ilk buluşmaya çiçekle gelen erkek

  • ilk buluşmaya evde portakal sıkıp götürmüştüm :)

    önceki gün telefonda konuşurken ikimiz de çok sevdiğimizi söylemiştik. yapıyorum böyle salaklıklar.

  • ilk buluşmaya elinde zikiyle gelen erkekten iyidir.

  • çok zarif bir hareket. “ilk buluşma” denildiğine göre karşılıklı bir denene yapılacak. mesela 2. buluşmaya elinde çiçekle gitmek itici bence. hem talepkar, hem teşvik, hem ödüllendirme gibi. ama ilk buluşmaya çiçekle gitmek, süreçten bağımsız bir şekilde kişinin nezaketini gösterme şeklidir. yani biz tekrar görüşmeyeceksek, hatta seni hiç beğenmeden kalkacaksam bile bu masadan, “sana bir kadın olarak değer veriyorum” demek bu. aşırı şık bence. lacileri çekmek gibi bir şey.

  • eşimle ilk kez arkadaşımın arkadaşı ekolünden tanıştık. bir sene boyunca arkadaş ortamında her buluştuğumuzda ona karşı ilgim ve uyumum artıyordu. ilgimim farkına vardı ki kısa bir süre sonra telefonlaşmaya başladık.

    en nihayetinde ona karşı olan hislerimi paylaşmak için onu yemeğe davet ettim. kabul etti. bu ilk özel buluşmamız olacağı için, değerli olmasını istedim. mayıs ayıydı, çiçekçiye gidip bir buket çiçek almak istediğimi söyledim. böyle içinde güller falan olan bir buketti aklımdaki ancak çiçekçi papatyalı bir buketi önerdi. çok hoşuma gitti, aldım.

    evinden alacaktım onu, arabayla evinin sokağına gelmeden kafamda onlarca farklı senaryoda çiçeği verdiğim anı oynadım. kapının önünde mi versem, yoksa arabada mı diye iki tercih arasından en uygun olanını seçmeye çalıştım. arabada vermenin daha uygun olacağını düşündüm ve o şekilde yapmaya karar verdim.

    kafamda da ya gülerse ya dalga geçerse diye ince bir endişe vardı. velhasıl o an geldi. ne kadar doğru bilemiyorum ama bu buket senin için dedim. lafa bak, salakmışım. bir kaşını kaldırıp, hafif gülümseyerek bir bakışı vardı ki eyvah dedim, sıçtık oğlum. kız toşbil geçecek. teşekkür etti, gerek yoktu dedi. sadece içimden geldi dedim. bir şey demedi. yemek yerken çiçek arabadaydı. onu geri eve bırakırken de arabadaydı, ben kendi evime geldiğimde de. arabayı park ettiğimde arka koltukta yatan buketi görünce, umduğum gibi olmadığını düşündüm. önemsememişti sanki. kafamda oynadığım senaryoların hiç birinde bu son yoktu.

    buketi arabada bırakıp eve girdim. yaklaşık bir saat kadar sonra bir mesaj geldi. çiçeği unutmuşum diye. evet dedim arabada kalmış. yarın alacağım onu, ona iyi bak dedi, güldü. ulan nasıl mutlu oldum, evin içinde bir o yana bir bir yana yürüyorum sevinçten. baya yarım saat mal gibi yürüdüm evin içinde. attığı mesajı açıp açıp, tekrar tekrar okudum. sırıttım. çiçeğin bir anlamı vardı artık. boşa gitmemişti. önemsememiş değildi. unutmuştu.

    sonradan öğrendim ki o da baya şaşırmış buna. ne yapacağımı bilemedim, arabadan inerken alsam mı diye düşündüm ama alamadım, neden alamadım bilmiyorum dedi. evine girince, ev arkadaşına anlatmış, biraz da gülmüşler, hatta toşbil de geçmişler benimle.

    sonra düşünmüş, benim ilk özel buluşmamıza çiçekle gelmemi ve onun çiçeği almadan evine gitmesini düşünmüş. hatta unutmuşum mesajını attıktan sonra pişman olmuş. ben sadece tamam :) diye geri mesaj attığım için. hah çocuk yanlış anladı demiş. halbuki bilmiyor ben o sırada evimin odalarında geziyorum sevinçten.

    o akşam arabaya gidip buketi aldım, gece su içmeye kalktığımda falan kontrol ettim. solmasın, pörsümesin istedim. sabah da ilk iş bir kargocu gibi gidip ona buketi verdim. bana yine unutmuşum falan dedi ama önemi yoktu artık benim için.

    inanır mısınız o buketten bir kaç papatya kurumuş halde hala bizimle beraber. evet, saklamış. evlenene kadar zerre haberim yoktu. böyle şeylere anlam yüklemeyi de pek sevmem ama o papatyalar var ya hazine gibi bir şey benim için. bir hatıra ama ne güzel bir hatıra.

    iyi ki almışım o buketi. iyi saklamış eşim. yoksa o ilk özel buluşmayı, o heyecanı ilk gün ki gibi nasıl hissedebilirdim hala? o kokuyu nasıl içime çekebilirdim?

  • kaldı mı onlardan ya. yeşilçam’da olur sanırdım, orada gördük tanıdık zira

  • "beyefendi" olarak anılacak olan adamdır.

    kimi "ah yatakta çok iyiii", kimi "yatı var biliyo musuuun", "biraz çapkın ama beni hiç aldatmadı" cümleleriyle tasvir edilirken işte bu adamın en belirgin özelliği bu olarak kalacaktır.

    dünyanın en beyefendi adamlarından biriydim. öyle düşünceliydim ki konu komşu, kız arkadaşlarımın aileleri, yakın arkadaşlarımın anneleri gıpta ederek bakarlardı bana.

    sonra noldu? "yangında ilk domaltılacaklar" listesinin en başında buldum hep kendimi. gelen kol gibi, giden kol gibi. yaranamadım yani kimseye.

    şimdi nasıl?

    "yatakta onun gibisini görmedim", "altındayken dayak yemeye bayılıyorum", "mesajlarıma canı isterse cevap veriyor", "dengesiz ama iyi domaltıyor".