istanbul

  • konuyu çok dağıtacağım baştan söyleyeyim, sonu başı belirsiz bir yazı olabilir. "memleket yangın yeriyken" benim dertlerim böyle artık. zaten konuyu hangi başlıkta yazacağıma bir türlü karar veremedim, küçükyalı sahili, maltepe sahili, kadıköy kartal sahili derken düşündüm ki bu varoşlaşma bütün istanbul'un ortak sorunu. hatta ülkenin tüm sorunlarının bir aynası.

    dün akşam oturduğum semtte, küçükyalı'nın sahilinde, ailem ve arkadaşlarım ile yürüyüşe çıktık. oğlum yorulunca bel-tur'un* yanındaki parkta salıncağa binmek istedi. parkta yarım saat kadar geçirdik ve tekrar emin oldum:

    bizim millet insanlıktan nasibini almamış mal dolu. kimse kusura bakmasın, parkın dibine kadar girip mangal yapan, çocukları zift gibi duman altı bırakan insanlara başka bir tanımlama bulamıyorum.

    bakın güzel kardeşim, sahil yolu mesire yeri değildir. istanbul'un bütün sahilleri duman altında. bin kişinin olduğu sahilde on kişinin gerzekliğini kimse çekemez, çekmemeli. sahil yoluna çift şerit araba park edip işgal edemezsiniz. insanların ortak kullanımına açık sosyal bir alanı duman altı yapıp nefes alınmaz hale getiremezsiniz. her tarafı kuyruk yağı kokusu bastıramazsınız, çöplerinizi etrafa saçamazsınız.

    yahu daha bunu düşünemeyen insanlara, burada sözlükte, ya da başka ortamlarda, işte, evde, sokakta, hala sabırla ülkedeki soygunu, vurgunu, talanı, katliamı, adaletsizliği falan anlatmaya çalışıyoruz bir de saf gibi. bugün 3 yıl oldu bak, 14 yaşında bir çocuğun sokak ortasında vurularak öldürülmesinin yanlış olduğunu anlatamıyoruz. kime ne konuşuyorsun?

    yahu onu da geçtim, aramızda ciddi ciddi evrim, evrimsel biyoloji, büyük patlama, evrenin genişlemesi, karanlık enerji, falan anlatmaya, yozlaşmış bu kitleyi ispatlanmış gerçeklerle ikna etmeye çalışan güzel ama çaresiz insanlar var, en çok onlara üzülüyorum.

    yüzlerce yıl önce, pusulayı, matbaayı, teleskobu, motoru bulan insanlar geçmiş bu dünyadan. 40 yıl önce, uzayda sonsuz yolculuğa çıkacak mekiğe, dünya dışı akıllı yaşamla iletişim kurulma ihtimaline karşılık dünyadaki seslerden örnekler içeren bir plak yerleştirmeyi düşünen, hayal eden insanlar geçmiş. 2014 yılında bir gök taşına insin diye akıl almaz hesaplar yapıp 2004 yılında uzaya roket gönderen insanlar geçmiş.

    biz burada oturmuşuz, insanların ortak kullanımına açık olan bir yerde, mesire değil mesken bölgesinde, herkesin dibinde mangal yapanları, ya da mesela gecenin köründe küçükyalı tüneline arabalarla doluşup kornalara basıp havaya ateş edip asker uğurlayanları, otoban durdurup evlenme teklif edenleri, gece üçte bina yıkıp inşaat yapanları, hafriyat kamyonlarıyla sokak ortasında insan öldürenleri konuşuyoruz.

    "çocuklara tecavüz etmeyin, kadınları dövmeyin, hayvanlara eziyet etmeyin". lan bunlara asgari insaniyeti anlatamıyoruz daha. anlamak istemiyorlar. işlerine gelmiyor. zerre düşünmüyorlar. nasıl bir çaresizliğe bulaştık böyle, düşündükçe aklım almıyor artık.