istiklal caddesi

  • 10 yıldan beridir, akp'li belediye ve yöneticiler tarafından bilinçli bir şekilde bitirilmiş caddedir. aslında çok değerlidir. o binalar falan, binaları geçtim lokasyon olarak falan çok değerlidir bu cadde. yani satsan çok iyi para getirir. ama oradaki binaları sahiplerinden falan değerli haliyle almaya kalksan çok pahalı. devlete yükü fazla olur. e bir de, halk arasında bu kadar cazibesi yüksek iken, şimdi kalkıp ona buna, araplara falan satarsan, tepki çeker. e önce ne yapmak lazımdı, buraya gelen şu halkın ayağını bir kesmek gerekir. bu haliyle de çok güzel, cezbedici. böyle ağaçlar, arnavut kaldırımları, barok mimari, o işlemeli eşsiz tarihi binalar falan. bu haliyle ne ele geçirebiliriz ne de millete açıklama yapabiliriz. o zaman sök ağaçları kaldırımları sök sök sök. kaldır sokaklardaki masa sandalyeleri. inşa et beton yığını avmleri, kapat caddeyle özdeşleşmiş dükkanları, koy yerlerine dönerci, kebapçı, lokumcu, nargilecileri. caddenin zeminini bok gibi taşlarla kapla, sonra sök onları, bu sefer başka çeşit bok gibi taşlarla kapla. onları da adam gibi döşeme, basılan her bir taş langır langır yerinden oynasın. o da olmadı caddenin bazı yerlerine düz beton dök, yama yap. iyice bok gibi gözüksün. e ne kaldı geriye, bu tramvay. kaldır onu da. bu suriyeli dilencilere de sakın dokunmayın. ohh, arap turistler de istila ettiler zaten caddeyi. bir de üstüne terör saldırısı oldu mu? ohh mis mis, bu da işin ikramiyesi. batılı turistler ve yerli ziyaretçilerin ayakları da kesildiğine göre artık, fiyatları bir hayli ucuzlayan meskenleri değerinin çok altında satın alıp, misli fiyatlarına araplara satabiliriz.

    al sana akp türkiyesi'nin istiklal caddesi tarihi.

  • dün gece oradaydım. her geçen gün nasıl boka saplanır, nasıl daha rezil kepaze oluruz canlı bir örneği.
    led ışıklı sokak lambaları koymuşlar son olarak. alacalı, bulacalı. mermerden bank yapmışlar meydana. sıcak da oturursanız götünüz yansın, yağmurda oturmayın, soğukta bulaşmayın diye.
    polisler vardı bir sürü. yaka paça bir tarafta, göbekli kısa boylu. bir newyork, londra ne bileyim italya, helsinki de polisler vardır. kendileri ile gurur duyan. "bak kardeşim ben bu şehrin güvenliğini sağlıyorum!" diye gubarmış hindi gibi gezinen. bizim polisler ne bileyim.. apaçi gibi toplanmış karı kız kesiyor. yaka, paça bir tarafta. gözgöze gelmeye korkuyorsun.
    iki metre de bir kebapçı, dönerci, çiğ köfteci, nargileci dolmuş.kahire den bir farkı yok. eski sokak şarkıcıları da yok!. keman çalan bir abla vardı o da gelmiyor artık.
    mekanlar boş. sadece sokaktan turist avlayan adına clup denilen bir votka-bull'a yüzlerce lira kesen apaçi mekanlar kalmış.
    dilenci kaynıyor sokaklar. felaket ötesi bir ses kirliği var. bir çok kaliteli mekan kapanmış, taşınmış. bir ay da nasıl bu kadar dibe vurdu?
    galata kulesinin altında ki merdivenlerde bir sürü insan kendi kafasına göre eğlenirdi birkaç ay öncesine kadar. gitar, darbuka, akordiyon ve klarnet hiçbir zaman bu kadar uyumlu değildi. her yaştan, her kesimden insan hiçbir ayrım gözetmeden o merdivenlere oturur şarkılar söylerdi. şerit çekmişler. eline bir bira alsan polis on saniye de damlıyor. bombaların patladığı bir cadde de bir sürü sivil var.sadece insanlar eğlenmesin diye!
    mayın tarlası gibi galata.. üç tane sokak köpeği ve oranın mudavimi üç tane alkolik dede kalmış. banklara oturduğunuz da siviller hemen kesmeye başlıyor. ürküyorsunuz.
    bir toplum bir halk nasıl bu kadar vicdansız olabilir böyle bir şehire?
    bu kadar milliyetçi, bu kadar vatan sever ve bu kadar allah'tan korktuğunu idda eden bir halk? nasıl tecavüz edebilir bu güzelim coğrafya'ya?
    istiklal caddesi bunun canlı kanıtı.
    her zaman toma bekliyor girişte. korku kokuyor istiklal, herkes bir şeylerden korkuyor.
    zevksiz, ucube oluyor her geçen gün!
    hiçbir şey zoruma gitmedi de. o galata kulesinin altı her gece şenlik alayına dönerdi. kürtça, türkçe, ingilizce, fransızca şarkılar söylenirdi. ayrımcılığın, ırkcılığın, kötülüğün bittiği bir bölgeydi orası. her yaştan her kesimden, fakiri, zengini, apaçisi, enteli kol kola şarkılar söylerdi.
    dün gece alkolik dede bağırdı. "amına koyayım böyle dünyanın" arkadaşı geldi koluna yapıştı. "sen işersen, millet sıçar. burası bizim. sürerler bizi buradan, gidecek yerimiz yok!"
    işeyen, sıçan da yoktu oysa. sürmüşler herkesi!

  • bu caddede gezinen arap turistlerle ilgili her şeyi anladım da çözemediğim tek bir konu var. arkadaş sabaha karşı saat 03:00'de sadece gözleri gözükecek şekilde çarşafa bürünmüş bir arap turist yanında başka kimse olmadan bebek arabasıyla barların arasında neden gezer? dilenci diyeceğim kolunda louis vitton çanta var. bebek arabası da şu ikinci el araç fiyatına satılan üç tekerli zımbırtıdan. açık mağaza yok bir şey yok. hani çocuğu eğlemek diyeceğim ama o da mışıl mışıl uyuyor. yemek desen o sokaklarda lokanta yok. bir tarafında pezevenler, travestiler diğer tarafta kapalı bir barın önünde demlenmeye devam eden gençler var. bir kez de değil üstelik. en az üç beş kez şahit oldum bu duruma. anlayabilen varsa beri gelsin.

  • pusetli, dadılı arapların istanbul'daki uğrak yeri.

    ha bir de yeni saç ektirmiş bandanalıları da unutmamak lazım.