internet kafelerin internet kafe olduğu yıllar

  • benim için 98 yılında başlayan süreçtir.

    seneler sonra memleketim olan edirne'ye tekrar taşınıyorduk, hatta kamyonda babamla beraber giderken, radyodan lady diana'nın öldüğü haberini almıştık. benim taşınacağımızdan önceden haberim olmadı, bizimkiler ev almışlar hatta içini falan yaptırmışlar, 2 3 ay geçmiş taşınmamıza 2 3 gün kala haberim olmuştu, çok mutlu olmuştum.

    edirne'ye taşındık, okullar açıldı, arkadaş çevresi edindim, derken bi gün arkadaşım gel internet cafeye gidelim dedi. nabıcaz olm orda, benim evde bilgisayarım var, internetimde var dedim. gel gel sen gidelim dedi gittik.

    internet cafenin kapıdan girdim ağzına kadar dolu, millet ne yapıyor diye baktım, deli gibi oyun oynuyolar, içimden ya bu oyunlar benim evdekilere benzemiyor falan dedim. sonra bi baktım adamlar birbirleri ile oynuyor, birisi bi program açmış yazı falan bişeyler yazıyor, böyle birden ufkum genişledi, mirc'in ne olduğunu ilk defa öğrendim.

    ulan 96 yılından beri evde internet vardı, kendi bilgisayarım vardı, ben sadece tv de gördüğüm web adreslerine girip bakmasını biliyordum. nba.com'a girmiştim, baktım zenci zenci adamlar çıkıyor, sonra tv de ford.com gördüm, gittim baktım arabalar var, derken babam bi sefer yurtdışından dönerken, telefon rehberi gibi, internet adresleri rehberi getirmişti. oradan rasgele adresler seçip giriyordum, karşıma tesisatçılar ve çeşitli tamirciler çıkıyordu. arama motoru olarak bi tek altavista'yı biliyordum, onda da bişey bulamıyordum.

    eve geldim, 3 gün 3 gece uyumadan chat yaptım, hayatımda böyle eğlenceli bişey görmemiştim daha önce. ondan sonra her akşam internet cafeye gitmeye başladım, age of empires, half life, tribes gibi oyunlar oynadık. bi başkaydı internet cafeler, blue cat, uygar net, yanında ki gold, sistem hepsinin farklı bi müşteri kitlesi farklı bi havası vardı. güzel günlerdi.

    sonra piçlikler öğrenmeye başladım, netbus indirip arkadaşın oturduğu makinın cd sürücüsü açıp kapamalar, yazdığı şeyleri silmeler*, mirc sayfasını okumalar, tuvalete yada sigara içmeye dışarı çıktığı zaman onun ağzından abuk sabuk şeyler yazmalar derken, çok gülmüşüzdür.

    sonra mircte kendimize kanallar kurduk, op kavgası, + kavgası başladı. op isterim vermezler, sigara isterler ben vermem. hepimizin icq numarası vardı, o online olunduğunda öten vapur düdüğü hala kulaklarımdadır. tabi bu arada internet cafelerde takılırken,evde de chat olayına da kendimi iyice kaptırmıştım, babam derslerim kötüleşecek diye yasak koymaya kalkmıştı. bende 146 dan bağlandım , bir ay bir fatura geldi akıllara zarar, aslına bakarsanız benimde suçum yok, babamın bilgisayarı 24 saat açık ve internete bağlı olduğu için öyle girerdim. bi gün baktım babam bağlantı penceresine 146 yazıp girdi, böyle oluyormuş demek deyip bende tekrarladım. meğerse normal hatlarda yoğunluk olup bağlanamadığı zamanlar girermiş 146dan.

    mp3 furyası da başlamıştı, hepimizin kendi sevdiği şarkılardan oluşan mp3 cdleri vardı, adeta hepimiz küçük bir tiesto edasındaydık, napsteri öğrenmiştim, çok manyak ötesi şarkılar indirdim. o zaman indirdiğim o şarkılar hala bilgisayarımda ve hala dinliyorum.

    enteresan günlerdi, gider rhpc cdsi alırdın, içinden acaip bişey çıkardı, metallica cdsi alırdın, bi bakardın içinde porno var :) , bi ara kola bardağı, tangledet toplamaya başladı millet, cep telefonları çok popüler oldu, benim 5110'um vardı, taaa istanbuldan krom nikel parlak kapak getirtmiştim kendime. herkesin ekran logosu farklıydı, zil sesleri farklıydı.

  • half life, cod2, counter strike'ın populer olduğu yıllara tekabül eder.

    "zeki ama çalışmıyor" neslininin bir kısmının yok olduğu yıllardır aynı zamanda.