılandı ve 2001 yılında idama mahkum edildi. idam cezası 2002 yılında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, 2004 yılında ise ağır hapse dönüştürüldü. temmuz 2014'de "cemaat bizi bilerek cezalandırdı/kumpas kurdu" furyasında araya kaynatılarak, istanbul 14. ağır ceza mahkemesi tarafından, "daha önce atfedilen ithamların yersiz olduğuna ve anılan şahsın söz konusu suçlamalardan aklandığına hükmedilerek" tahliye edildi.

    yorum : bu adamlar uzaydan gelmedi. söyledikleri kırk yıldır aynı, sen yeni duymuş olabilirsin. amerikayı yeni keşfetmiş gibi tepki vermeye gerek yok. onlar söyledi diye de kimsenin domates yerine koyulduğu falan da yok. artık bir de şunu kabul edin arkadaşlar, siz izmir, ankara, istanbul'un elit semtlerinde, seçkin okullarda okuyup bu tarz insanlarla ve söylemlerle hiç muhatap olmamış olabilirsiniz. onun için bu tarz söylemleri duyunca sanki lordlar kamarasında 5 çayı içerken duymuş gibi ağzınızdan sütlü çayınızı püskürtüyor da olabilirsiniz. bu açıklamayı yapan ve bu potansiyelde yetiştirilmeye müsait neredeyse koca bir %50 var (belki de daha fazla). bu durum bu ülkenin ve özellikle anadolu'nun acı bir gerçeği. acizane tavsiyem bu insanlarla aynı ülkede yaşadığınızı kabul edin ve bu insanları bu hale gelmeden, modern ve fen bilimleri ile eğitip nasıl çağdaş birer birey yapabiliriz diye kafa yorun. yoksa ülke bir ırak, bir suriye olana kadar buradan yazıp durusunuz "ay böyle bişey olabilir mi, ay nasıl olabilir" diye. diğer seçenekleriniz ise; ben bunlarla yaşamak zorunda değilim diyerek başka ülkeye gitmeniz veya onların da dediği gibi ben niye gidecem onlar gitsin diyerek, iç savaş sonrası sağ kalanlarla kendi coğrafyanızda "onlarsız" istediğiniz devleti kurmanız.

    asıl dikkatinizi çekmek istediğim husus şudur; geçtiğimiz günlerde hizbullah'ın uzantısı hüda-par "artık devlet doktrinin değişmesi gerektiği" konusunda bir açıklama yapmıştı. son günlerde ise menzil tarikatı üzerinden bir şeyhler-dervişler, tekke-zaviye muhabbetidir dönüyor*** . şimdi de ibda-c gibi örgütlerin sempozyum düzenlemeleri. (bu arada bu sempozyum bir yıl önce 24-25 haziran 2016 tarihlerinde bağlarbaşı kültür merkezi’nde yapıldı ama tartışması bugün yapılıyor ne hikmetse). arada orakla metal atatürk heykelini yıkmaya çalış(tırıl)an meczupları saymıyorum bile. 28 şubat'ın en önemli dayanaklarından birinin ibda-c olduğunu hatırlatmak isterim. salih mirzabeyoğlu'nun hapisten çıkmasını da sıradan bir olay olarak görmeyin. bu ismi aklınızda tutun.

    şimdi; eğer bunlar kontrollü bir şekilde algı oluşturmak adına uç verilerek yapılmıyorsa, geçmiş olsun, ülke artık her türlü terör örgütünün, tarikat ve cemaatin at koşturduğu bir yer haline gelmiştir. yakında da birleşip halifelik ilan etmeleri kaçınılmaz.
    yok eğer birileri tarafından "kontrollü" şekilde algı oluşturulmaya çalışılıyorsa, bu sefer 28 şubat'a 15 temmuz'a rahmet okutacak günler sizi bekliyor demektir. bu sefer akp'li olmak da sizi kurtaramayacak. ben akp'ye oy verdim ama hiçbir cemaat, tarikatla, terör örgütüyle işim yok demek de fayda etmeyecek. neyse, hele şu tasfiyeler bi başlasın bakalım sonu nereye varacak.

    ***[bu adamlar da 10 yıllardır bu şekilde yaşıyor, sağlık bakanlığını ele geçirince mi islamın ve cumhuriyetin ruhuna aykırı hareket etmiş oldukları aklımıza geldi. yani diyorsunuz ki; bana bulaşmadan kendi hallerinde istediklerini yapabilirler. memur, polis, asker olmasınlar, sokakta göz zevkimi bozmasınlar, benim istediğim gibi konuşup davransınlar isterlerse helvaya tapabilirler. de işte o öyle olmuyor güzel kardeşim. en azından 100 yıldır olmadı. geldiğimiz nokta ortada. bi 100 yıl daha tecrübe etmek istiyorsan o senin bileceğin şey. tıpkı senin gücü ele geçirince onları ezmeye çalıştığın gibi onlarda gücü ele geçirip seni ezmek istiyorlar. bu kısır döngü bitirecek şey ise karşılıklı yaşam tarzına saygı ve bu insanlara "özgürlük" ve "demokrasi" kavramlarının öğretilmesi. kültürel, dini ve sosyal baskıdan uzak, ideolojik olmayan (devlet ideolojisi dahil) eğitim verilmesi. hayatında hiçbir zaman birey olamamış, yıllarca beyni yıkanmış bu insanlardan 30 yaşından sonra özgür düşünmelerini beklemek boş iş]

  • "siyah poşetlere konmuş domatesleri alın" demeye getirmişler.
    içinden soyulmuş domates çıkmayacağının garantisi var mı peki? hiç sanmıyorum.

  • malum zihniyetin ürünü bir alimemiz, tesettür takmayan kadınları kabuğu soyulmuş domatese benzetiyor.
    metaforlar değişiyor, sözcüler değişiyor, mekanlar değişiyor, zihniyet aynı.

    10. dakikadan sonra dinleyebilirsiniz

    başörtüsü takmayan kadınlar için kullanılan bir başka ifade de şu:
    (bkz: kasabın çengelindeki yüzülmüş koyun) *

    yok öyle uzaktan atıp tutmak. madem "kamuya" açtınız o muhteşem fikirlerinizi, buyrun size kamusallık. buyrun tartışılsın metaforlarınız.

    kabuğu soyulmuş domatesler ne der bu işe bir bakalım?

    başörtüsü takan hanımlar,
    en yakın arkadaşınız, belki kardeşiniz başörtüsü takmıyor.
    sırdaşınız başörtüsü takmıyor. bu insanların hakarete uğramasına sessiz kalmayın. sonunda yine ucu size dayanır.
    kadının özgürlüğü çok önemli.
    bu insanlar bıktırdılar artık. ezilenler ezdi. 16 senedir bıktık bu saçmalıklardan. yeter artık.

    susmayın lütfen.

    edit : en güzeli de şu. hakarete uğrayan benim annem. ama nefreti ben teşvik ediyormuşum.
    çünkü alimenin sözlerini ortaya çıkartıyorum. ne nefret benim, ne sözler benim. sahiplenin sözlerinizin, düşüncelerinizin sorumluluğunu.
    nereden buldum bu görüntüyü? çünkü merak ediyorum. ne düşünüyorlar diye bakıyorum. çünkü şüphe ediyorum.
    çünkü diyaloğa dair bir şeyler aradım. ama ne mümkün.
    ama hep aynı şeyle karşılaşıyorum. o garip nefret duygusu. o herkesi kendisine benzetme arayışı.
    nefret sözcüklerini kullanan ben miyim?
    hayır.
    bana gelmeyeceksiniz o yüzden. gideceksiniz o "alimenin" sözlerinin yanlış olduğunu bir daha tekrarlanmaması gerektiğini söyleyeceksin.