kürtlerin göç ettiği şehirlerin iflah olmaması

  • kürtler konusunda uzman sayılırım.ilkokuldan tanırım biri sıra arkadaşımdı uzar gider,uzun anlatmaya ne hacet.türkler de kürtleri eleştirdikleri kadar haindiler.ben kürtlerin yaşadığı şehirde ekmek parası kazandım,kürtlerden iyilik görürken, çorumludan, ülkücü ankaralı,antalyanın yörüğü 3 maymundan hayatımın kazığını yedim. ırk ayırmadan devam edelim.

  • göç ve zorla göç ettirme, kentleşme, gettolaşma, milliyetçilik, ekonomik konumu kaybetme olgularını irdelemeden, sosyolojik tespit yapmaya devam edenler, 'benim de kürt arkadaşlarım var' deyip 'ırkçılık yapmak istemiyorum' diye başlayan cümlelerini sıçmaya devam ediyorlar. geçen aylarda suriyeliler üzerinden estirilen linç kampanyaları iktidar eliyle nasıl bıçak gibi kesildiyse, türkçü-ulusalcı kesimler kendilerine düşman yaratmak için eski hesapları yeniden kurcalamaya başladılar. suriyeliler üzerinden akp'ye vurmayı başaramayan bu kesimler, modernlik, çağdaşlık, kentlilik, yasaya uyan vatandaşlık üzerinden yeniden kendilerini tarif ediyorlar. ki bunlar arapça tabelaların artışı üzerinden, arap turistin varlığını körfez ülkeleri ile girilen ilişkiler üzerinden sorgulamak yerine, yersiz ve saçma tepkilerini ortalık yerde göstermeye, 'kendi yurdunda parya' olmanın sancısını çekmeye devam ettikçe bu tür gaza gelme, kuzenim görmüş, komşum söylemiş, arkadaşımın başına gelmiş örnekleriyle kendilerini ihya etmeye devam edecekler.

    bir diğer örnek manisa-selendi'de yaşanan romanlara yönelik linç (bkz: 5 ocak 2010 selendi'deki linç girişimi) üzerinden daha farklı bir uygulamasını gördüğümüz bu ırkçı yaklaşımın alıcısı, akp karşıtlığından ve ekonomik-siyasi pozisyonlarını kaybetmelerinden ötürü hayli fazla olmaktadır. türkmenleri zorla yerleşik hayata geçirmeye çalışan, heterodoks islam-alevi inancını sunni egemenliğine almaya çalışan, etrak-ı biidrak bir milletten modern, imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kütle yaratmak isteyen bu toprakların egemenleri, yüzyıllardır bu kütleyi nasıl da evirip çevirip hallaç pamuğu gibi atttığının sırrı da burada yatar.

    (bkz: sanki hiç leğende yıkanmamış gibi mocha içmek) başlığının ironik bir biçimde açığa çıkardığı soylu olmama hali, türklerin osmanlı saraylarında birer kul bile olamamasının acısı, yıkılmış bir imparatorluktan ufala ufala misak-ı milli sınırlarına mahkum olmanın verdiği küçüklük duygusu, "türk'e boyun eğmenin, türk'ün boyun eğdirmesinin şan şeref dolu yıllarının çok uzaklarda kalması", yitip giden iktidar, ülkenin en büyük ve kalabalık şehirlerinin karşıtının elinde yıllardır talan edilmesi, ekonomik-siyasal pozisyonlarında yaşanan düşüş, kalabalık olmanın histerik gururu ve daha birsürü şey. haklısınız gencolar. ben de olsam bu kaybedişler içinde, suçluyu ekonomik-siyasal ilişkilerde değil, aşağıda alıntılayacağım sebeblerden kaynaklı, yan yana olmak zorunda kaldığınız diğer milletlerden insanlara bok atarak kendimi tatmin ederim.

    "neoliberal dönemdeki hızlı göçün ikinci sebebi, 1990’lı yıllarda kürtlerin zorunlu göçe tabi tutulmasıydı. güneydoğu’da uygulanan olağanüstü hal döneminde, kürtlerin yaşadığı bölgelerde üç binden fazla köyü boşaltıp yakıldı, kürdistan işçi partisi’ne (pkk) verilen ve giderek artan desteğin önünü kesmek için de zorunlu göç politikası uygulamaya başlandı. milyonlarca kürt köylüsü, önce bölgelerindeki şehirlere ancak daha sonra da ülkenin batı kesimlerine göçe zorlandı (yükseker ve kurban 2009; ayata ve yükseker 2005). konda araştırma enstitüsü tarafından yakın bir geçmişte yapılan ankete göre, 1990’lı yıllarda ülke nüfusunun yüzde 4,8’ine, kürt nüfusun ise yüzde 23’üne karşılık gelecek büyüklükte bir zorunlu göç yaşandı. türkiye’nin o dönemdeki nüfusu dikkate alındığında, bu oranlar yaklaşık 2,3 milyon kişinin zorunlu göçe tabi tutulduğu anlamına gelmektedir (konda 2011, hesaplama yazar tarafından yapılmıştır). kürtlere karşı uygulanan bu zorunlu göç, 1980’den bu yana dünyada görülen zorunlu göç uygulamalarının en büyüklerinden biri olup, benzer örneklerini nijerya, somali, sudan, zimbabwe ve kolombiya’da görmek mümkündür.

    kürtlerin zorunlu göçe tabi tutulması, kürt isyancılığına karşı alınmış bir askerî önlem olmakla birlikte, izleyen on yıllık dönemde meydana gelecek toplumsal, siyasi ve ekonomik süreçlerde istenmemiş sonuçlara yol açtı. öncelikle, zorunlu göç türkiye’nin sınıf yapısını ve işçi sınıfının etnik bileşimini kökten değiştirmiştir. ikinci olarak, söz konusu zorunlu göç, kürt hareketini kentlileştirmiş ve, ironiye bakın ki, 3 milyon kürdün yaşadığı tahmin edilen istanbul, kürt göçmenlerin tabiriyle “dünyadaki en büyük kürt şehri” haline gelmiştir. üçüncüsü, zorunlu göç, toplam kürt göçünün hızını ve kapsamını dönüştürmüş, önceki göç dalgalarından nitel ve nicel olarak farklılaşmasına yol açmıştır (keyder ve yenal 2011).

    türkiye’deki büyük şehirlere yeni gelenler kendi topraklarından siyasi ve askerî-güvenlik önlemleri nedeniyle çıkartılmış olup, önceki nesil göçmenlerin aksine, bu şehirlerin sunduğu sosyal ve ekonomik fırsatlara kapılıp gelmiş değillerdi. kürtler en dezavantajlı kesimdi, çünkü zorunlu göç onları mülksüz bıraktı. köylerini, evlerini, ekilebilir topraklarını geride bırakmaya zorlandılar; kentlerin ekonomik ve mekânsal çeperleri kabul edilebilecek yerlerde son derece olumsuz koşullarda hayatta kalabilmek için akrabalık ve hemşerilik ilişkilerine güvenmek durumundalardı (ayata ve yükseker 2005). üstelik söz konusu zorunlu göç kayıt içi kalıcı işlerin son derece sınırlı sayıda yaratılabildiği bir neoliberal ekonomik ortamda gerçekleşti. ucuz işgücü kaynağı oluşturan, mesleki vasıfları bulunmayan ve bulabildikleri her işte çalışmaya hazır olan bu yerlerinden edilmiş kürtler, istanbul gibi şehirlerdeki kayıt dışı işgücü pazarının önemli bir bölümünü oluşturmuşlardı."

    yukarıdaki alıntılar, erdem yörük'ün "neoliberal hegemonya ve tabana dayalı siyaset: islamcı hareket ve kürt hareketi" isimli makalesinden.

    şimdi, kürtlerin neden büyük şehirlerde bu kadar çok yoğun bir nüfusa sahip olduğunu, istanbul'un en büyük kürt şehri olduğunu anlattık. ama ırkçı ve kinci zırvalamaların, zorla göç olgusu üzerinden devletlerine halel getirmeyeceklerini hepimiz biliyoruz. o yüzden bu kısım aklı başında insanlar için yazıldı.

    cenk saraçoğlu, 'tanıyarak dışlama' isimli çalışmasında ayrıntılı değinmiş. kentin çeperlerinde yaşayıp, ekonomik hayata dahil olan kürtlerin, çevreyi, günlük yaşamı, moderniteyi nasıl da hiçe sayarak yaşamlarını idame ettirtiklerini, birer güvenlik sorunu olarak kent soylularını ürküttüklerini, modern dünyaya rezil ettiklerini, bunları da sırf kürt oldukları için yaptıklarını söylemeleri, işte ırkçılığın, faşizmin dik alası olan nokta budur. afrika'da, hindistan'da, amerika'da, almanya nazi döneminde yaşananlardan ne farkı var? nazilerden, ku klux klan'lardan, amerikan yerli halkının asimile-katliamından, apartheid rejiminden, hindu radikallerinden ve onların uygulamalarından ne farkı var?

    türk olmayı, modern, nazik, bilinçli, çevreye duyarlı, az çocuklu, kadına saygılı, vergi vermeyi kutsallaştırmış, yasalarla uyumlu olmayı default olarak genlerinize yazıldığını iddia ediyorsunuz. selanik, kafkas, rodos göçmeni olmayı övünülecek bir nişan gibi taşırken, yozgat'a, bayburt'a, rize'ye, ankara'ya ve daha bir çok 'türk' kentine bok atıp, çomar gibi bir kavramı bizlerle tanıştıran sizlersiniz.

    sizin asıl derdiniz, götümüzde ayı bağırırken, tepemizde balyozlar patlarken, iktidara ve onun yeni devletine karşı çıkacak cesareti ve programı ve örgütü bulamamak ama gücününüz yettiğine diklenmek ve bunu en rezil en ırkçı bir biçimde yaparak halen varlığınızın dayandığı kültürel-siyasal geleneği yeşertmeye çalışmaktır. bu gelenek çok kan döktü, niyetiniz bu kanı dökmeye devam etmek.

  • öncelikle ayrımcılık yapan birisi değilim. sadece sosyolojik bir tespit yapıyorum.

    vardır böyle bir şey. özellikle 1990'larda batıya doğru yapılan göçlerde bu durum çok sık görülüyor.

    adana: 90'lara kadar yörük ve şehirli adanalıların ve arap-alevi nüfusun olduğu ilde. tarım ve sanayinin gelişmesiyle yoğun bir kürt nüfusu göç etti. bu durum şehirde gecekondu sayısını arttırdı. şehirde kadın, silah ve uyuşturucu ticaretleri, hırsızlık ve terör hücreleri hat safaya ulaştı. bugün haberlerde izlediğimiz absürt suçların işlendiği adana'da bu suçların çoğunluğunu bu kürt nüfus işlemektedir. bazı mahallelere de bir türk veya başka bir etnik köken olarak girememenizin sebebi de yine bu kürt nüfus.

    mersin: yine adana gibi 90'lı yıllarda yoğun kürt nüfusu göç etti. gecekondu olmayan mersin'de gecekondu sayısı hızla arttı ve bu durum altyapı ve şehirleşme sorununa yol açtı. eskiden kapı açık yatılabilen şehirde 4. katın pencerelerine bile demir korkuluk taktırmak sıradan hale geldi. eskiden mersin yerlisi alevi arapların yaşadığı çay-çilek mahallerinde arap kalmadı. ve yine bu mahallerde suç oranı çok yüksek. bazı mahallerde yabancı olarak gezmeniz bile çok zor.

    antalya: turizmle birlikte 90'lı yılların sonunda yoğun göç aldı. göç eden kürtler burada mafyalaştı, yerli esnaflara kan kusturdu. gasp ve hırsızlık olağan hale geldi. özellikle turizm sektöründeki esnaflar için kazıklama sıradan hale geldi. kürtlerin işlettiği bazı mekanlar yerli almazken sadece yabancı turist almaya başladı. plajlarda şezlong terörü dediğimiz üçkağıtçılık yaygınlaştı. parklarda madde bağımlılığından ölen, yollarda kadınlara ve turistlere laf atan insanların çoğu yine kürt gençleri. bu olay izmir için de geçerli.

    gaziantep: sanayinin gelişmesiyle arap ve türkmen şehri antep'te kürtlerin nüfusu diğer etnik kökenlileri geçti. şehirde mafyalaşma ve aşiret kavgaları ortaya çıktı. tek tek anlatmayacağım. yaşadığım şehirde gaziantep'den gelen çok antep yerlisi var. nedenini sorduğumda kürtlerin çok olmasından dolayı göç ettik diyorlar. bu cevap bile başlı başlına anlatıyor her şeyi aslında.

    istanbul: istanbul'daki suçun büyük çoğunluğunu kürtler işliyor. kürtlerin yoğun yaşadığı bağcılar, esenyurt gibi yerlerde kim rahatça gezebiliyor?

    eskiden türkmen ve arap şehri olup şimdilerde terörün hat safaya ulaştığı iller ise: van, siirt, mardin, muş, kilis, ığdır.

    özetle kürtlerin göç ettiği şehirlerde kan davaları, hırsızlık, cinayet, terör, mafyalaşma, uyuşturucu, kaçakçılık, kadın ve silah ticareti hat safalara ulaştı.

    not: sözlük beni faşist ilan edecek biliyorum ama amacım sadece sosyolojik tespit yapmak. başka bir etnik köken olsaydı. o etnik köken üzerinden başlık açacaktım. hali hazırda mersin'de kürt nüfusun fazla olduğu bir mahallede yaşıyorum. içlerindeyim yani. özellikle mersin ve adana'nın eski halini hatırlayanlar beni anlayacaktır eminim.

    edit: bana mesaj atıp küfredenler çok mu humanist şimdi? kim faşist? yahu ben burda faşistlik mi yapıyorum. göz var izan var. içlerinde yaşadım diyorum. liseyi başka bir ilçede okuyunca aradaki farkı anladım. bariz belli her şey ama faşist deyip geçiyorsunuz. evet 90'lar teröründen kaçtılar. evet sorun eğitimsizlik. fakat hiç biri eğitim için uğraşmıyor ki. benim ailem de şehire sonradan göçmüş ama hepsi okudu, meslek sahibi oldu. mersin'in çay mahallesinde olan okullar doğu görevi diye geçiyor biliyor musunuz? evet doğu. öğretmenler o kadar çok zorluklarla karşılaştılar ki (bıçaklama, adam kaçırma, hırsızlık) devlet doğu görevine saydı oradaki okulları. eğitim almak istemiyorlar. yeri geliyor türkleri de eleştiriyorum. eleştiri yapıp kendimizi düzeltmezsek nasıl değişecek bu dünya?