insanı tüketen şeyler

  • savaş meydanında sırça köşk inşa etmeye kalkması.

    insan manevi anlamda varoluşunu kurduğu yakın ilişkilerde gerçekleştirmek ister. her türlü ilişkide amaç budur, kendini tanımlamak. kendisini iyi ve güzel ve doğru zannettiği gibi kurduğu/ kuracağı ilişkileri de emniyet, güven ve sevgi ile inşa edeceğini zanneder. bunun için uğraşır çabalar durur. fakat zaman geldiğinde bir de bakar ki üstü başı toz içinde bir arpa boyu bile yol alınmamış.

    her hayal kırılmış her beklenti solmuş. ister evlat ister anne baba ister sevgili ister eş dost... hemen her ilişkide bu böyledir. harç bir türlü tutmaz, duvarlar yükselmez.

    bu tür ilişkiler önemlidir çünkü insana kendisini gösterir. gözlerimizi muhatabımıza değil de kendimize çevirirsek göreceğiz içimizdeki haini, kıskancı, harisi, karanlığı. dehşeti. aşkı, fedakarlığı, potansiyeli... insan iyi midir kötümüdür bilmiyorum ama ortalama yetişkin bir insanın ham haliyle yakından seyredilmeye müsait olmadığını biliyorum.

    bu anlamda ilişkilerimiz esasında birer savaş meydanı. bizi kusurlarımızla, karanlığımızla yüzleştiren bir savaşın meydanı. ve bu alanda ancak bu savaşa girmeye, ellerini kirletmeye, yüzleşmeye cesaret edebilenler birşeyler inşa edebilir. bu savaşın galibi olanların duvarları yükselebilir.

    hasılı önce yüzleşmek lazım. hasıraltı etmeden, kaçmadan iyi-kötü her ne var ise kabullenmek, zemini güçlendirmek sonrasında birşeyler inşa etmeye başlamak lazım.

    aksi durumda insan, kendisini kısır bir döngünün içine hapseder. yani ki, koyduğu her tuğla yerinden sökülecek, başvurduğu her çare sonuçsuz kalacak. en ufak bir sarsıntıda herşey yine yeniden yerle bir olacak. tekrar başa saracak.

    tükenene kadar.

  • düşünmek
    trafik (insan, araç, bina)
    jon snow (bu kadar mal olunmaz amk)

  • karşılığını alamadığın beklentiler

  • her zaman her dakika ulaşılabilir olmak. insan bazen kaybolmak ister.

  • şule gürbüz diyor ki “insan hangi bulutun altındaysa onun yağmuru üzerine yağıyor. temiz ve sükun dolu, çok çalışarak az bir işin bin meşakatle ortaya çıkarılabildiği bir atölyede ömür sürenle, bin hayhuyun döndüğü yerde nefes alan insanın benzi aynı olmaz elbette.
    oraya oranın tesiri yağar, buraya buranın. herkes bulunduğu yerin rahmeti ya da illeti altında kalır.”

    ait olmadığı bulutun altında kalan kişi günden güne tükeniyor bana göre. farkında olmak ve bunu değiştirecek kudrete sahip olamamak da o insanı bitiriyor.
    rahmet beklerken illete maruz kalmak işte bu.

  • kendini sabote etmek. konu ne olursa olsun bir sebep bulup kendini sağlıktan,mutluluktan,insan ilişkilerinden,başarıdan mahrum etmek.