kürdistan

  • 1926 ankara anlaşması tam metin

    orjinal metin

    türkiye'nin toprak bütünlüğü maddesi şartıyla musul-kerkük'ü terk etti diye bir madde yok. atv haber'de masa başı üretilmiş yalan bir haber.

    zaten tarihe azıcık ilgi duyanlar bu haberin yalan olduğunu hemen anlarlar. lozan'dan sonra musul sorununda türkiye halk oylamasını (self determinasyon ) istemiştir.sadece musul değil başka bölgelerde de batı trakya vs.( tabi kendi geleceğini tayin olayı bugün bile sınırlarını belirleme de sorunlu bir olay.o gün de sıkıntılıydı ve isteyen istediği gibi yorumluyordu.ulusların kendi geleceğini tayin hakkı ) ama ingiltere karşı çıkıp izin vermemiştir eğer musul-kerkük bölgesinin geleceğine ordaki halk karar verecek olsaydı ingiltere sonucun %100 türkiye'ye katılmak olacağını biliyordu bu yüzden türkiye'nin 1926'da ırak'ın toprak bütünlüğünü savunması hiç mantıklı değil çünkü bir bölünmede kuzey türkiye'ye katılacaktı.(türkiye'nin de halk oylamasına işine gelmeyince karşı olduğu bölgeler vardı. şu an hatırlamadım. msj atan olursa düzenlerim. )

    abd 1.dünya savaşı'na girince tüm milletlerin kendi geleceğini tayin etmesini şart koştu. ingiltere vs. bunu kabul etti, savaş bitince de musul-kerkük gibi birçok yerde yan çizdiler. işgalin adını mandacılık koydular.abd'nin isteği kaybeden hiçbir ülkenin işgal edilmemesi ama tüm azınlıkların istemeleri durumunda özgürleşmeleri vs.(bkz: wilson ilkeleri) türkiye 1.dünya savaşı sonrası birçok talebini bu ilkelere dayandırmıştır.

    itilaf devletlerinin bu yamuğun avrupa'ya maliyeti monroe doktrini olmuştur . abd , avrupa ile arasına mesafe koymuş bu mesafe işler çok ciddi sıkıntıya girinceye kadar abd'nin avrupa meselelerinden uzak durmasına 2. dünya savaşı'na geç katılmasına sebep olmuştur. abd'nin 2.dünya savaşına geç katılması avrupa için avrupa için büyük yıkım olmuştur.

    aynı bilgi hatalı olarak bir milyon kere paylaşılınca yazmak istedim.

    bir diğer konu da k.ırak'a ambargo konsun ! kimler türkiye ,iran , merkezi ırak yönetimi.(suriye'de dahil edilebilir.) bölgede k.ırak'ın yapılandırılmasında en büyük gelir türkiye'ye ait.ambargo uygulayacaksak ülkelerden en fazla zararı türkiye görecek. k.ırak ambargoya ambargo ile cevap verse de en büyük zarar yine türkiye'nin olacak.yıllara göre değişse de ırak'tan petrol ithalatımızın %30'unu karşılıyoruz. (iran+rusya %35'ini ) bir ambargoda hem para kaybeden hem ihtiyaçları karşılanmayacak ülke türkiye olacak. türkiye , iran , rusya , ırak ile beraber hareket edecekse bu ülkeler türkiye'nin potansiyel petrol açığını (%30 gibi bir açık ortaya çıkarsa benzin ben diyeyim 10 lira siz söyleyin 20 lira olur. ) makul bir fiyattan karşılamalı diğer durumda ambargo türkiye'yi k.ırak'tan daha kötü şekilde vurur.

    tahminim bu referandum bir blöf k.ırak haklarını geliştirmek istiyor , dünyadan destek almayarak devlet kuramazsın ama diğer taraftan ırak günümüzde manen bölünmüş bir devlet. işgalden sonra şiiler ülkedeki tüm gücü ele geçirdiler tüm noktalar şiilerin elinde. devletin tüm imkanları şiilere akıtıldığı için kürtler(şii ya da sunni )ve sunniler(arap) çıkış yolu arıyor. sunniler şiddet yolunu denediler (işid vs) ama başarısız oldular onlar da ilerde özerklik veya bağımsızlık isteyecekler çünkü ırak çoğulcu bir ülke olamıyor , şiiler ise pastayı tek başına yiyorlar.liyakatsizlik zirve de. ırak'ın işid tarafından işgali tamamen bu sebepten dolayıydı. musul'da işid kendinden onlarca kat büyük ırak ordusunu şehirden kaçırdı. sorun ırak ordusunun tamamen devlet memuru kafasında olması. bu şekilde bir ordunun canını tehlikeye atması mümkün değil.mesela k.ırak kendine ait petrol gelirinin %80'ini merkezi hükümete gönderiyor bu konularda tavizlerle sorun çözülecektir ama o referandum her şekilde yapılacak ki ihtiyaç duyulunca kullanılsın.

  • türkiye'deki bütün kürtler gidip burada yaşayacaksa destekliyorum. ondan sonra sıra suriyeli ve diğer ne idüğü belirsizlerde işallah.

  • yabancı ortakları olan bir petrol şirketinin ofis boyluğunu yapıyorum. bir süredir de tatlı tatlı muhabbet ediyorum ofisteki bir abiyle, tabi ki tatlı muhabbet edicem olm, ofis boy'um ben. hatta türkiyedeki fenerbahçelilerden, üzerlerindeki baskılardan, fenerbahçeli olmanın zorluklarından filan bahsediyoruz, ama bugün yaptığımız muhabbet resmen hallelujjah!!! dedirtti:

    ben: b
    ofis çalışanı: oç

    oç: siz ankaradan mısınız?

    b: yok, bursalıyım ben?

    oç: türkiyenin neresinde?

    b: daha batıda marmara denizinin güneyinde, istanbul'un deniz aşırı komşusu:

    oç: oohh constantiniye mi diyorsun?

    b: (oha lan constiniye dedi?!! trakya'ya east roman empire diyen adam istanbul'a da constantiniye dedi.) hmm yok şey, constantiniyye mi dediniz?

    oç: evet? doğu roma imparatorluğunu başkenti?? niye şaşırdınız ki? bizim nicea'da da depomuz var?

    b: (oha oha...adam iznik'e de nicea dedin ya la?? oh may gad ımyeh ımyeh) çok şaşırdım, sizin gibi yabancı birinin bizansı bilmesine..ama meşru bir devlet yok ortada..belki tarihi kalıntılar diyebiliriz...

    oç: yanlış mı söyledim? constantiniyye doğu romanın başkenti değil mi? yoksa barbar turklerğğe teslim mi oldu?? kusura bakmayın ama bence barbar turklerğğ e karşı yeni bir crusade tertiplenmeli azizim,

    demesiyle beraber daha fazla dayanamayıp bir snickers uzattım abiye, yedi, gerindi, silkindi, kendine geldi ve;

    "yaa monti hani boğazda rakı balığa gidicektik ya godless!!" diye haykırdı...yani ne bileyim, böyle rakıdır, balıktır filan deyince bu farkındalığını bir sorguladım.."lan adamlar bizim memleketimizde bizden iyi eğleniyor heaa" diye de aklımdan geçirdim. hemen aynı günün akşamı attım hızlı trene götürdüm mekana.

    çok deli içmiştik hacı öyle böyle değil, en son bizimki masanın üzerine çıkmış kravat alnında "ave caesarr!!" diye bağırıyordu mk..

  • başka bir başlıkta yazdığım entry'den ilgili bölümü aktarıyorum buraya: (bkz: #52886804)

    türkiye'nin doğu ve güneydoğusu kastedilerek söylenen "kürdistan" ifadesi için;

    bu ülkenin isminin türkiye olmasından rahatsız olan kürt arkadaşlar bunun bir faşizm olduğunu söylerken, ülkenin doğu ve güneydoğusundan kürdistan diye bahsetmenin de aynı faşizm olduğunu görmezden geliyor. kürdistan’ın savunusu yapan arkadaşın söylediği şu: “ağırlıklı olarak kürtlerin yaşadığı bölge.” bu tanım eğer bir coğrafyaya ırk ismi vermek için yeterliyse, ülkenin adının türkiye olmasında bir sakınca yok. nitekim misak-ı milli sınırları bütün olarak düşünüldüğünde ağırlıklı olarak türklerin veya kendilerini türk olarak tanımlayan (evet, asimilasyon falan filan) toplulukların yaşadığı bir ülkeye türkiye denebilir. bu ifade eğer diğer halkları rencide ediyorsa, doğu ve güneydoğuyu kapsayan kürdistan tanımı da yine o bölgelerde yaşayan ermenileri, zazaları, süryanileri, arapları, ezidileri vs aynı biçimde rencide edeceğinden, kürdistan tanımı da en az türkiye kadar faşizan bir söylemdir.

    görüldüğü gibi buradaki sorun faşizme karşı duruş falan değil, faşizmin kimden geldiğiyle ilgili bir tutum. türk’ün kürt’e uyguladığı faşizme sessiz kalarak da destek veren bir yönetici, bu faşizme isyan ederken diğer azınlıklara aynı faşizmi reva gören kürtler…

    bu ülke, gücü eline geçirenin kendinden zayıf olana yaşama hakkı tanımadığı insanların, toplulukların, halkların ülkesi. doğal olarak yöneticileri de böyle olacak, kullanıcıları da.