kızlardan hizmet beklenmesi

  • 25 ekim debe'sinde fatura kadına, daha doğrusu "tutunamamış, bir zanaati olmayan" kadına kesilmiş. erkek egemen ortamda da çok konforlu bir çıkarım olduğundan debe'ye girmiş. bu haksızlık. toplumda kadının cinsiyetçi ayrıma uğramadan erkeklerle eşit hak, eğitim imkanları ve kariyere sahip olabildiği bir dünyada o tarz bir eleştiri makul olabilir. ancak daha 80 yıl önce kadınların oy kullanmaya bile hakkı olmadığı, kapalı giyinmek zorunda olduğu bir ülkeden bahsediyoruz. oy atabilmeye başladıktan 80 yıl sonra bile hala öldürülen, namus cinayetlerine kurban giden, aile, mahalle baskısı, işyeri mobbing'i, uğradığı ayrımcılığı halen devam etmekte olan bir cinsiyetin "tutunamamış" olması bizzat kendisinin suçu olamaz. keza sistem onun tutunmasına izin vermediği vakit kadının kalkıp alternatif yollardan, çarpık da bozuk da olsa sisteme ayak uydurarak yolunu bulmaya çalışması da garip karşılanamaz. aynen aç bırakılan insanın hırsızlık yapmasının garip karşılanamaması gibi.

    bu faturayı kadına kesince sistemi bizzat yerleştirmiş ve ayrıcalıklarından keyifle, hatta istemeseler bile istifade eden erkekler tüm denklemden kendilerini sıyırıyorlar. hatta "oha biz tam nasıl sıyrılalım diyorduk entry bile girmişler, bas şükelayı hacı" diye seviniyorlardır. kadının suçu da bu düzende tutunamamış olmak oluyor. erkeğin getirdiği düzeni bu şekilde destekliyor, varlığını meşrulaştırıyorsunuz. "bak bu düzen olmasa tutunamayan, zanaati olmayan kadın ne yapacaktı? boş boş oturacaktı. en azından şimdi bir işe yarıyor" diye makul kılınmasına vesile oluyorsunuz.

    kaçıp kurtulmuş zencilerin köleliğe karşı olmak yerine "bak ben nasıl kaçtım kurtuldum o köle de kaçsın!? hayır. tutunamadığı için köleliği tercih ediyor. istese kaçar. kendi istiyor köleliği işte. zavallı!" demesi gibi bir şey bu. olması gereken esas sorumluyu, esas suçluyu, ortaya konmuş olan çarpık kültürü hedef almak olmalı, "köle olarak rahatım yerinde ya, yemeğim var, başımı sokacak evim var" diyen kanaatkar zencilere saldırmak değil. aksi halde bizzat kadını hak ve eşitlikten mahrum bırakan anlayışı meşrulaştırıyor, devamlılığının teminatı oluyorsunuz.

  • edit: benimkini siktir edin, geçenlerde debe'de gördüğüm "kocişim salonda dinlensin ben her hizmetçiliği yaparım" temalı bir entriye mide bulantımdan yazmıştım. şunu okuyun, tekrar okuyun, tekrar tekrar:
    (bkz: #55750173)

    tutunacak bir dalı, bir zanaati olmayan kadınların yarattığı bir şeydir biraz, bir kadının başına gelebilecek en verimsiz takdir toplama biçimi ev işi - yemek - misafir ağırlama üzerinden mecbur kaldığıdır, erkeğin çok işine gelen bu düzende kadın kazandığını zanneden taraftır (bkz: #36934047)
    reklamlar bile "yemekten sonra salçalı yanmış yağı borcamdan nasıl çıkaracağını düşünen kadının x marka bulaşık deterjanıyla aşk yaşamaya başlaması" üzerine kuruludur, anneler gününde anneye küçük ev aleti almanın ne kadar harika bir fikir olduğu kaktırılarak kadın bir mutfak robotu yerine konur, çocukları/eşi ona küçük küçük ev aletleri alarak bu mutfak robotuna eksik aparatlarını monte ederler, böylece kadın daha çok yemek, daha çok pasta börek, mutfakta geçirilen daha çok zaman içinde motoru yanıp perte çıkana kadar deli gibi dönüp durabilecektir.
    kadın kendini ispat edip hakkında saygıyla konuşturabileceği başka bir meşgalesi yoksa bu "misafirini en iyi doyuran, evi en temiz kadın" yarışmasına kendini iyice kaptırır, "filanca hanım çok iyi bir mimar olabilir ama asla benim kadar güzel yemek yapamaz, eşine çocuklarına yazık" gibi trajik teselliler yaratır, hele bir de etraftan yemekleriyle ilgili iltifat filan duyarsa, nobelin kendisine verileceğini düşünen fizikçi gibi şevklenir, tabi bu esnada kızı varsa en çok ona sarar. çünkü erkek çocuğun eli zaten işe yakışmaz kadına göre, hem de kızının da en az kendisi kadar bu işlerde iyi olduğunu ispatlamak ister. bu hem evdeki erkek kardeşlerin hem de hizmet görmeye bayılan misafirin çok işine gelir. işte bu noktada "evin kızı", "ay hanım hanımcık kek koyuversin tabaklara nolcak ya", "kızımız da pek hamarat" nesnesi ivedilikle yemekten bulaşıktan gelecek iltifata muhtaç olmadığını belli etmeli. ha eğer erkeğimin geyşası olurum kafasındaysa "tatlım sen küçük beynini bunlarla bulandırma da kalk bize kahve yap :))" gibi aşağılayıcı cümlelere "haklısın hayatım :))" diye cevap vermeye başlayıp aynı döngüyü sürdürür.
    tabi bu döngünün sürmesi için de "evlenince her iki tarafın çalışıp yorulması anamın evinde gördüğüm düzeni değiştirmesin, ben çorabımı bi tarafa, donumu bir tarafa atayım, yemeği yiyip geğirip sofradan kalkıp tv karşısına oturayım, bulaşık yıkayan kadına çay nerede kaldı diye anırabileyim, bu düzen bozulmasın nolur" beklentisi içindeki erkekler,
    "evde kalma vaktiniz gelince hepiniz eşşek gibi yapacaksınız :))"
    "yapmam diyenleri görürüm ben :)"
    "feminizlik yapacağın vakti kek yapmaya harcasana be kızım :))" gibi gül gül öldüren esprileriyle düzenin bozulmasından duydukları kaygıyı dışa vururlar.
    iş seyahatlerine gidin, iyi bir sosyal çevre edinin, para kazanın, hesabı siz ödeyin, "ay ben narinim" filan demeden taşıma - tadilat işlerini kendiniz yapın, "ama ben de şunu yapıyorum o yüzden boş bardağımı ben demeden al" kozu bırakmayın. bugün sizi yeterince iyi bir mutfak robotu olmazsanız terk edilmekle, evde kalmakla tehdit edenler, 30 sene sonra ev işi için kendinizi öldürmekten eklemlerinizde, bacaklarınızda, belinizde, parmaklarınızda ağrılar, hastalıklar türediğinde, psikolojiniz iyice bozulduğunda "vah vah sen de kendini bizler için feda ettin, minnettarım" demez. 30 seneye bile gerek yok, bu hizmet bekleme meselesi yüzünden "ne olacak canım çorap topluyorsam, elime mi yapışır?"la başlayıp 4 senede "kocam beni uşağı, ırgatı gibi görüyor anladım"la devam eden, "tekrar kadın ve insan olduğunu hatırlamak için" girilen maceralarla bitkisel hayata giren evlilik biliyorum. insan olun, yapmazsan evde kalırsın tehditlerinin tedavülden kalkmasına az kalmışken eşit olmak için çaba gösterin yeter.
    (çay bardağını sallayarak, çay kaşığını vurarak, tabak uzatarak, sizinle göz teması bile kurmadan kendi muhabbetine devam ederek bardağının/tabağının doldurulmasını bekleyen adab-ı muaşeret yoksunlarını ise görmezden gelin, anneniz babanız zaten böyle hayvan muamelesi yapmaz, yapan kaç yaşında olsun kalksın kendi hizmetini kendi yapsın, ortamdaki kızın hayvan olmadığını küçük beynine sokuversin. arkanızdan da konuşabilir, bu düzeyde birinin hakkınızda ettiği lafı dert edinecek kadar seviyesine inmeyeceğinizi düşünüyorum)