immanuel tolstoyevski ile über bir röportaj

  • bi dönemin celebrity'lerinden, her hafta debeye üçer beşer entari sokan, entarileri sosyal ortamlarda deli gibi paylaşılan tolstoyevski ile karşınızdayız. fantastique olay.

    ytyfa; ekşi sözlükte kaç senedir yazarsınız? neden ekşi sözlük? ne zaman veya nasıl yazma kararı aldınız?

    immo:

    en az 10 senesi vardır. ötesini bilemem, 10 seneden eski anılarımı siliyorum, böylece hep genç kalıyorum.
    ekşi sözlük'e beni aethewulf denen esrarengiz şahsiyet alıştırdı. gece otururken "bir kere dene, çok seveceksin" dedi. kendime geldiğimde artık yazardım. çok utandığımdan gidip kimseye durumu anlatamadım. zamanla alıştım. o sıraca kız arkadaşım da, işim de yoktu, dünyanın en güzel kombinasyonu aslında. değerini bilemedim, sözlükle harcadım.

    diğer sitelerde yazmamamın tek nedeni tembellik, yoksa aç bir hesap, yazdıklarını kopyala, zararı olmazdı. kendi sitemi bile daha yeni yaptım, ki o da görsel içerik için. yoksa konu sadece yazıysa, özelleşmiş olanları dışında kişisel bloglar biraz ölü mecralara döndüler. benim gibi her telden çalarak yazanlar için sözlük veya medium gibi siteler daha iyi. sonuçta çok çok iyi levrek yapmadıkları sürece dağın başındaki bir lokantaya gitmezsiniz (zaten dağ levreğini de yapmak çok hüner ister), bir sürü lokantanın bir arada olduğu bir yere gider, orada seçersiniz.

    `***`

    ytyfa: ekşi sözlükte okumayı en çok sevdiğiniz sadece kendiniz misiniz? yoksa sevdiğiniz başka yazarlar var mı? kimler ve sebepleri nedir?

    immo:

    kendimi okumayı sevmiyorum. kendimi sürekli geliştirdiğimden, yazarken bile aralıksız kitap okuduğumdan -bir yandan da şınav çekerim- yazdıklarımı iki saat sonra okuyunca eksiklikler gözüme çarpıyor, "orada tocqueville'e bir referans daha vererek iyice kafa ütülüyebilirdim, şurada bir istatistik daha uydurabilirdim, ıııh, 223...224..." diye kendimi yiyorum.

    çok iyi yazanlar var, ama her yazdığını takip ettiğim biri yok. badi listeme baktım, 70 yazar var, ki ben bu listeyi her dolunayda en fazla bir kere güncellerim. hangi birini yazayım? tanıdıklarımı da yazmasam gücenirler, ssg özellikle çok alıngan mesela. hatta alıngan olduğunu belirtmeseydim alınırdı, o derece.

    özellikle benim gibi yazmayanları okumaktan hoşlanıyorum. edebiyatçılar, sanatçılar. "böyle de bir kafa var, ne güzel" hissi güzel, insan konforunu biraz bozup ara sıra başka dünyalara dalmalı. öte yandan "gündelik hayattan komik gözlemler" beni zorluyor. bu işi popüler kültüre taşıyan seinfeld 89'da başlamıştı, ben duyarsızlaştım herhalde, depeyinin yaptığı kadar iyi yapmadıkça okuması zor geliyor.

    `:***`

    ytyfa : ateizm hakkında yazılanları nasıl buluyorsunuz? sizin de harikulade bir ateist olduğunuzu biliyoruz, bu konuda düşünceleriniz nedir?

    immo:

    evet, yılın harikulade ateisti ödülünün güçlü adaylarındanım, fakat bu sene de akademi beni es geçer, ne bileyim gönlü olsun diye dicaprio'yu seçerse -ki kendisi gizli agnostiktir- allah belalarını versin, vallahi de billahi de versin.

    ateizm hakkında yazılanlar ortaya karışık. inanılmaz aptalca şeyler var. "allaha inanmayanların, inanmadıkları birşeyle kafayı bu kadar bozmuş olmalarını anlamıyorum" benim favorim. bunu anlamayan, hayatta neyi anlayabiliyor, ben de onu anlamıyorum. makarnayla pilavın farkını anlamıyor olabilirler bunlar. bunun yanında, milletin 100 senedir tartışıp bitirdiği konular temcit pilavı gibi. mesela ateizm ile evrimi bir tutmak, islamı eleştiren herkesi ateist sanmak, ateizmi-bilimi-evrimi dini inanç gibi görmek... "siz de aslında bizimle aynısınız ama yanlış yönlendirlimişsiniz"de yapılan ısrar yani. bu konuların aşılamamasının nedeni, konuşulacak yer olmaması. bırak aileni, cemaatini, mahalleni, okulda din dersinde bile konuşulmuyor bunlar. tam da bu yüzden sözlük güzel, çünkü din dersinde duyduğu sloganları tekrarlayanla, kapsamlı yazanların fikirleri alt alta gözüktüğü için, ortada kalmış biri anlıyor zaten hanyayı konyayı.

    ama mühim olan dinsiz sayısının artması değil, sorgulayıcı düşüncenin yerleşmesi. düşünen ve asgari bir hoşgörüye sahip bir müslümanla aynı toplumda yaşamak, ailesine tepki için veya trend oldu diye dinsiz olan biriyle yaşamaktan daha sorunsuz olur.

    ***

    ytyfa: uzun yazmanız ile tanınıyorsunuz. neden uzun yazmak?

    immo:

    esas neden kısa yazmak?

    (böyle deyip bıraksam iyi karizma olurdu)

    bu "özet geç p..." baskısının twitterdan önce olduğunu hatırlamıyorum. sosyal medya devrimi öncesi ve sonrasında yetişenlerin beyinleri kesinlikle farklı, bir sürü insan umursamadığı için değil, gerçekten de beceremediği için uzun cümle veya yazı okuyamıyor. entel kuntel türkçesi de değil ki, bildiğin sokakta konuştuğun dili anlamıyorlar, eğer bir iki virgül kullanılmışsa. bu bir ıq farkı da değil çünkü aynı insan, twitterda harikalar yaratabiliyor.

    ınternet hepimizi etkiliyor tabii, okumalarımın büyük kısmı kitap değil artık. heryer, herşey "stream" oldu, aktıkça akıyor. benim uzun/karmaşık yazı sınırım babaerenler artık, eskiden jimithekewl'ü okuyup anladığımı iddia etmişliğim vardır.

    beni asıl gıcık edenler, kısa yazmak için baskı yapmayı kendinde hak görenler. trole parayla atmayacağım dayağı bunlara bedavaya atarım. yazıların %95'inin zaten kısa olmasıyla yetinmiyor, illa sen de hizaya geleceksin. kendi okumak zorunda değilken, ben niye bir standarda uymak zorunda olayım?

    bir sürü acayip ilginç ve -türkçe literatürde- bakir konu hakkında kısa yazmak haksızlık olur. bir iki ilginç bakış açısı getiriyorsan, yardımcı olacak örnekler sunuyorsan istediğin kadar yaz, hatta anlaşılmak için bile yazmak zorunda değilsin. ama herkes tarafından anlaşılıp da kimseye birşey katmayan, kendine de "layk"tan "fav"dan başka getirisi olmayan kelimelere, 160 karakter dahi günah.

    ***

    ytyfa: 2008 ekşi sözlüğü mu yoksa 2015 ekşi sözlüğü mu tercih edersiniz?

    immo:
    gerçekten 2008 sözlüğünün farkını hatırlamıyorum, belki sürekli içinde olduğumuzdan, belki de o zamanlar haftanın en beğenilen yazarlarına verilen partilerde kokaini fazla kaçırdığımız için.

    şimdiki daha iyi diyeyim. ortalama kalite bence mühim değil, yazıların en iyi %10'unun kalitesi daha yararlı bir kıstas. bunlardan da yeterince var. sonuçta gidip ortalama yazıları okumak zorunda değilim, ortalama ınternet sayfalarında gezinmek zorunda olmadığım gibi. trolleri engelleyebiliyorum. e okuyucu kitlesi de büyüdü ve çeşitlendi, bunlar okunmak isteyen yazar için güzel şeyler.

    mekanizmayla ilgili sorunlar var ama. mesela bir başlıkta en fazla bir yazı o günün beğenilenlerine girebiliyor. bu da milleti @2'cilik oynamaya teşvik ediyor. ben oranın dinazorlarından olduğum ve takip edildiğim için çefasını çekmiyorum da, yeni başlıyor olsaydım bu şekilde fark yaratmak zor olurdu.

    ***

    ytyfa: sözlük hayatınızın neresinde?

    immo:

    ortasında, ama biraz aşağıya doğru, biraz daha, hafif sola, hah tam orası.

    sözlüğün kendisi çok önemli değil benim için, sonuçta orada bir grubum yok, kendi ufak krallığım yok. tanıdıklarımla zaten görüşüyorum. ama genel olarak yazmak ve okunmak giderek önemli oldu, herhalde hayat boyu devam edecek. okunmaktan kastım, geniş kitlelere ulaşıp ünlü olmak değil, aşk meşk veya militan gibi siyaset yazmadığınız sürece bu çok zor türkiye'de. kuru kalabalıktan olmayan, meraklı ve ilerde bir yerlere gelebilecek gençlere ulaşmak daha tatmin edici. bunun bir kısmı elbette egoyla da alakalı, birinin hayatına etki ediyorsun sonuçta.

    buna daha fazla zaman ayırmak için işimde değişiklik yaptım, bahsetmiş olduğum görsel seriler ve kişisel site işi de bu ihtiyacın bir uzantısı. yakın zamanda buna tüm gücümle eğilip, ne kadar başarılı olup olmadığımı görene kadar, sözlük ve yazı hayatımın merkezinde olacak.

    ***

    ytyfa: ekşi sözlüğün nazmiye demirel, delikan76 gibi yazarları yani eski yazarları nasıl buluyorsunuz?.

    immo:

    çok iyilerdi, özellikle nazmiyeyi gayet net hatırlıyorum. benbirpipodeğilim vardı daha az bilinenlerden, onun tarzını da çok severdim. o zamanlar okuduğum en iyi yazıların önemli kısmı otisabinindi. bence yeniler arasında da bu kadar iyileri var, sadece bugün aradan sıyrılmaları daha zor olduğu için, bir de insan nostaljiyi sevdiği için (ah ah, nerede eski yazarlar) kalite kaybı varmış gibi geliyor.

    ***

    çok teşekkürler!