ingilizce konuşurken yapılmış en büyük salaklık

  • üniversite 2. sınıftayken bir ingilizce sunumda kendi kısmımı sunup arkadaşa pas atarken “now, emirhan's turn” yerine “emirhan turns” demiştim, arkadaş da bana bakıp kendi etrafında dönmüştü :)

  • ürdünlü bir kıza bir önceki gün "painting" yaptığımdan bahsettim.
    heyecanlandı, bana da öğretir misin dedi, konuya yıllardır çok meraklı olduğundan ama hiç fırsat bulamadığından dert yandı.
    tamam dedim, sıkıntı yok, yaparız.
    nasıl yaparız, nasıl ederiz diye uzun uzun konuştuk.

    velhasıl, az kalsın ürdünlü bir kızla boya badana işine giriyordum - meğer onun anladığı "painting" tuvale resim yapmakmış.

    not: şimdi düşündüm de, keşke çaktırmasaymışım. tak fuları, kendine özgü bir stilinin olduğundan bahset geç işte. ne karıştırıyorsun gazete kağıdından şapka yapmayı falan.

  • camera yerine photograph machine demişliğim vardır

  • londra'ya ilk geldiğim zamanlar. bir kahveci dükkanına girdim ama nasıl açım. aldım bir sandviç. gittim kasaya doğru. kadına dedim ki bir bu sandviç birde black americano lütfen. ama dedim 'could you warm that in mikrodalga please'? kadın çakmadı meseleyi. dedim maycrodalga maycro. kadın yine anlamadı.içimden de diyorum kamile bak neden anlamıyor mikrodalga fırın işte tam arkasında... ve ablamızdan yürek yamultan,gurur burkan o cevap geldi.

    -did you mean microwave? hahahaha

    ne utanmıştım o zaman. hiç unutamam.

  • tam da 4 yıl önce bugün olmuş. facebook hatırlattı.

    ben ve dostum levent voobly'de age of empires oynayacağız 6 amerikalıyla birlikte. odada beklerken sıkıldık, birbirimize müslüm gürses'in sarkı sözlerini yazıp gönderiyoruz. yeni rahmetli olmuş, tam da o günler.

    derken amerikalılardan biri 'what are they talking about' diye sordu bizi kastederek.
    abd'lilerden bir diğeri 'muslums' dedi.
    biz de şok olduk, elin abd'lisi bile müslüm baba'yı biliyor diye. 'u really know müslüm ? thats incredible' diyorum adama. 'everybody knows muslums' diyor adam bana. levent de 'adam öldü abd'de bile meşhur oldu keşke bugünleri de görseydi' diyor. ben diyorum 'müslüm baba is better than frank sinatra'

    sonra yine levent adama müslüm baba'dan en sevdiğin sarkı hangisi diye sordu.

    derken abd'li adam bize 'i dont know müslüm baba. ı said, you muslims behaving like an idiot' dedi. adam biz türküz diye müslümanlara laf etmiş meğerse. muslims yerine muslums yazınca bizde kayış kopmuş.

  • heeeeeyt be. üniversiteden mezun olmuşum. hemen de ilk işime girmişim üstüne. boğaziçi mezunu mühendisim tabii, almışım da gazı, her sikin en doğrusunu ben biliyorum o zamanlar amına koyim.

    işyerinde binlerce kişi çalışıyor, farklı ülkelerden bir sürü çalışan. benim müdürüm ingiliz. bir de onun kankası var o da ingiliz, başka bir departmanın müdürü. üç kişi birlikte oturuyoruz bir yerlerde. bir süre sonra yanımıza belçikalı bir müdür daha geldi. etti mi sana kırk. ve milliyetçi halk part... neyse konuya dönelim. dört kişi olduk. daha sonra belçikalı gitti, üç kişi kaldık yine.

    aldım sazı elime, zırvalamaya başladım:

    "bla bla bla, his accent is like a man from russia, bla bla bla."

    ingiliz abi bana öyle bir baktı ki ben bunu söyledikten sonra. aha dedim şimdi sikecek belamı, ayvayı yedik. belamı sikmedi ama daha beter etti beni, üstelik müdürümün yanında. hem hayat dersi verdi, hem de yerin dibine soktu:

    "first, what the fuck did you just say? do you know any english? fuck your grammar. complete disaster. besides that, how many russian people have you ever talked to? have you ever known at least one russian guy? i believe not. so just shut up."

    utancımdan milisaniyeler içinde gökkuşağının bütün renklerine büründüm. herif itin götüne sokup sokup çıkardı beni. besides that, belçikalıyla bizim ingiliz yıllardır kankalarmış, yedikleri içtikleri ayrı gitmezmiş.

    ardından kızgın abi, bizim müdüre dönüp, siz bunları işe alırken ingilizce testine tabi tutmuyor musunuz tarzı bir şeyler geveledi. müdürüm de sağolsun beni daha fazla ezmedi onun yanında, aslında ingilizcesi çok iyidir ama heyecanlandı biraz diye ekledi, en sona da çocuğun üstüne çok gittin diye çıkıştı hatta.

    haa sonra ne oldu, müdürüm ikimiz yalnızken ağzıma sıçtı, özellikle iş hayatında çenemi kapalı tutmam ve her sike maydanoz olmamam konusunda uyardı beni. üstünden yıllar geçti ama dediklerini hala hatırlar, uygulamaya çalışırım her daim. sağolsun var olsun.